Kategori arşivi: Şiirler

SIRR-I KAİNAT VE İNSAN  SIR SENSİN

SIRR-I KAİNAT VE İNSAN 

SIR SENSİN

İstifhamınla inkişaf ediyor sırr-ı kainat ve insan,
Nur ile teânukun, ruhuna şifa ve ihsan,
Hem munis, hem ziyâdar, musahib oldukça, hem can,
Mir’ât-ı Esmâ’sın sen, zevalden mahfuz kalan…

Ruhunu ye’se iten âlâm ve mesaibi,
Terk eyle dimağından, ver eline tevhidi,
İstiğfar ile mümkün dafî’si ve tenkis’i,
Esmaya esvabtır esbab ve müsebbibi…

Hüsn ile kainatta temaşa ettiğin her gölgesi,
Sarf-ı nazar eylediğin herşey, esmâ’nın ayinesi,
İn’ikas-ı imandır hem İman-ı şuurî,
Gör ki neyler kainatta şuunat ve Zatisî,

Sendedir hakâik-i Esma ve sürur,
Sen ki aleme tevhidi giydiren nur,
Ben bendeden geç, nedir bu kibir gurur,
Sıfat-ı seb’aya muttali ol işte bundadır onur…

İmanı, iz’an ile yakîne erdiren kainattaki şuur,
Muhammedî Muhabbetten hasıl olan cevher nur,
Ziyasıyla intikal pek esheldir Mirac’a…
Yetiş topla al daneyi serp ruhun toprağına…

Dimağın; fikri yoğuran kalbe, tedâîsi afâkî;
Vicdanın; hissi mayalayan kalbe, tedâîsi enfüsî;
Sen ki tümüyle busun, ya yaşatan ya öldüren havassı sırr-ı ve hissi,
Afak ve enfüsle mezcolan tabaka-i hayvani yahut insani ve imanî…

Kainata sultan ol, çık mele-i âlâ’ya,
Mir’acındır namazın, tulu et ferşe, arşa,
İntibahınla yedi kat semâ, feth-i bâb eyler sana,
On sekiz bin alemi seyre dal, kıyamınla et temaşa…

Bak nasıl Arzın semaya, yağmurun hem toprağa,
Tohumda nebatata şekva ediyor; lakin,
bunların talebi; teânuk hem muaşaka
Emr-i Rabbaniye imtisalin lezâizi, telkihine vasıta,
Biri açar, biri solar, biri ölür, biri doğar,
Esma’ya mazhariyet en büyük şeref zira…

Gel yoğur benliği, ruhu azad eyle cesedten,
Tayeran etsin Rabbine, haber versin kavseynden,
Kavuşsun ol huzura, İşte hürriyet budur.
Feryadı arşa uzanan kalbine nihayet buldur sürur…

Tevehhümün ebediyeti daim intac etmekte,
Ecel ise, kapında heran kaim beklemekte,
Ruhun Rahman’a nazır tenteneli pencere,
Bırak kendini Nur’a, vasleyle Vahdet ve tevhide…

Cismaniyetin ötesine taşır, vaveyla eden ruhunu,
Serin serin feyizlerle doldurur mağara misal kuyunu,
Ne dehlizler korkutur, ne karanlık, ne koyu,
Ger okursan Kur’an ile, risaleti ve Nur’u…

Şey’en Şey’en teâlî ettirir nokta-i kemaline,
Okudukça nurlanır, yükselirsin âlâ-yı illiyîne,
Ol noktaya teveccüh ettikçe sadakat ve ihlas ile…
Takarrüb eylersin kabre imanla girmenin visaline….

Esra Özel 

NURLAR ŞİİRİ

NURLAR ŞİİRİ

Nurları aldım elime,
Hakikat oldu ayan.
Okudum kelime kelime,
Dedim ne güzel bir beyan. 

Nurlar ile biz, cihad ederiz.
Fethedip kalpleri, ferah ederiz.
Nurları okur, rahat ederiz.
Niza’ değil ikna ederiz.

Nur-u Kur’ân elimizde,
Özümüzde, sözümüzde.
Tefsir-i Kur’ân’dır bu,
Risale-i Nur gönlümüzde.

Aldım elime Sözler’i.
Hep hakikat özleri.
Besmele ile başlayıp,
İhya etti bizleri.

Aldım elime Kastamonu.
Baktım içi hep dopdolu.
Her mektup ayrı feyiz,
Ayrı bir nurla dolu.

Aldım elime Şualar’ı,
Serâser Nur Deryaları.
Savunmayı öğrendim,
Okumakla müdafaları.

Aldım elime Barla.
Şerefyâb etti Hak Teâlâ.
Mütalaa ve talim ile,
Çeşme-i Nur gibi çağla.

Aldım elime Mektubat’ı.
Okudum sual cevapları.
Kalbimi ve nefsimi,
İkna ediyor izahları.

Aldım elime Emirdağ’ı.
Gördüm çalkantılı zamanı.
Üstâd vermiş talebelerine,
İz’an ile mizanı.

Aldım ele Lem’alar’ı.
Hak affede biz kulları.
Kıssa-i Yunus ve Eyyub ile,
Sardı Nurlar yaralarımı.

Aldım elime Tarihçe-i Hayat’ı.
Tanıdım Üstâd-ı Hayatı.
Asrın vekilini ve hizmetini,
Ders verdi bana hayatı.

Aldım elime Sikke’yi.
Gördüm dest-i gaybî’yi.
Tevafuklu kerametlerle,
Etti bu davaya tasdiki.

Aldım elime Mesnevi-i Nuriye.
Nurları derc etmiş i’lemler ile.
Gel ey kardeşim sen de,
Nur fidanlığını görmeye.

Aldım elime İşârâtü’l-İ’caz’ı.
Tefrik ettim îcaz ile i’cazı.
At üstünde yazmış Aziz Üstâd’ım,
Gördüm Kur’ân’daki ince i̇’cazı.

Aldım elime Asâ-yı Mûsa.
Fışkırır ab-ı hayat nereye vursa,
Kemâl-i imanı kazanır,
Bu Nurlar’ı anlarsa.

Aldım elime İman ve Küfür Müvazeneleri.
Hidayet ve dalâlet mukayeseleri.
İmandaki cennet çekirdeğini,
İspat ediyor Kur’ânî hakikatleri.

Aldım ele Muhâkemat’ı.
Eski Said’in mülahazâtı.
Nebeân etmiş akabinde,
Nur-efşan Risalâtı.

Abdulkadir Çelebioğlu

Viladeti Muhammediye (A.S.M)

İnsanlığın Nurusun sen,

Geldin bizi sevindirdin,

Alemden zülmü giderdin,

Canımsın Ya Resulallah.

 

Bütün âlem zindan iken,

Olumsuza duçar iken,

Âlem kap karanlık iken,

Nurlattın Ya Resulallah.

 

Alemlere rahmetsin sen,

Geldin her yer oldu Gülşen,

Bu aleme rahmetsin sen,

Şüphesiz Ya Resulallah.

 

Yaşadın bizi anarken,

Doğarken ümmetim derken,

Bunla cennete gidecen,

Şefaat Ya Resulallah.

 

Bu âlem Senle övünür,

Olmasan her şey dövünür,

Sensiz yerlerde  sürünür,

Yardım et Ya Resulallah.

 

Bize Rabbin, rahmet eli,

Şüphesiz, kesin ve belli,

Bunu kabul etmeyen deli,

Şefaat Ya Resulallah.

 

Viladetini kutlarız,

Sevinip atlar zıplarız,

Sebepsin ki Müslümanız,

Çok şükür Ya Resülallah.

Bütün Ümmet Seni sever,

Münkirleri her an yerer,

Çok şükür Mü’miniz bizler,

Sebepsin Ya Resülallah.

 

Muhammed Resulullahsın,

Sen Şefi-ül müznibinsin,

Orda yardımın yetişsin,

Ricamız Ya Resulallah.

 

Ateşte yanmasın bu ten,

Gönder bol Rahmetini Sen,

Senden rica ederim ben,

İmdat et Ya Resülallah.

 

Feraha ersin bu millet,

Münafıktan geliyor dert,

Yardımını bize ilet,

İmdad et Ya Resulallah.

 

Çok müfsitler koşar durur,

İç münafık ve dış gavur,

Türkiye’yi dert kavurur,

Sen kurtar Ya Resulallah.

 

Abdülkadir Haktanır

Hanımları Düşmandan Koruyun!

Alnı ak günlü pak seccadeden doğruldun,

Her tarafı parlatan Nurlar ile yoğruldun.

 

Gönlünü arşa açıp duaya el kaldırdın,

Ruhunu hakikatin gerçeğine daldırdın.

 

Al sancak oldu “örtün” namusuna şahittir,

Baban amcanla dayın belki birer şehittir.

 

Şerefli emaneti onlar bıraktılar sana,

Gitti o aziz ruhlar ebediyetten yana.

 

Mukaddes emanetin mekânı seccadendir.

Senin duana el açmaya koşuşan dedendir.

 

Ey Müslüman hanımı sen dinine sahip ol,

Karşında var iki yol, birisi sağ biri sol

 

Biri Nurdan bir cadde cennetlere yükselir

Diğerinin sonunda pişmanlıklar dizilir.

 

Nur ile aydınlanır hakka giden Nurlu yol,

Nar ile zindanlaşır şeytanımsı putlu sol.

 

Dinsizlerin ağzında yutulacak lokmasın,

Aç gözünü kardeşim küfür seni yutmasın.

 

Dinine uymak için Nurlanmaya varırdın,

O zamanlar güzelim elbisene sarılırdın.

 

Bu güzelim hayata tekme vurarak kandın,

Şeytanlara uymakla, sen diri diri yandın.

 

Niye nefsine uydun şeytanına aldandın,

O kötü arkadaşına nasıl oldu da kandın,

 

Düne kadar o zarif elbisendi ne güzel,

Seni Furkan’da övmüş Haliki Rabbi ezel

 

Sonra şerefsiz kaldın bu cemiyet içinde,

Haydi bir bak kendine ruhun hangi biçimde.

 

Ondan sonra ne oldu birden değişik oldun

Sen gonca gibiyken hemen sarardın soldun

 

Utanmanın hayânın ufkunu tüm bitirdin,

Şimdi ne oldu sana nahoş âleme girdin.

 

Sokakta kilitlendin kurtulunca evinden,

Erkek bulamaz oldu, el değmemiş bir beden.

 

Ah o uğursuz güruh seni yaktı kavurdu,

Bazı hainlerdir ki, seni kalbinden vurdu.

 

Gayretli ol bacım ki, kurtulasın bu yoldan,

Sarmış şeytan gibiler hem sağından hem soldan.

 

Ey Müslüman hanımı düşün ve kendine gel,

Olur olmaz kimseye sen sakın uzatma el. 

 

Ne olur elmasla yaz, tarihlere adını,

Aman dinini bırakma, ey Müslüman kadını!

 

Abdülkadir Haktanır

Gerçek baba

Babadır, evin ana direği,
O bilir ve yapar gereği,
Alır baltayı, bazan küreği,
Onla rahatlar, aile yüreği.

Ailede baba, durmaz koşar,
Başka şeyi, hiç sevemez, boşar,
İhtiyaçları temin için, coşar,
O eşsiz bir sevgi ile, yaşar.

Durmadan evlat der, onu arar,
Baba gibi evlada, yoktur ki yar,
Babasız ev, herkese gelir dar,
O yoksa evde durmaz yağar kar.

Babalı bir evi kaplar bahar,
Misafir gelir, ev sahibini arar,
Borç, faturaya ancak o yarar,
Onsuz kalan evde herkes ağlar.

Dört eş ona, Allah izin vermiş,
Haklarını verene, sen al demiş,
Evde her şeye, onla perde germiş,
Erkeksiz bir ev, naneyi yemiş.

Baba ailede, baş Reisdir,
Onun yüklerini, Allah bilir,
Ona cennette, Huriler verir,
İmanlıya, her iyilik gelir,

Ne mutlu, o imanlı babaya,,
Her iki hayatta, kalmaz yaya,
Burda başını secdeye koya,
Orda mutlu olur, doya doya.

Ey imanlı baba, ne mutlu sana,
Madem ki kaldın, ahir zamana,
Dindarlık olsun, hedefin ana,
Cennette mutlu ol, iç kana kana.

Abdülkadir Haktanır