Çelik: Keşke Bediuzzaman dinlenseydi

Mardin Artuklu Üniversitesi, Risale Akademi ve Akademik Araştırma Vakfı’nın ortaklaşa düzenlediği ”Münazarat Sempozyumu: Milliyet Fikri ve Kürt Meselesi” konulu sempozyum, Artuklu Üniversitesi Konferans Salonu’nda Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı.

Sempozyumda konuşan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çelik, hukuk devletinin, kendi geçmişiyle hesaplaşmasını bilen devlet olduğunu söyledi.

DEVLET MİLLETLE BARIŞMAK ZORUNDADIR

Geçmişte yapılan hataları bugün sürdürmek zorunda olmadıklarını kaydeden Çelik, ”Birçok mümin nezih ortamlarda oturup çay kahve içerek Risale-i Nur sohbeti yaptığı için ‘bunlar irtica hareketidir ayin yapıyorlar’ diye yıllarca cezaevlerinde insanlar süründürüldüler. Bu memleket bu acıları yaşadı. Bu kötü hatıraları artık silmek zorundayız. Devlet milletle barışmak zorundadır” dedi.

Mardin Artuklu Üniversitesi’nde düzenlenen sempozyumun çok anlamlı olduğunu belirten Çelik, şöyle konuştu:

Bakanlığım esnasında benimle görüşen birçok rektör giderken, özellikle kısık bir sesle şunu söylemiştir; ‘Sayın bakanım, YÖK’ün bu görüşmeden haberi olmasın’ demiştir. Rektörü özgür olmayan bir üniversitenin özgür olması söz konusu olabilir mi? Bu ülkede üniversitelerde Bediüzzaman Said Nursi’den, İmam Gazali’den alıntı yapıyorsun diye insanlar üniversiteden atıldılar. Böyle bir üniversitede araştırma, ilim irfan olabilir mi? Ama şükürler olsun ki bu kabus geride kalmıştır. Bugün burada düzenlenmiş olan çok anlamlı sempozyum, aslında devletle milletin barışmasıdır. Devlet milletle barışmıştır.

TÜRKLER VE KÜRTLER BİRLİKTE YAŞAMAYA ADETA MAHKUM

Türkler ve Kürtler asırlar boyunca kader birliği yapmış olan, iç içe geçmiş olan, birlikte yaşamaya mecbur değil, adeta mahkum olan insanlardır” diyen Çelik, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Eğer asrın başında Bediüzzaman dinlenseydi, bugün boğuştuğumuz birçok dertle muzdarip olmayacaktık. O reçeteleri ortaya koymuştu. Eğer bugün PKK’nın bütün gayretlerine rağmen, bölücü unsurların bütün çabalarına rağmen bu kadar kan, gözyaşı ve şehit olmasına rağmen, eğer bugün Türkiye’de bir Türk-Kürt kavgası yoksa, Türklerin ve Kürtlerin aynı ruh ve mana iklimini paylaşmasından, aynı Allah’a inanıp aynı kıbleye dönmesinden, aynı peygamberin ümmeti olmasından kaynaklanmaktadır. Bunu bilen Kürt ve Türk ırkçılar, bu manevi çimentoyu yok etmeye çalışıyorlar. Bir taraftan Kürtçüler, Kürtlere, ‘İslam dini ümmet anlayışıyla sizi sömürge haline getirmiştir. Kürtlerin esas dini Zerdüştlüktür‘ diyorlar. Bunu bölücü hareketin en ileri gelenleri söylüyor. Diğer taraftan yine dinden tamamen mahrum olan Türkçülük iddiasında olan bir grup da, ‘Türklerin esas dininin Şamanizm olduğunu, Türk’e adeta İslam iksiri içtirilerek tarih boyunca pasifleştirildiğini‘ söylüyorlar. Bugün hala bütün tahriklere rağmen biz yine Türk-Kürt kardeşliğini muhafaza ediyorsak, aynı camide saf tutup namız kılıp aynı üniversitede beraber çalışıp ve sosyal hayatta, ticarette birlikteliğimizi sürdürüyorsak, bütün gayretlere rağmen kardeşliğimiz devam ediyorsa işte bu manevi bağın devam etmesinden dolayıdır. Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bütün ömrü boyunca buna hizmet etmeye çalışmıştır.”

YOK SAYAN ZİHNİYET

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, yıllar yılı yanlış uygulamalar ve politikalar nedeniyle bugünlere gelindiğini de ifade ederek, ”Kürt yoktur, Kürtçe yoktur noktasından, 24 saat devletin televizyonu Kürtçe yayın yapıyor, Mardin Artuklu Üniversitesi’nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü var, devlet tiyatrosunda Kürtçe eserler sahneye konuluyor ve Kültür Bakanlığı ünlü Kürt edebiyatçılarının eserlerini yayınlıyor. Annelerin gidip cezaevinde kendi çocuklarıyla ana dilinde konuşmasının önündeki yasaklar kalkmıştır. Yani o yok sayan, inkar eden zihniyet bertaraf edilmiştir, bir tarafa itilmiştir. Bu birileri inanıyor olsun diye yapılmamıştır, bu böyle olması gerektiği için yapılmıştır. İnsan olmak, Müslüman olmak bunu gerektirdiği için yapılmıştır. Onun için diyoruz ki Bediüzzaman dinlenseydi bunlar olmazdı” diye konuştu.

TÜRKÇE, KÜRTÇE, ARAPÇA HOŞ GELDİNİZ

Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Serdar Bedii Omay ise konuşmasına Türkçe, Kürtçe ve Arapça, ”Hoş geldiniz” diyerek başladı. Omay, Bediüzzaman Said Nursi’nin Kur’an-ı Kerim’i tefsir eden Risale-i Nur Külliyatı gibi muazzam ve mücessem bir hayat kitabını eser olarak bıraktığını anlatarak, ”İşte bu külliyatın içinde, engin basiretinin bir tezahürü olan Münazarat adlı eseri, bizim can yakıcı meselelerimizden biri olan Kürt meselesi ve tefrikaya sebep bir nispete varabilen milliyetçilik fikirleri üzerine düşünmemizi sağlayacak niteliktedir” dedi.

Sempozyumun üniversite açısından öneminin büyük olduğunu kaydeden Omay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

”Türkiye’de bir üniversite, Bediüzzaman ve eserleri merkezinde sosyal bir sorunu ele alan böyle bir sempozyumu ilk kez düzenliyor. Üniversitemiz, aynı zamanda Kürtçe, Arapça, Süryanice ile coğrafyamızın diğer dillerini geliştirmek için adım atan bir akademik kurumdur. Son asırda yapılan siyasi ve sosyal hatalar yüzünden kendini dışlanmış hisseden kesimler, üniversitemizin akademik alanda attığı bu önemli adımları ilgiyle ve büyük bir zevkle izliyor. Biz, ülkemizin son 10 yılda demokrasi ve hürriyetler yönüyle kat ettiği mesafeden güç alarak, halkın itimat ve hürmet ettiği Bediüzzaman gibi mümtaz şahsiyetlerin fikirlerinin akademik camianın gündemine aktarılmasının öteden beri sorunlu bir alan olarak görülen din, devlet ve halk ilişkilerinde normalleşmenin sağlanmasına katkı sağlayacağına inanıyorum.”

Konuşmanın ardından Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mehmet Fırıncı, Rektör Omay’a Risale-i Nur hediye etti.

Sempozyumda konuşan eski Çevre Bakanı Rıza Akçalı da Mardin’de tarihi bir gün yaşandığını belirterek, Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur’unun bütün insanlık için birlikte yaşama projesi olduğunu söyledi.

Risale Akademi Sempozyum Düzenleme Kurulu Üyesi Dr. İsmail Benek de Kürt meselesinin 100 yıllık bir yara olduğunu ifade ederek, ”Münazarat doğru okunsaydı, Kürt meselesi olmayacaktı” dedi.

Akademik Araştırmalar Vakfı Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Aksoy ise Kürt meselesinin bölgenin en yakıcı problemi olduğunu ve bunun söndürülmesi gerektiğini ifade etti.

Herkesin elini taşın altına sokması gerektiğini kaydeden Aksoy, sadece travmaya maruz kalanların değil, herkesin bu acıyı duyması gerektiğini vurguladı. Aksoy, 33’ü yurt içi, 5’i yurt dışından olmak üzere 38 üniversiteden 91 akademisyenin sempozyuma destek verdiğini sözlerine ekledi.

Gazikent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İbrahim Özdemir ise bölgenin birçok sorunu olduğunu ifade ederek, ”Nasıl ki Berfo ninenin çığlığı hepimizin vicdanını rahatsız ediyorsa 12 Eylül’e sebep olanlardan hesap soruyorsak, 27 Mayıs’tan da soralım, 31 Mart’a kadar bu millete acı çektirmiş herkesle hesaplaşalım. Urfa’daki mezarın hesabını da soralım. Ama bunu sorarken bazılarının yaptığı gibi yıkarak yakarak değil, tarihi anlayarak, anarken anlamaya çalışarak yapalım” diye konuştu.

Açılış konuşmalarının ardından Doç. Dr. Ahmet Yıldız, ”1910’dan bugüne, ‘Birlikte düşünmeye‘ davet ya da Bediüzzaman Said Nursi’nin Münazaratı” konulu sunumunu yaptı.

Sempozyum 3 gün sürecek

Kaynak: ensonhaber.com