Kategori arşivi: Hikayeler

Hikayeler

Dırdırcı Kadın ile Kazanılan Makam

Bediüzzaman Hazretlerinin verdiği bir örnek vardır; Bir gemide dokuz cani, bir masum bulunsa, o gemi batırılamaz. Aynen öyle de bir insanda dokuz kötü huya karşılık bir iyi huy bulunsa, o kişiye kötü diyemeyiz. Onun iyi huyunu nazara alıp, halimize razı olacağız.

Mübarek alimlerden Zenbilli Ali Efendi hanımından hiç memnun değilmiş. Bir gün yolculuğa çıkmış. Yolda giderken, iki kişiye rastlamış. Beraberce yollarına devam etmişler. Bir müddet gittikten sonra acıkmışlar; adamlardan biri, ‘Allah’ım bize yemek gönder’ diye dua etmiş. Bakmışlar ki karşıdan bir adam elinde bir tabak yemekle geliyor. Karınlarını doyurmuşlar. Tekrar yola çıkmışlar; yine karınları acıkmış. Bu Sefer diğer adam dua etmiş, “Allah’ım bize yemek gönder.” Yine karşıdan bir adam elinde yiyeceklerle gelip, bunlara ikram etmiş. Bir müddet daha gitmişler ve yine mola vermişler. Sıra Zenbilli Ali Efendiye gelmiş. Biraz düşünmüş ve sonra şöyle dua etmiş; “Ya Rabbi bu kardeşler kimin hatırı için senden yiyecek istedilerse ben de onun hürmetine senden yemek istiyorum. Bakmışlar ki, karşıdan iki adam ellerinde çeşit çeşit yemeklerle, şerbetler geliyor. Adamlar çok şaşırmış ve , “nasıl dua ettin” diye sormuşlar. Zenbilli Ali Efendi demiş ki, “Önce söyleyin siz nasıl dua ettiniz?” Adamlar, “Biz duamızda “Allah’ım, bize karısının zulmüne sabredip erenler arasına karışan Zenbilli Ali Efendi hürmetine yiyecek gönder” diye dua ettik” demişler. İşte o zaman Zenbilli Ali Efendi, işin farkına varmış. Arkadaşlarına, “Benim yolculuğum burada bitiyor. Evime dönmem gerekiyor” demiş. O mertebeyi karısının eziyetlerine katlanarak elde ettiğini anlamış.

Hekimoğlu İsmail

Horozla Köpeğin Konuşması

Kurtların, kuşların dilinden anlayan Hazreti Süleyman aleyhisselama gelen bir adam yalvarır:
– Ne olur ey Allahın nebisi bana da hayvanların dilini öğret de ben de konuştuklarından anlayayım.

Süleyman aleyhisselam izin vermez:
– Olmaz, der. Sen onların konuştuklarını dinlersen sabredemezsin. Arkasındaki hikmetleri düşünemezsin.

Ne var ki adam ısrar eder. Süleyman aleyhisselam da adama hayvanların dilini öğretir. Sevinçle evine gelen adam çöplükteki köpekle horozun konuşmalarını dinlemeye başlar. Bir ara köpekten şu sözleri duyar. Yanındaki horoza diyor ki:
– Horoz kardeş, sen arpayla buğdayla da karnını doyurabilirsin. Biraz ötedeki taneleri yesen de ekmek kırıntılarını bana bıraksan olmaz mı, benim karnım çok açtır.

Horoz şu cevabı verir:
– Sabret köpek kardeş, yarın buraya ağanın ölen eşeğini getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını iyice doyurursun.

Bunu duyan ağa hemen koşar ahırdaki eşeği alıp pazarda satar. Kendi kendine söylenerek döner:
– İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa eşek elimde ölecekti.

Ertesi gün yine kulak kabartır çöplükteki seslere. Köpek sitem etmektedir horoza:
– Hani ağanın eşeği ölecekti de ben de bolca et yiyecektim ya?

Horoz cevap verir:
– Ağanın eşeği öldü ölmesine de, satın alan zavallının elinde öldü. Ağa açıkgözlülük edip eşeği sattı. Ama üzülme, bu sefer ağanın atı ölecek. Buraya getirip bırakacaklar, bolca et yer, karnını doyurursun.

Ağa yine hızla kalkar, ahıra gidip atı alarak pazara götürüp satar. Dönerken de yine söylenir:
– İyi ki hayvanların dilini öğrendim, yoksa at da elimde ölecekti.

Gelip yine merakla kulak misafiri olur:

Bu sefer köpek daha yüksek sesle sitem ediyor:
– Horoz kardeş, beni yine aldattın. Hani ağanın atı ölecekti ya?
– Ağanın atı öldü ölmesine de, sattığı zavallının elinde öldü. Üzülme der; bu sefer daha büyük bir ziyafete konacağız hep birlikte.

Köpek inanmaz:
– Hadi hadi beni yine aldatıyorsun.

Horoz kesin cevap verir:

Hayır, aldatma falan yok. Durum kesin. Çünkü der, bu sefer ağanın kendisi ölecek, malına gelecek olan bela bu defa kendi canına gelecek. Arkasından yemekler yapılıp etler pişirilecek, artanını da bizlere dökecekler, ye yiyebildiğin kadar.

Ağa bunu duyunca şaşırır, sağa sola koşuşturmaya başlar, yok mu beni kurtararak biri, diye söylenir. Derken gece hastalanan ağa sabaha çıkmaz ölür.

Arkasından yapılan yemek, pişirilen etlerden artanlar çöplüğe dökülür, uzun zaman hayvanlar ziyafete konmuş olurlar. Bu sırada horoz söylenir:
– İnsanlar, keşke canıma gelecek olan malıma gelsin, diyebilselerdi de hileye başvurmasalardı.

– Bunda da bir hayır vardır, diye düşünselerdi. Bunu diyemiyorlar maalesef. Sonra da mallarına gelmesi gereken canlarına geliyor, ama pişmanlık fayda vermiyor.

Ahmed Şahin

Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in Yanlış Abdesti Düzeltmeleri

Mevlana (kuddise sırruhu), irşadında o kadar hassastır ki hiç kimsenin incinmesini, kırılmasını ve rencide olmasını istemez. Bu nedenle Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi vesellem) sevgili torunları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin (radiyallahu anhüm) hakkında nakledilen, yanlış abdest alan bir kimseye abdest almayı öğretişleri hem şekil hem de metot açısından onun hayran kaldığı bir davranıştır.

Hikaye ederler; Allah (celle celaluhu) ikisinden de razı olsun..

Hasan’la Hüseyin çocukken, birinin yanlış abdest aldığını gördüler; adamın abdesti şeriata sığmıyordu. Ona en güzel şekilde abdest almayı öğretmek istediler.

Adamın yanına gittiler. Biri, ‘ Bu, bana yanlış abdest alıyorsun diyor’ dedi, İkimiz de huzurunda abdest alalım; bak, bakalım; ikimizden hangimizin abdesti şeriata uygun.

İkisi de adamın yanında abdest aldılar. Adam da; “çocuklar” dedi, “sizin abdestiniz şeriata tam uygun, dogru, güzel; bu yoksulun abdesti yanlışmış” diyerek kendi yanlışının farkına varır ve düzeltme imkanı bulur..

Mevlana / Fihi ma Fih, S,135
Prof.Dr. Abdulaziz Hatip / Aşıkların Namazı