Cehennem varmış! Müjde!

Vücud hem Onun mülküdür, hem O vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fenâ et, fedâ et; tâ bekâ bulsun. Çünkü nefy-i nefiy ispattır. Yani; yok yok ise; o vardır; yani yok, yok olsa, var olur.” Bizleri yokluk karanlığından, zulmetinden, varlık nuruna çıkaran Rabbimize hamd olsun. Hem de öyle bir varlık ki, neticesi ebede uzanıyor hiçbir şeyi olmayan bizler, her şeye sahip şekilde varlık âlemine geliyoruz. Sadece varlık mı? Eğer öyle olsa, taş da olabilirdik, toprakta, çevremizde gördüğümüz herhangi bir şey. Ama bir de hayat vermiş. Üstelik Rabbimiz bizi it yapmamış, bit yapmamış, inek yapmamış, sinek yapmamış. Şuur vermiş insan yapmış, kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi! İnsanlar içinde ise, bizleri ateşe, taşa, ağaca tapanlardan yapmamış. Hz. Muhammed Mustafa (sav) ümmetinden eylemiş, Müslüman bir ailede daha bebek iken kulaklarımıza La ilahe illallah Muhammeden Resulullah sözlerini kulaklarımıza okutturmuş, bizi kendine kul kabul etmiş.

Ne kadar şükür etsek şu nimetlerin hakkını ödeyemeyiz. Diyor ki Üstadımız,”Biz ücretimizi peşin almışız.” ne güzel söylemiş. Böyle nimete, böyle rahmete, böyle şefkate nasıl mukabele edilebilir. İbadetlerimizle karşılığını vermemiz mümkün mü? İnsan bu hakikati akıl ve kalpte tartamaz hale gelince, Yunusvari söylemek geliyor içinden “Bana Seni Gerek Seni.

Yokluk deyince, Merhum Ali Uçar abinin bir Almanya hatırası geldi aklıma.

Ali Uçar abi Almanya’ya eğitim nedeniyle geldiğinde Alman bir aileye misafir olur.

Biraz sohbetten sonra, söz döner dolaşır ölüm, hayat meselelerine gelir.

Alman adam, yaşlarının ilerlemiş olduğunu, öldüklerinde toprakta çürüyeceklerini ve yok olacaklarını söyler.

Ali Uçar abi, şöyle cevap verir “Biz Allaha iman ediyoruz. Allah birdir ve inşallah imanlı vefat edersek Cennete gideceğiz. Yani Allah bizi öldükten sonra yeniden diriltecek, dünyada yaptıklarımızın hesabını soracak.

Peki der Alman adam, biz ne olacağız?

Ali Uçar abi şöyle cevap verir; “Siz toprakta yok olmayacaksınız. Sizi de diriltecek Allah. Siz Allah’a şirk koştuğunuz için, teslis inancınızdan dolayı cehenneme gideceksiniz. Orada Ateş içinde ceza çekeceksiniz.

Alman adam heyecanlanır birden, nasıl yani der. Biz yok olmayacak mıyız? Yani biz başka bir âlemde yaşayacağız? Hemen mutfaktaki kahve yapmakta olan hanımına seslenir. “Koş koş hanım müjde, biz öldükten sonra yok olmayacakmışız. Cehennem varmış! Müjde!”

Bakınız ne diyor Üstad (ki ben burayı okurken her zaman ilk defa okuyor gibi etkilenmişimdir) “Bir zaman (küçüklüğümde) hayalimden sordum: “Sana bir milyon sene ömür ve dünya saltanatı verilmesini, fakat sonra ademe ve hiçliğe düşmeyi mi istersin? Yoksa bâki fakat adi ve meşakkatli bir vücudu mu istersin?” dedim. Baktım, ikincisini arzulayıp birincisinden “ah!” çekti “Cehennem de olsa beka isterim.” dedi.

Cehennemin vücudu dahi rahmettir. Hatta cehennem dahi kâfirler için rahmettir. Çünkü o kâfir ya ademe gidip yok olacaktır veya cehennemde de olsa ebedî bir vücuda mazhar olacaktır. Vücut, hayr-ı mahz ve adem şerr-i mahz olduğu cihetle elbette cehennemde de olsa vücut rahmettir. Ayrıca, yaratılış, in’am, ikram, ihsan, şifa gibi sayılamayacak kadar çok olan bütün hayırlar rahmet eseridir.

Allah’ın Rahimiyeti ise ahirette tamamen mü’minlere yönelik olarak “Af ve cennet nimetleri” şeklinde kendisini tamamen gösterecektir.

Varlık ile bizi nurlandıran Rabbimizden, bekamızı da nurlandırmasını niyaz ederiz. Amin

Editörün Notu: Maalesef bu yazıyı yazanı bulamadık ama bu hatırayı daha önce defaatle Ali Uçar Ağabey’den “yukardaki şekilde” rivayet eden ağabeylerden dinlediğimiz için sitemizde yayınlamak istedik.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: