Çay Bahçesindeki Yaşlı Adam

Çarşının içinden hızlı adımlara yetişmem gereken yere giderken yolun kenarındaki çay bahçesinden geçersem yolun daha da kısalacağını fark ettim ve hemen yolumu değiştirdim. Çay bahçesindeki masaların arasından geçerken, önünde masa bulunmayan, yalnız, sandalyeye yan oturmuş, üstü başı perişan, saçı sakalı bakımsız, gömleğinin cebinde bir paket sigara, çenesini sol elinin üzerine dayamış, gözleri yaşlı ve dudağının sol tarafını koparırcasına ısırarak uzaklara acı ve azap ile bakan yaşlı bir adam gördüm.

Saatinde yetişmem gereken bir işim olduğu için ve bende konuşmaya karşı bir intiba ve güven uyandırmadığı için konuşmadan sadece bakıp geçtim. Ama yol boyunca o adamın ne derdi var ve acaba ne olmuşta böyle azap çekiyor ve de neden bu halde diye düşündüm.

Geçmişte yaptığı bir hata yada hatalara pişman olmuşta “yapmasaydım” dediği için ve geri dönüp düzeltemediği için azap çekiyor diye düşündüm… Başka bir şey de olabilir…

Bu düşünceler içerisinde hızlı adımlarla gideceğim yere yürürken Üstad Bediüzzaman Said NURSİ hazretlerinin şu sözleri geldi aklıma:

“Ey insan, senin mazi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîlikten çıkmasıyla, setr-i gaybdan hayvana gelen istirahatten tamamen mahrumsun. Geçmişten çıkan teessüfler, elîm firaklar ve gelecekten gelen korkular ve endişeler, senin cüz’î lezzetini hiçe indirir. Lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür. Madem hakikat budur. Ya aklını çıkar at, hayvan ol, kurtul. Veya aklını imanla başına al, Kur’ân’ı dinle, yüz derece hayvandan ziyade bu fâni dünyada dahi sâfi lezzetleri kazan.” 

Evet, insan akıllı bir varlıktır. Yaptığı çoğu iyilikleri unutur ama yaptığı kötülükleri ise unutmaz ve unutamaz. Unutmadığı içinde işte böyle azap içinde yaşar. Bu azaptan kurtulmak yada hatırlamamak için şeytanın kandırması ile alkole ve haram eğlencelerle bu azaptan kurtulmaya çalışır ama nafile. İşlediği cürüm her daim aklına gelir, vicdanını sızlatır, kabre yaklaştığını ve ölümün her an kapısını çalacağını bildiği için o günah ona dudağını kopartırcasına ısırttırır ve ağlattırır.

Bu azaptan kurtulmanın çaresi Şeytan’ın gösterdiği ile değil Kur’an’ın gösterdiği iledir: “Ey haddi aşarak nefislerine karşı israf etmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümid kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” [Zümer 53]

Aslında yapılması gereken şey gayet açık; içten, samimi, halisane bir tövbe… Hadis-i Şerifte Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm “Tövbe eden, günah işlememiş gibi olur.” [İbni Mace] buyurmaktadır. Allah’ın Rahmeti çok büyük; yeter ki biz günahımızın farkına varalım, tövbe edelim ve tövbemizi tutup Allah’ın yasakladıklarından uzak durup, emrettiklerini de yapalım.

Selam ve dua ile..

Halil İbrahim DEDE

14.05.2014 – Çorlu

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: