Çocuk Sevgisini, Kâinatın Efendisinden Öğrenelim

Hadisi şerifler:

Çocuk cennet nimetlerinden biridir.

Çocuk kokusu, cennet kokularındandır.

Her ağacın bir meyvesi vardır. Gönlün meyvesi de çocuktur. Çocuklarınızı çok öpün, her öpüşte cennetteki dereceniz yükselir. Çocuk sevgisi cehennem ateşine karşı  perdedir.

Çocuklara iyilik etmek, Sıratı geçmeye sebeptir. Onlarla beraber yeyip içmek, cehennemden kurtuluştur.

Cennete ki “Sevinç sarayı”na, ancak çocukları sevindirenler girer.

Evladınıza ikram edin, nasıl ana-babanızın sizde hakkı varsa, evladınızın da sizde hakkı vardır.

Çocuksuz bir evin bereketi olmaz.

Bu Hadisi Şerifleri önünüze serdikten sonra Aleyhissalatu Vesselamın hayatından çocuk terbiyesi ile örnekler toplamaya geçelim:

Hz. Peygamber s.a.s., sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i kucağına alır, okşar öper ve severdi. Hatta namaz kılarken sevgili torunları Mübarek omuzlarına çıkarlardı. Onlar rahatsız olmasınlar diye de torunları omuzlarından inene kadar O Mübarek başını secdeden kaldırmazdı.

Sevgili  Peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v sokak ve çarşılarda Karşılaştığı çocuklara selam verir, saçlarını okşar ve onlara ikrâmda bulunurdu. Çocuklara karşı çocuk gibi davranır, onların bulundukları çocuk vaziyeti ile onlarla halleşirdi.

Bir Hadisi şeriflerinde: “Küçük çocuğu olan onun hatırı için çocuklaşsın.” Buyurmuşlardır. Yani bundan anlıyoruz ki “Çocukla çocuk olunmaz” cümlesi tamamen yanlıştır.

Örneğimiz ve önderimiz Peygamber Efendimiz s.a.v. çocukların eğitimiyle yakından ilgilenmiş; onların hayırlı bir nesil olarak yetişmelerine çok büyük ehemmiyet vermiştir. Bakınız bu konuda neler buyurmuşlar ve ne güzel bir eğitim örneği vermişlerdir:

“Çocuklarınıza iyi bakınız, onları güzel terbiye ediniz.”

“Çocuğu güzel terbiye etmek ve ona güzel bir isim vermek, evladın baba üzerine haklarındandır.”

Bir anne ve babanın bırakacağı en güzel miras: İslam’a Kur’ana tabi olan vatanını, milletini seven, çalışkan, dürüst ve terbiyeli çocuklar yetiştirebilmektir. Sevgili Peygamberimiz s.a.v. şu hadisi şerifi ile beyan etmişledir:

“Hiçbir baba çocuğuna güzel ahlak ve terbiyeden daha üstün bir hediye vermiş olamaz.”

Dünya ve ahret saâdetimiz için İslam ahlakına sahip olmak ve bu kaideleri hayatımızda yaşayıp, yaşatmak gerekir. Zaten İslam’ın gayesi güzel ahlak te’sis etmek değil midir?

Görüldüğü gibi, Yüce Peygamberimiz s.a.v. bu konuda gereken şeyleri açıklamıştır. O halde, Peygamberimizin emirlerine itaat edelim ki; dünyamız huzurlu ve şen, âhiretimiz mutlu ve Gülşen olsun. Ne mutlu Peygamber’ini örnek alana, O’nu önder ve sünnetine uygun hayat yaşamayı düstur edinen Müslüman çocuklara!…

“Çocukları hakkiyle sevmeyi, onlarla ilgilenmeyi, onları çeşitli tehlikelerden korumayı, cehennemden kurtuluşa vesile sayan” Sevgili Peygamberimiz a.s.v.min çoluk çocuğuna düşkünlüğünü Enes b. Malik r.a. şöyle nakleder: Ben Resulullah s.a.v. kadar çocuğuna, âile efradına, eli altındakilere merhametli olan hiçbir kimse görmedim Hz. Peygamber s.a.v in oğlu İbrahim Medine’nin yüksek taraflarındaki köylerin birinde süt annesinin yanında bulunuyordu. Hz. Peygamber s.a.v. bizde onunla beraber olduğumuz halde, onun yanına beraber giderdik. Bir defasında Hz. Peygamber s.a.v. eve girdi İbrahim’i sevdi öptü ve geri döndük.”

Kalbinin katılığından şikâyet eden birine Peygamberimiz s.a.v.: “Yetimin başını okşamayı, onları sevmeyi ve onlara ikram etmeyi unutma.” Buyurmuş.

Yine bir Hadisi şeriflerinde: “Cennette ferahlık ve sevinç evi denilen öyle gösterişli bir yer var ki, oraya yalınız çocukları sevindirenler girebilir.” buyurmuşlardır.

Bir gün Resulullah s.a.v. Hz. Alinin oğlu Hasan r.a’ i öpmüştü, yanında bulunan Akra: “Benim on çocuğum var hiç birini öpmedim.” Dedi Resulullah a.s.v hayretle Akranın yüzüne baktı ve buyurdu ki: “Eğer Allah sizin gönüllerinizden rahmet ve şefkati çekip çıkarmışsa ben ne yapabilirim.” Buyurdu.

Peygamber Efendimiz s.a.v. hayatında hiçbir çocuğu üzmemiş ve kalbini kırmamıştır. Küçük yaşta Resulullah’a hizmet etmeye başlayan  Enes r.a diyor ki: “On sene Hz. Peygamberimize s.a.v. hizmet ettim. Bana bir defa olsun uf demedi. İnsanların en güzel huylusuydu.”

Peygamberimiz a.s.v özellikle yetim ve yoksul çocuklarla yakından ilgilenir, kız çocukları arasında hizmetçi ve işçi gibi çalışmak mecburiyetinde olana merhametle davranır, onların her istediğini dinler, her ihtiyaçlarını gidermeye çalışırdı.

Nakledeceğimiz şu hadise mevzuumuzla ilgili çok enteresandır:

Hazreti Muhammed s.a .v min cebinde on lirası (on dirhem) verdi. Dört lirası ile elbiseciden bir gömlek aldı. Dışarıya çıkınca fakir bir Medineli:”Ey Allahın Resulü o gömleğe çok ihtiyacım var, onu bana verirmisin?” dedi. Peygamberimiz s.a.v. gömleği yoksula verdi. Elbiseci dükkânına tekrar girdi, geri kalan parasının dört lirasıyla kendisi için bir gömlek satın aldı.

Dışarıya çıkınca bir kız çocuğunun ağladığını gördü. Hemen yanına yaklaşıp ağladığının sebebini sordu? Bir evde hizmetçilik yapan bu küçük kız : “Ev sahibim un almak için bana iki lira vermişti, onu kaybettim onun için ağlıyorum.” Dedi.

Peygamberimiz a.s.v. son kalan iki lirayı da bu kızcagıza verdi. Fakat küçük kız ağlamaya devam ediyordu. Peygamberimiz a.s.v. tekrar sordu kaybettiğin iki liraya tekrar kavuştun ne için ağlıyorsun?

Kız “Eve geç kaldım, beni dövmelerinden korkuyorum!” cevabını verdi.

Bunun üzerine Hz. Muhammed a.s.v. küçük kızın elinden tuttu: “ Korkma yavrum, gel benimle!” dedi. Onu eve kadar götürdü, Ev sahibine Önce selam verdi. Ancak üçüncü selamında kapı açıldı.Peygamberimiz a.s.v. ev sahibine ilk iki selamımı duymadınız mı?” deyince, duyduk ama sesinizin artmasını ve daha çok duyulmasını arzu ettik. Sana canımız feda ey Allahın Resulü,  buraya kadar niye zahmet ettiniz?” dediler. Peygamberimiz a.s.v. “Şu kızcağız geç kaldım diye dövülmekten korkuyordu da bunu size kadar getirdim.”diye cevabını verdi. Ev sahibi: “Ey Allahın Resulü, Sizin evimize gelmenize sebep olduğu için bu hizmetçi kızı (cariyeyi) azat ediyorum ( serbest bırakıyorum) yani kendi evine gidebilir artık hürdür deyince,Hz Peygamber a.s.v. şöyle buyurdu: “Allahın bana verdiği on lira ne kadar bereketli imiş! Allah onunla Peygamberine ve Medineli bir fakiri birer gümlekle giydirdi, bir kız çocuğunu da sevindirdi, hürriyetine kavuşmasına vesile oldu! Şüphesiz bize sonsuz gücüyle rızık veren O’dur.”

Annelerin çocuklarına gösterdikleri şefkat ve merhamet Peygamberimizi a.s.v memnun ederdi. Bir gün fakir bir kadın çocuğu ile Hz Aişe r.a’yi ziyarete gelir. Hz. Aişe evde olanlara ikram edecek bir hurmadan başka bulamaz. Hurmayı Misafir gelen anneye verir.Anne hurmayı ikiye bölerek çocuklarına yedirir. Bundan son derece duygulanan Hz. Aişe olayı Peygamberimize anlatınca, Peygamberimiz a.s.v.:

“Kimin kız çocukları olur ve onları geçindirmekte sabır ve tahammül gösterirse, o kızlar o anne baba için cehenneme siper olur.” buyurdu.

Bir gün Halit bin Said Peygamberimize ziyarete gelmiş, Kızı Eme’yi de getirmişti. O zaman Eme küçük bir kızdı. Arapçayı henüz bilmiyordu. Babası Habeşistandan yeni  gelmişti. Üzerinde sarı bir elbise vardı. Resuli Ekrem elbisesinin güzel olduğunu söyleyerek Eme’ye iltifat etmek istedi. Ona elbisesini göstererek Habeşçe güzel anlamında (sene sene)  buyurdu. Bu Peygamber sıcaklığından cesaret alan Eme, Efendimizin arkasına geçerek Peygamberlik mührüyle oynamaya başladı. Babası onu azarlayınca sevgi hazinesi Peygamberimiz a.s.v. bırak çocuğu! Diyerek Emenin Nübüvvet mührü ile oynamasına izin verdi. Bu laubali davranıştan çocuğu babası gibi azarlamak bir yana, onu azarlamasına bile razı olmadı.

Efendimizin amca zadelereriyle ve diğer çocuklarla nasıl meşgul olduğunu gösteren bir rivayet vardır. Cihan güneşinin bu fani aleme veda ettiği tarihte, Amcasının oğlu Abdullah ibni Abbas 13, kardeşi ise 12 yaşındaydı. Resulü Ekrem onları muhtemelen daha küçük yaşlarda, diğer çocuklarla birlikte  yarış’a sokardı. Hepsini bir sıraya dizer, yarış’ı kim kazanırsa ona mukâfat vereceğini söylerdi. Çocuklar vaad  edilen hediyeyi almak arzusu ile, var güçleri ile koşarlar, yarısı ben kazandım diye kimi kendini Efendimizin kucağına atar, kimi arkasına dolanıp sırtına sarılırdı. Bir çocuğun Peygambere bu kadar yakın hissetmesi, onun kucağına pervasızca atılabilmesi son derece dikkat çekici ve üzerinde ibretle düşünülmesi gereken bir hadise değil midir.

Önemli bir şahsiyetin çocuklarla meşgul olması, hele onların oyunlarına katılması, bazı toplumlarda bir nevi çocukluk sayılarak yadırganır. Bu durum çocuğu müspet yönde nasıl etkileyecegi, onu fevkalade onurlandırıp şahsiyetini geliştireceği pek hesaba katılmaz. İşte Peygamberimiz a.s.v. çocuklarla meşgul olmasında böyle bir incelik aranmalıdır.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: