Cemaat mensubiyetinin faydaları

Günlük hayatımızda, hepimiz aile, arkadaş, komşu gibi küçük gruplar içinde yer alırız zaten.

Diğer taraftan, dernek, şirket, cemaat, ekol, tarikat gibi çeşitli gruplara mensup olabiliriz. Kişiler mensup oldukları grup, cemaatin değer yargılarını benimser ve ona göre hareket ederler.

Aslında bir grup/cemaatte yer almamız, sosyal varlık olmamızın bir sonucudur.

Çünkü, kişiliğimizi başkalarına göre geliştirir, davranışlarımızı onlara göre ayarlarız.

  • Rûhî ve sosyal vasıflarımızı geliştiririz.
  • Ortak değerleri oluşturur ve tekâmül ettiririz.
  • Var olan düşünce ve davranışlar, cemaat/grup içinde pekiştirir, arttırırız.
  • Yeni tutum ve davranışlar kazanırız.
  • Cemaatin değerleri ve davranışları istikametinde yeni faaliyetler sergileriz.
  • Hepimiz hayatın dağdağalarından bunalırız. Nefes almak, dinlenmek, teselli bulmak, mânevî gücümüzü takviye etmek, hemcinslerimizle kaynaşmak isteriz. Cemaate girerek teselli buluruz. 1
  • Asrımızın yakıcı hastalıklarından olan “yalnızlık” bizi vahşete, sıkıntıya, strese sokar. Sosyal hayata aktif olarak katılarak yalnızlığımızı gideririz.
  • Merak duyduğumuz işleri ve hobilerimizi cemaat içinde gerçekleştirme imkânı buluruz.
  • Kimlik bunalımlarını grupla özdeşleşerek atlatırız.
  • İstidat (potansiyel halindeki yeteneklerimizi) ve kabiliyetlerimizi geliştirerek maddî veya kültürel üretimde bulunarak rahatlarız.
  • Hareket ve heyecan üzere yaratıldığımızdan faaliyetten lezzet alırız.
  • Aciz ve zayıf varlıklar olduğumuzdan, dayanışma, yardımlaşmaya muhtaç ve mecburuz.
  • Cemaatin bireylerinden ve şahs-ı mânevîden enerji, elektrik, feyiz alırız. (Cemaatle namazda safları sık ve omuz omuza gelmememizin istenmesinin sırlarından birisi bu olsa gerek.)
  • Grup/cemaatten enerji ve güç kazanırız. Meselâ, velilik, rûhî bir olgunluk; duyu, duygu enerjisini kontrol edebilme mahâretidir. Evliyalığın kerameti (olağanüstü, harika hâli, gücü) olduğu gibi, hâlis niyetin de dahi kerameti vardır. Samimiyetin dahi kerameti vardır. Özellikle, Allah için olan bir uhuvvet dairesindeki kardeşlerin içinde, ciddî, samimî tesanüdün çok kerametleri olabilir. Hattâ şöyle bir cemaatin şahs-ı mânevîsi (hepsinin oluşturduğu kişilik, güç, kuvvet) bir olgun bir veli hükmüne geçebilir, yardımlara mazhar olur. 2

Bediüzzaman, grup/ekip/cemaat/ birlik halinde çalışmanın harika sonuçlarına meşhur bir örnek veriyor: San’atkârlar, san’atlarının sonucunu ziyadeleştirmek için, san’atta ortaklık cihetinde mühim bir servet elde ediyorlar. Hattâ dikiş iğneleri yapan on adam, ayrı ayrı yapmaya çalışmışlar. O ferdî/bireysel çalışmanın, her günde yalnız üç iğne, o ferdî san’atın meyvesi olmuş. Sonra, ortak çalışma prensibiyle on adam birleşmişler. Biri demir getirip, biri ocak yandırıp, biri delik açar, biri ocağa sokar, biri ucunu sivriltir, ve hâkezâ… Herbirisi iğne yapmak san’atında yalnız cüz’î bir işle meşgul olup (bir dalda uzmanlaşıp), meşgul olduğu hizmet basit olduğundan vakit kaybolmayıp, o hizmette meleke (maharet/uzmanlık) kazanarak, gayet sür’atle işini görmüş. Sonra, o çalışmalarını birleştirme ve taksim-i a’mâl (iş bölümü) düsturuyla olan san’atın meyvesini taksim etmişler. Herbirisine bir günde üç iğneye bedel üç yüz iğne düştüğünü görmüşler. Bu hadise, san’atkârlar arasında, onları teşrik-i mesâiye (işbirliğine) sevk etmek için dillerinde destan olmuştur.3 Bu kanun; mânevî, kültürel işler için de geçerlidir.

Dipnotlar:

1- Mektûbât, s. 429.
2- Barla Lâhikası, s. 15.
3- Lem’alar, s. 169.

Ali FERŞADOĞLU

www.NurNet.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: