Cinnet Mustatili

Geçenlerde yazdığım “Kahpeye Vuralım Ama…” başlıklı makalemde dile getirmeye çalıştığım endişelerimin de üzerinde toplumsal travmalara yol açabilecek sosyolojik olaylar maalesef cereyan etmeye başladı.

Korkularından cep telefonu kayıtlarından eşini dostunu silenler,

Facebook ve Twitter hesaplarını kapatanlar,

Komşusuna selamı kesenler,

İş yerinde mesai arkadaşlarıyla selamı kesenler,

Ve en korkuncu da evlerinde ki Namaz tespihatlarını, Risale-i Nurları ve hatta Kur’an-ı Kerimleri çöpe atacak kadar hezeyan yaşayanlar çoğalıyor…

Allahınızı severseniz Risalei Nurları çöpe atmak ne demek? Kur’an-ı Kerimleri çöpe atmak ne demek. Ey insanlar size ne oluyor? Şu yaşadığımız darbe girişimini hükümet kendi yöntemleriyle bertaraf etmeye çalışırken, bize düşen darbeye karşı olmak, meydanlarda olmak, ve İlahi Merciden meded ummak değil mi? Pekii, İlahi Merciden nasıl medet umacağız? Tabii ki herkesin yöntemi farklı olabilir ama İlahi merciden medet ummanın en genel yolu Kur’an okumak, Millet ve Memleket için dua etmek, inandığı ve sevdiği kitapları okumak (Risale-i Nurları gibi, Tefsir kitapları gibi, Hadis kitapları gibi) değil mi? O kitapları çöpe layık görenler, yarın daha büyük bir musibetle karşılaşabileceklerini hesap edemiyorlar mı?

Ve ben ülkemde ki akil Siyasetçilere, Aydınlara, Akademisyenlere, İlahiyatçılara, Kanaat Önderlerine, Sosyologlara yine ve yeniden sesleniyorum. Lütfen toplumu ayrıştıracak, hezeyana sürükleyecek, korku imparatorluğununun hakim olacağı dili kullananları uygun üslupla uyarın ve bu üslup yerine “Kavli leyyini” topluma telkin edin.

Kimi kanallarda, kimi konuşmacıların söylemleri kızgınlıkları haklı olsa bile haddi aşan konuşmalardır. “Paralelci olanların veya paralelci şüphesi olanların ailelerini, eşlerini, çocuklarını tecrit edin, onlarla konuşmayın, onları bu toplumdan dışlayın…” demek ne demek, Allahınızın aşkına? Suç onu yapanla kaimdir ve paralelci olan, darbeye karışan, darbeyi destekleyen, yaltakçılık ve yağcılık yapanlara en ağır cezaları verin ama suçsuz olan o masum sabilerden, çocuklardan ne istiyorsunuz? Beşeri veya İlahi hangi kanun anne be babasının hatasından dolayı evladını suçlar, hangi kanun sabileri cezalandırır? Allahınızın aşkına bu söylemlerden vaz geçin. Suçluları cezalandırırken, toplumun içindeki suçsuz ve masum olanları ürkütmeyin.

Ve siz yıllardır televizyonlarda büyük alim edasıyla “İslam’da teravi namazı var mı, yokmu?” yu tartışanlar, “Sakız çiğnemek orucu bozar mı, bozmaz mı?” ya fetva veren büyük İslam alimleri, Ülkem bu haldeyken nerelerdesiniz? Neden hiç sesiniz çıkmaz? Neden toplumun yükselen tansiyonunu düşürmeye çalışmazsınız? Aslında sorduğum sorunun cevabını sizler gibi bende biliyorum. Korkuyorsunuz. Benim gibi, herkes gibi ve haklısınız; korku en temel insani iç güdüdür ama bu gün değilse, ne zaman konuşacak veya yazacaksınız? Toplumdaki kardeşlik dilini tesis etmek için, zalim ve mazlumun ayırımının iyi yapılabilmesi için, yükselen tansiyonun düşmesi için elinizden geleni yapın. Yoksa tarih sizleri ve bizleri affetmeyecek.

Kardeşlik diline ve uygulamasına Allah Resulünün hayatından bir örnek:

Mekkenin fethi hepimizin defalarca okuduğu ve/veya defalarca dinlediği bir hadisedir. Peygamberimiz ve müntesiplerine cefanın ve ezanın her türlüsünün reava görüldüğü, işkence altında insanların öldürüldüğü, mallarının gasp edildiği ve bunları yapanların hala yaşadığı bir ortamda Allah Resulu ve İslam ordusu Mekkeyi feth ettiğinde, Allah Resulunun çağları aşan konuşması hala kulaklarımızdadır.  “Ey Kureyş topluluğu! Şimdi hakkınızda ne yapacağımı tahmin ediyorsunuz?” Kureyş topluluğunun cevabı: “Sen, kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin! Kerem ve iyilik sahibi bir kardeş oğlusun! Ancak bize hayır ve iyilik yapacağına inanırız.” şeklindeydi.

Bunun üzerine Allah Resulü (as) şöyle konuştu: “…Bugün size hiçbir başa kalkma ve ayıplama yok! Allah, sizi bağışlasın. O merhamet edenlerin en merhametlisidir! (Yusuf, 92). Gidiniz sizler serbestsiniz…”

Bu örnekten bizler hala darbe girişim ve teşebbüs ihtimali ortadan kalkmamışken, bu teşebbüste bulunanlerı affedelim demiyorum ama hiç olmazsa adil olalım ve zanlarımız yerine delillerle hareket edelim.

Her türlü yanlış anlamayı ber taraf etmek ve akla gelmesi muhtemel soruları engellemek için yeniden hatırlatmakta fayda olduğunu düşünüyorum; darbe girişiminde bulunanlar, bilerek ve isteyerek yardım edenler ve finanse edenler muhakkak ama muhakkak en ağır bir şekilde cezalandırılmalıdırlar. Ama hiçkimse zanla suçlanmamalı ve cezalandırılmamalıdır aksi halde adalete, hükümete güven azalır.

*Cinnet Mustatili: Hapishane yılları üniversite yıllarından çok olan, Rahmetli Necip Fazıl’ın özelde kendinin genelde ise 1960 darbesi döneminin ruh halini yansıtan mükemmel eseri.

.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: