Kategori arşivi: Büyük Cevşen Meali

Yasin Sûresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1-Yasin,

2-Hikmet dolu Kur’ân hakkı için,

3,4-Sen Habîbim! Doğru yol üzerine gönderilmiş peygamberlerdensin.

5-Bu Kur’ân herşeye galip gelen Azîz ve çok merhametli Rahîm olan Allah tarafından indirilmiştir.

6- Bu Kitap sana, ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu ikaz etmen için indirilmiştir.

7-And olsun ki, onların çoğu hakkında azap ile hükmetmek hak oldu. Çünkü onların îman etmeyecekleri besbellidir.

8-Biz, onların boyunlarına birtakım kelepçeler geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmıştır. Onun için kafaları yukarı kalkıktır. (Hakka baş eğmeyeceklerinin temsîlî bir ifadesidir).

9- Bir de önlerine bir sed, arkalarına bir sed çekip gözlerini perdelediğimizden artık hakkı göremezler.

10- Onları ikaz etsen de, etmesen de birdir; inanmazlar.

11. Sen ancak zikre (Kuran’a) uyan ve görmediği halde Rahman’dan korkan kimseyi ikaz et. İşte böylesini mağfiret ve güzel mükâfatla müjdele.

12. Şüphesiz ölüleri dirilten, işlediklerini ve arkalarında bıraktıkları eserlerini yazıp kaydeden Biziz; Biz herşeyi, apaçık bir kitapta (Levh-i Mahfuzda) sayıp kaydetmişizdir.

13. Onlara, şu kasaba (Antakya) halkını misal ver ki, kendilerine elçiler gelmişti.

14. İşte o zaman biz, onlara iki elçi göndermiştik de yalanladıkları için üçüncü biriyle desteklemiştik. Onlar: “Biz size elçi olarak gönderildik” dediler.

15. Onlar ise, “Siz de ancak bizim gibi insansınız. Rahman da bir şey indirmiş değildir; siz ancak yalan söylüyorsunuz” demişlerdi.

16- (-Elçiler:) “Doğrusu Rabbimiz biliyor ki, biz size gönderilmiş elçileriz.”

17- “Bize düşen ancak apaçık tebliğ etmektir”, dediler.

18. Onlar, elçilere, “Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz sizi taşlayacağız ve bizden size acıklı azap dokunacaktır” demişlerdi

19. (-Elçiler:) “Uğursuzluğunuz kendinizdendir. Bu uğursuzluk size öğüt verildiği için mi? Hayır; siz, haddini aşan bir milletsiniz”.

20. Şehrin uzağından koşarak bir adam geldi. Onlara: “Ey kavmim! Gönderilen elçilere tâbi olun.” dedi.

21. “Sizden bir ücret istemeyenlere uyun, onlar doğru yoldadırlar.”

22. “Beni hiçten yaratana niye kulluk etmeyeyim? Sonunda Ona döneceksiniz.”

23. “Ben hiç Ondan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer Rahman bana bir zarar vermek isterse, o putların şefaati bana hiçbir fayda vermez, Onlar beni asla kurtaramazlar.”

24. “İşte o zaman ben apaçık bir dalâlet ve sapıklığa” düşmüş olurum.

25. Ben sizin de Rabbiniz olan Allah’a inandım. Sizler beni dinleyin.

26-27. Ona “Cennete gir” denince, O da, “Keşke kavmim Rabbimin beni bağışladığını ve beni ikrama mazhar olanlardan kıldığını bilseydi! dedi.

28. Biz azgınlar tarafından öldürülen sevgili kulumuzdan sonra kavmi üzerine helak etmek için gökten bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.

29. Çünkü onların helaki, sadece tek bir sayhadan başka bir şey değildi. Onlar hemen sönüp gittiler.

30. Kullara yazıklar olsun! Kendilerine hangi elçi gelse, onu alaya alıyorlardı.

31. Görmüyorlar mı ki, kendilerinden önce nice nesilleri yok ettik de bir daha geri dönmediler?

32. Hepsi hesap vermek için kıyamet gününde huzurumuza getirileceklerdir.

33. İşte onlara bir delil: Ölü yeri diriltir ve oradan taneler çıkarırız da ondan yerler.

34. Biz, yeryüzünde nice nice hurma bahçeleri, üzüm bağları yarattık ve oralarda birçok pınarlar fışkırttık.

35. Onların meyvelerinden ve elleriyle bunlardan imal ettiklerinden yemeleri için (bu nimetleri verdik). Hal böyle iken onlar şükretmezler mi?

36. Her türlü noksandan uzak sübhan olan Allah yerin bitirdiklerinden, insanın kendi varlığından ve bilmedikleri daha nice şeylerden olsun her şeyi çiftler halinde yarattı.

37. Onlara bir delil de gecedir: Gündüzü ondan sıyırırız da karanlıkta kalıverirler.

38. Güneş, kendine mahsus yörüngesinde akıp gitmektedir. İşte bu, güçlü olan Azîz ve her şeyi bilen Alîm olan Allah’ın takdiridir.

39. Ay için de birtakım menziller (yörüngeler) tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi (hilâl) olur da geri döner.

40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçer. Hepsi de kendi yörüngesinde akıp giderler.

41-42. Onlara bir delil de: zürriyetlerini dopdolu gemiyle taşımamız ve kendileri için bunun gibi daha nice binekler yaratmış olmamızdır.

43. Dilesek, onları (suda) boğarız; O zaman onların imdadına ne koşan bulunur, ne de kurtarılırlar.

44. Ancak katımızdan erişecek bir rahmetle kurtulurlar ve kendileri için takdir edilen zamana kadar faydalanıp yaşarlar.

45.Onlara “Geçmişinizden ve geleceğinizden sakının ki rahmete erişesiniz” dendiği zaman yüz çevirirler.

46.Zaten onlara Rabbinin ayetlerinden hiçbir âyet gelmedi ki, yüz çevirmiş olmasınlar.

47. Onlara: “Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden hayra sadediniz” denildiğinde, kâfirler iman edenlere derler ki: Allah’ın, dilemesiyle doyuracağı kimseleri biz mi doyuralım? Siz apaçık bir sapıklıktasınız.”

48. Onlar, “Eğer siz gerçekten doğru iseniz söyleyin bakalım! O sözünü ettiğiniz kıyamet ne zaman gelecek?” derler.

49.Onların beklediği tek bir sayhadır (korkunç sestir) ki, çekişip dururlarken kendilerini ansızın yakalayıverir.

50. O zaman, artık ne vasiyet edebilirler ne de ailelerine dönebilirler.

51. Sura üflenince, kabirlerinden kalkıp Rablerinin huzuruna koşarak giderler.

52. “Vah halimize! Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? İşte Rahman olan Allah’ın vadettiği budur! Demek peygamberler doğru söylemişler” derler.

53. Tek bir sayha (ses) ile hepsi birden huzurumuza getirilirler.

54. İşte bu gün kimseye hiçbir haksızlık yapılmaz. Sizler ancak işlediklerinizin karşılığını görürsünüz.

55. Bu gün Cennet ehli büyük bir nimet içinde safa sürerler.

56.Onlar ve eşleri gölgeliklerde, tahtlara kurulurlar.

57.Orada onlar için meyveler vardır. Bütün istekleri yerine getirilir.

58.Rahmet sahibi Rablerinden onlara selâm gelir.

59. Ayrılın bir tarafa bugün ey mücrimler.

60.Ey Âdemoğulları! Ben size, emretmedim mi? şeytana tapmayın, o sizin için apaçık bir düşmandır.

61.Ve demedim mi? Sadece bana kulluk edin, doğru olan budur.

62.O Şeytan sizden nice nesilleri saptırdı. Akıl edemediniz mi?

63.İşte bu, size vaad edilen Cehennemdir.

64.Bugün, inkârcılığınıza karşılık tadın, çeşit çeşit kızgın azabı.

65.İşte o gün ağızlarını mühürleriz, Bizimle elleri konuşur, ayakları da yaptıklarına şahitlik eder.

66. Dilesek, gözlerini büsbütün kör ederdik de, yollara dökülüverirlerdi, itişip kakışırlardı. O zaman nasıl görebilirlerdi!?..

67. Dilesek, oldukları yerde onların bünyelerini şekillerini değiştirirdik, ne ileri gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye.

68.Kime uzun ömür verirsek, biz onun yaratılışını tersine çeviririz, beli bükük hale getirir zaafa düşürürüz. Hiç düşünmüyorlar mı?

69. Biz ona (Peygamber’e) şiir öğretmedik. Hem bu ona yaraşmaz. Bu ancak bir irşâd ve apaçık Kur’an’dır.

70. Kur’ân’ı ona verdik ki, hayat sahibi (akıl ve idrakli) kimseleri ikaz etsin ve kâfirlere olan vaadimiz yerini bulsun.

71. Şunu da görmediler mi: Kudretimizin eserlerinden olmak üzere pek çok faydalı hayvanlar yarattık. Onlar bunlara mâlik bulunuyorlar.

72. O hayvanları kendilerine boyun eğdirdik. Onlardan hem binek edinir, hem de yerler.

73. Onlardan içecekler elde ederler, daha nice faydalar vardır hâlâ şükretmezler mi?

74. Allah’ı bırakıp da, kendilerine yardımı dokunur diye, Allah’tan başka ilâhlar edindiler.

75. O ilâhlar onlara yardım edemezler; onların kendileri, asker misali ilâhlarını korurlar.

76. Bunların sözü seni üzmesin. Biz onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da şüphesiz biliriz.

77. İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, apaçık bir hasım kesilir.

78. Kendi yaratılışını unutup? Bize misal getirmeye kalkıştı “Çürümüş kemikleri kim diriltir” dedi.

79. De ki: “Onu ilk defa kim diriltmişse yine O diriltecek. O, her yaratılışı hakkıyla bilendir.”

80. O’dur ki, yeşil yaş ağaçtan size ateş çıkarır. Ondan ateş yakarsınız.

81. Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya Kadir değil mi? Elbette yaratır; çünkü O, yaratan (Hallâk) ve bilen (Alîm)dir.

82. Bir şeyi dilediği zaman, o şeye “Ol” der hemen oluverir.

83.Her şeyin hüküm ve tasarrufu elinde olan Zât, Sübhan’dır, ayıplardan münezzehtir, hepinizin dönüşü de O’na olacaktır.

Fetih Sûresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Biz sana aşikâr bir fetih yolu açtık.

2. Allah böylece, senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın, sana olan nimetini tamamlayıp, seni doğru yola iletsin.

3. Ve sana izzetli ve şerefli bir zaferle yardım etsin.

4. Mü’minlerin imanını kat kat artırmak için, kalplerine sükûnet ve huzur indiren O’dur. Göklerin ve yerin orduları, sadece Allah’ındır. Allah hakkıyla bilen Alîm, her şeyi hikmetle yapan Hakîm’dir.

5. Böylece lütfuyla, inanan erkek ve kadınları, içinde temelli kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Cennetlere koyup, onların günahlarını bağışlar. Bu ise Allah katında büyük bir kurtuluş ve başarıdır.

6. Bir de, Allah hakkında kötü zanlara kapılan münafık erkek ve kadınlar ile müşrik erkek ve kadınları da azaplandırır. Onların kötülükleri kendi aleyhlerine dönecektir. Allah, onlara gazap etmiş, lanetlemiş ve onlara Cehennemi hazırlamıştır. Ne kötü yerdir orası!

7. Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. Allah her şeye galip olan Azîz ve her şeyi hikmetle donatan Hakîmdir.

8.9. Biz seni şahit, müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik ki, Allah’a ve Resulüne iman edesiniz, ona destek olup saygı gösteresiniz ve Allah’ı da sabah akşam teşbih ve tenzih edesiniz.

10. Sana bağlılığını bildirip, el verip biat edenler, Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın kudret eli onların ellerinin üstündedir. Kim sözünden dönerse, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Allah’a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük mükâfat verecektir.

11. Bedevilerin (Hudeybiye’de) savaştan geri kalmış olanları, sana: “Bizi mallarımız ve ailelerimiz alıkoydu. Allah’tan bizim bağışlanmamızı dile” diyecekler. Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylüyorlar. De ki: “Eğer Allah size bir zarar veya fayda vermek istese, buna kim mâni olabilir? Hayır, sizin bildiğiniz gibi değil, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.”

12. Aslında siz, Peygamberin ve inananların, ailelerine artık geri dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu, gönüllerinize güzel görünmüştü de kötü zanlara düştünüz ve helak olmayı hak etmiş kimseler oldunuz.

13. Kim Allah’a ve Resulüne iman etmezse, bilsin ki Biz kâfirler için çılgın alevli bir ateş hazırladık.

14. Göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azap verir. Allah bağışlayıcı Gafur, merhamet edici Rahim’dir.

15. Savaştan geri kalmış olanlar, siz ganimetleri almaya giderken: “Bırakın, biz de sizinle gelelim” diyecekler. Onlar Allah’ın sözünü değiştirmek isterler. De ki: “Arkamızdan gelmeyeceksiniz; Allah sizin için önceden böyle buyurmuştur.” Size: “Hayır, bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Doğrusu onlar anlayışı kıt kimselerdir.

16. Gazaya katılmayıp geri kalan bedevilere de ki: “siz yakında çok kuvvetli ve savaşçı bir milletle savaşmaya davet edileceksiniz. Onlar teslim olup boyun eğinceye kadar onlarla savaşacaksınız. Bu davete uyarsanız Allah size güzel bir mükâfat verecek. Eğer daha önce yaptığınız gibi arkanızı döner cihaddan kaçarsanız, sizi pek acı bir azapla cezalandıracaktır.

17. Harbe katılmamakta kör olana vebal yoktur, topal olana vebal yoktur, hasta olana vebal yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan Cennetlere koyar. Kim yüz çevirirse, onu gayet acı bir azapla cezalandırır.

18. Allah, o ağacın altında sana bağlılığını bildirip biat eden mü’minlerden gerçekten razı oldu. Kalplerinde olanı bildiği için Allah onların üzerine sükûnet ve emniyet indirdi ve onları pek yakın bir fetihle mükâfatlandırdı.

19. Elde edecekleri pek çok ganimetleri de onlara nasip etti. Çünkü Allah, kudreti her şeye galip olan Azîz ve hikmeti her şeyi kuşatan Hakim’dir.

20. Allah size, ele geçireceğiniz pek çok ganimetler vaad etti. Onları ileride alacaksınız. Mü’minlere bir delil olsun diye ve sizi doğru bir yola eriştirmek için, şimdiki bu ganimeti size acil kıldı ve insanların ellerini üzerinizden çekti.

21. Bundan başka, henüz güç yetiremediğiniz, ama Allah ilmiyle ihata ettiği birçok fetihleri de size vâdetti. Allah her şeye hakkıyla gücü yeten Kadîr’dir.

22. O kâfirler sizinle savaşsalardı, arkalarını dönüp kaçar, sonra da ne bir dost ne de bir yardımcı bulamazlardı.

23. Allah’ın öteden beri cereyan eden kanunu budur. Allah’ın kanununda hiçbir değişiklik bulamazsın.

24. Sizi onlara üstün kıldıktan sonra, Mekke vadisinde, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi onlardan çeken O’dur. Allah bütün yaptıklarınızı hakkıyla gören Basîr’dir.

25. İnkârda ısrar edip sizi Mescid-i Haramı ziyaret etmekten ve bekletilmekte olan hediye kurbanlıkları yerine ulaştırmaktan geri çevirenler onlardır. Eğer onların arasında sizin bilmediğiniz mü’min erkekler ve mü’min kadınlar bulunmasaydı ve sizin de bilmeden onları ezerek bir üzüntüye uğramanız ihtimali olmasaydı, savaşmanıza izin verirdik. Fakat dilediğini rahmetine eriştirmek için Allah sizin elinizi onlardan çektirdi. Eğer mü’minler ve kâfirler birbirinden ayırt edilmiş olsaydı, onlardan kâfir olanlarını pek acı bir cezaya çarptırırdık.

26. Kâfirler kalplerine cahiliyet taassup ve tarafgirliğini yerleştirdiklerinde, Allah Resulünün ve mü’minlerin üzerine sükûnet ve huzur indirdi ve onlara takva kelimesini gerekli kıldı. Zâten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah ise her şeyi hakkıyla bilir.

27. And olsun ki Allah, Resulünün gördüğü rüyanın hak olduğunu tasdik etti. İnşallah korkmaksızın tam bir emniyet içinde, saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harama gireceksiniz. Ama Allah sizin bilmediğinizi bildiğinden, ondan önce yakın bir zafer ihsan etti.

28. Bütün dinlerden üstün kılmak için Resulünü hidayet ve hak dinle gönderen O’dur. Buna şahit olarak Allah yeter.

29. Muhammed Allah’ın Resulüdür. Onunla beraber olanlarda kâfirlere karşı pek şiddetli, kendi aralarında ise çok merhametlidirler. Sen onları rükû ve secde ederken, Allah’tan lütuf ve rıza ararken görürsün. Onların alâmeti ise, simalarındaki secde izidir. Bunlar, Tevrat’taki sıfatları olup İncil’deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider, kâfirleri de öfkelendirir. Onlardan iman eden ve güzel işler yapanlara, Allah mağfiret ve büyük bir mükâfat vaad etmiştir.

Rahman Suresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1-2. Rahman Kur’an’ı öğretti;

3. İnsanı yarattı,

4. Ona konuşmayı öğretti.

5. Güneş ve ayın hareketleri bir hesaba göredir.

6. Yıldızlar, bitkiler, ağaçlar hep secdededir.

7-8. Göğü ahenkle O yükseltti, nizamı kurdu ve her şeyi ölçülü kıldı ki, siz de böylece ölçünün sınırını aşmayın, adaletten ayrılmayın.

9. Tartıyı adaletle yapın, sakın teraziyi eksik tutmayın.

10. Allah, yeri canlı yaratıklar için meydana getirmiştir.

11-12. Orada meyveler, salkımlarla dolu hurma ağaçları, yapraklı daneler, hoş kokulu bitkiler vardır.

13. Öyleyse; ey insanlar ve cinler, Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

14. O, insanı kiremit gibi pişmiş çamurdan yarattı.

15. Cinleri de dumansız hâlis ateşten yarattı.

16. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

17. O, hem iki doğunun Rabb’i, hem iki batının Rabb’idir.

18. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

19. O iki denizi salıverdi, birbirine kavuşurlar.

20. Aralarında bir engel vardır; birbirinin sınırını aşamazlar.

21. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

22. Onların her ikisinden inci ve mercan çıkar.

23. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

24. Denizde koca dağlar gibi kurulmuş, yüzen gemiler O’nundur, yüzmeleriyle Onun kudretine işaret ederler.

25. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

26. Yeryüzünde bulunan herkes fânidir.

27. Baki olan yalnız yüce celâl ve bol ikram sahibi olan Rabbinin zâtı ve Ona mazhar olanlardır.

28. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

29. Göklerde ve yerde olan herkes her ihtiyacını O’ndan ister; O her an her vakit imdada gelmekte, yeni bir tasarruftadır.

30. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

31. Ey insanlar ve cinler! Yakında pek şiddetli bir şekilde tarafımızdan hesabınız görülecektir.

32. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

33. Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin sınırlarını aşarak çıkmaya gücünüz yetiyorsa haydi çıkınız!. Elbette ki Allah’ın vereceği bir kuvvet ve delil olmadan çıkamazsınız.

34. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

35. Üzerinize kızgın ateşten saf alev ve erimiş bakır salınır da, birbirinize hiçbir yardımınız dokunamaz.

36. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

37. Gök yarılıp da, erimiş yağ gibi kıpkırmızı bir gül olduğu zaman,

38. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

39. İşte o gün ne insanlara, ne de cinlere günahları sorulmaz (simaları sormaya hacet bırakmaz.).

40. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

41. Mücrimler simalarından tanınırlar da, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

42. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

43. İşte mücrimlerin yalanladıkları Cehennem!

44. Onlar, Cehennem ateşiyle kaynar su arasında dolaşır dururlar.

45. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

46. Rabbinin huzurunda hesap vermekten korkan kimse için iki Cennet vardır.

47. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

48. Her iki cennet de dallı budaklı çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

49. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

50. İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

51. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

52. İkisinde de her türlü meyveden çiftler vardır.

53. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

54. Onlar o Cennetlerde astarları ipekten döşeklere kurulurlar. İki Cennet’in meyveleri ise onların yanı başındadır.

55. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

56. O Cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle güzeller vardır ki, daha önce cin ve insten hiç kimse kendilerine dokunmamıştır.

57. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

58. Sanki o kadınlar yakut ve mercandırlar.

59. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

60. İyiliğin karşılığı ancak iyilik değil midir?

61. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

62. Bu iki Cennetten başka iki Cennet daha vardır.

63. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

64. Bu Cennetler koyu yeşildirler.

65. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

67. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

68. İkisinde de türlü türlü meyveler, hurmalıklar ve nar ağaçları vardır.

69. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

70. İçlerinde iyi huylu güzel kadınlar vardır.

71. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

72. Cennet çadırlarında sadece kocaları için ayrılmış huriler vardır.

73. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

74. Öyle güzeller ki daha önce ins ve cinden kimse onlara dokunmamıştır.

75 Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

76. Onlar orada yeşil yastıklara ve harikulade işlemeli döşemelere yaslanırlar.

77. Öyleyse; Rabbinizin nimetlerinden hangi birini inkâr edebilirsiniz?

78. O celâl ve ikram sahibi Rabbinin ismi her şeyden sonsuz yücedir!

Haşir Suresi’nin Son Beş Ayeti

Bismillâhirrahmânirrahîm

20. Cehennem ehli ile Cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli başarıya erenlerin ta kendisidir.

21. Eğer Biz bu Kuran’ı bir dağa indirmiş olsaydık, sen, onun, Allah korkusuyla baş eğerek parça parça olduğunu görürdün. Bu misalleri, insanlara düşünsünler diye veriyoruz.

22. O öyle bir Allah’tır ki, Ondan başka ilah yoktur. Görünmeyen ve görünen her şeyi bilir. O Rahman’dır, rahmeti her şeyi kuşatır, Rahim’dir sevdiklerine hususi şefkat ve merhamet sahibidir.

23. O öyle bir Allah’tır ki, Ondan başka ilah yoktur. O Meliktir mülk sahibidir. O Kuddüs’tür, paktır, bütün ayıplardan uzaktır, bütün temizliklerin esas sahibidir. O Selâmdır, her türlü acz, kusur ve noksanlıktan münezzehtir, selamet O’ndan gelir. O Mü’min’dir, emniyet ve emân verir, kalplere iman bahşeder. O Müheymin’dir, her şeyin dizgini elinde, bütün mevcudatı çepeçevre kudret pençesinde tutan, gözeten, koruyandır. O Aziz’dir, kudreti her şeye galiptir. O Cebbar’dır, kimse Ona karşı koyamaz. O Mütekebbir’dir, büyüklük ancak kendisine hastır. Allah müşriklerin Kendisine ortak koştukları şeylerden münezzehtir.

24. O öyle bir Allah’tır Hâlık’tır, her şeyin yaratıcısıdır. O Bârî’dir, bir şeyden çok şeyi örneksiz yaratandır. O Musavvir’dir, her şeye münasip suret giydirendir. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde ne varsa Onu tesbih eder. O kudretiyle her şeye galip olan Aziz, hikmetiyle her şeyi kuşatan Hakîm’dir.

Mülk Suresi (Meali)

Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Şanı ne yücedir Onun ki mülk elindedir. O her şeye Kâdir’dir.

2. O ki, hanginiz daha güzel işler yapacaksınız diye sizi imtihan etmek için ölümü ve hayatı yarattı.

3. O ki, birbiri ile ahenkli yedi göğü yarattı. Her şeyi rahmetiyle kuşatan Rahman’ın yarattığında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir bir bak, bir bozukluk görebiliyor musun?

4. Sonra tekrar tekrar güzünü çevir ve bak. Göz kusur bulamayarak hakîr ve bitkin olarak sana dönecektir.

5.And olsun ki dünya semâsını Biz kandillerle süsledik. Onları şeytanlara atılan mermiler yaptık. Hem onlara alevli ateş azabını hazırladık.

6. Rablerini inkâr edenlere Cehennem azabı vardır. Gidilecek ne kötü yerdir orası.

7. Oraya atıldıklarında, Cehennemin gürleyişini, kaynaya kaynaya çıkardığı uğultuyu işitirler.

8. Neredeyse öfkeden parçalanacak! Her bir bölük oraya atıldıkça, oranın bekçileri: “Sizi uyaran bir peygamber gelmedi mi?” diye sorarlar.

9. Onlar şöyle cevap verirler: “Evet, bizi uyaran oldu ama biz onu yalancı saydık ve “Allah hiç bir vahiy indirmedi, siz besbelli bir sapıklık içindesiniz” dedik.

10. Ve ilave edecekler: “Şayet biz onu dinleseydik ve aklını çalıştıran kimseler olsaydık, elbette bu alevli ateşe girenlerden olmazdık.!”

11. Böylece, günahlarını itiraf ederler. Uzak olsun ateş ehli Allah’ın rahmetinden.

12. Rablerini görmeden azabından korkanlara gelince: Muhakkak onlar için mağfiret ve büyük bir mükâfat vardır.

13. Sizler, sözlerinizi ister gizleyin, ister açığa vurun; O, kalplerde olanı bilir.

14. Yaratan bilmez olur mu? O, ilmi her şeye nüfuz eden Latif ve her şeyden haberdar olan Habîr’dir.

15. Yeryüzünü, emrinize veren O’dur; üzerinde gezin, Allah’ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş yine Onadır.

16. Yoksa siz gökte olanın, sizi yerin dibine batırmayacağından emin mi oldunuz? Bir de bakarsınız ki, yer çalkalandıkça çalkalanıyor.

17. Yahut gökte olanın başınıza taş yağdıran (bir fırtına) göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Fakat tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz.

18. Onlardan öncekiler de, peygamberleri yalanlamışlardı; ama benim şiddetli intikamımla onları red edişim nasıl olmuştu?!

19. Üzerlerinde kanat çırpan dizi dizi kuşları da mı görmüyorlar? Onları havada tutan Rahman’dan başkası değildir. O, elbette her şeyi hakkıyla görür.

20. Kimdir Rahman’dan başka size yardım edecek olan? Doğrusu kâfirler büyük bir aldanış içindedirler.

21. Allah size verdiği rızkı kesiverirse, size rızık verecek başka kim vardır? Hayır; onlar; azgınlık ve nefrette direnmektedirler.

22. Yüzükoyun sürünen mi, yoksa doğru yolda düpedüz (görerek) yürüyen mi daha doğru yoldadır?

23. De ki: “Sizi yaratan, size kulaklar, gözler ve gönüller veren O’dur. Fakat çok az şükrediyorsunuz!”

24. De ki: Sizi yaratıp, yeryüzüne yayan O’dur, ve O’nun huzurunda toplanacaksınız.

25. Derler ki: “Eğer doğru söylüyorsanız, bu vaad (âhiret) ne zaman gerçekleşecek?”

26. De ki: “Bunu bilmek ancak Allah’a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

27. Azabı yakınlarında gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri çirkinleşip kararır; onlara: “Sizin arayıp durduğunuz işte budur” denir.

28. De ki: “Allah, beni ve benimle beraber bulunanları isterse helak eder isterse bize merhamet eder; söyleyin, esas kâfirleri, acı bir azaptan halâs eden kim olacak?”

29. De ki: O Rahman’dır; Ona inandık ve Ona tevekkül ettik. Kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında bileceksiniz.

30. De ki: Suyunuz yerin dibine çekilecek olsa, kim size tekrar tatlı akarsu getirecek?!.