Dalgın Gezebilirmi, Büyük İmtihanla Baş Başa Kalan ?

Bu alemde akıllı mahluklar arasında,  insanlardan başka melekler ve şeytanlar da var. Fakat meleklerin günah işlemelerine kabiliyetleri olmadığı gibi, şeytanların da isyan ve günah yapmak ve yaptırmaktan  başka kabiliyetleri yoktur. Cennetten kovulan O iblisin 7000 senelik tecrübesi var. O şeytana asker olmak için yaratılan bir çeşit cinnileri toplar onlara nasihat eder. Haciya bu damardan, hocaya bu damardan, kadına kıza bu damardan, Nur talebesine bu damardan girip onları mağlup edeceksin diye onları öğretir. Fakat kâinatın hülâsası olan insana gelince,  Allah tarafından ona günahlardan kaçıp sevap yapmak için öyle kabiliyetler verilmiş ki. Eğer iradesini Allah’ın rızasını kazanma yolunda kullansa, Âlây-ı illiyyin’e (cennetlerin  en yükseğine) çıkıp, meleklerden de üstün bir mevki kazanabildiği gibi, kendisine imtihan için verilen kötü hislerine mağlup olup da nefis ve şeytanların emirlerine uyarsa, “Esfeli safilin olan” cehennemin en aşağısına da inebilir ve düşebilir.

Evet! Bu insan, âleme fihrist olarak yaratılmıştır, bugünkü fenni tespitlere göre bu alemde 1.300.000 çeşit mahluk yaratılmış ama, kıymetçe mahlukların en şereflisi olan bu insana hiç biri erememiştir.  Yani Yüce Allah bu insanı, o kadar basamağın üstünde bir mevkide yaratıp meleklerin de üstüne çıkabilme kabiliyeti ona vermiş iken, o zavallı kötü hislerine uyup ta ”Ulaike kel-en-ami belhum e dall”…( İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta  daha şaşkındırlar) (Âraf 179)  Âyeti Kerimenin tehdidine düçar olup, kendini mahlukatın en aşağı mertebesine düşürürse ne kadar zarar edeceğini sizde anlarsınız.

Evet, unutmayalım ki imtihan dünyasındayız! Peygamberlerden (a.s.m.)  sonra Sahabeler gelir. Biz bunlar gibi olamayız fakat Selefi salihin den olanları takip edip o yolun neticesinde ki yükseklere yükselebileceğimiz gibi, bütün imkânlara rağmen nefis ve şeytanlara uyarak, Ebu Cehil’ın ve fir’âvunların ve deccalların avenelerinin peşine düşüp gümbürtüye de gidebilir bir vaziyette yaratılmış bir varlığız. Bu insana verilen o iradeyi hangi yolda sarf ederse, seçtiği o yolun sebeplerine müracaat ederek, nasıl biri olmasını isterse, Allah ta ona onu nasip eder. Kötü olmasını Allah istemez ama, insan onu isterse, Allah onu ona verir. Salih olmasını isteyene de  sevinerek Allah (c.c.) nasip eder.

Yanlış yolda yürüyenlerden bazıları diyorlar ki, mademki benim kaderimde  kumarcı veya sarhoş olmak varmış, ben bundan niye mes’ul olayım? Halbuki bunu diyen demagoji yaptığını kendisi de biliyor. Böyle demekle ne Allah’ı ne de kendini kandırabiliyor. Çünkü kendisi de biliyorlar ki onu meyhaneye veya  kumarhaneye götüren başkası değil, kendisidir. İradesini kötüye kullanarak kötü hislerine mağlup olmanın neticesidir. Çünkü iyiliği ve kötülüğü seçmek için Şan-ı Yüce Allah, insana cüz’i bir irade (dilediğini yapabilme gücü) vermiş ki,  yaptığı günahlardan onu mes’ûl tuttuğu gibi. İradesini iyiye kullanana da lütuf olarak, iki cihanda saadete nail olmayı ihsan edebilir.

Evet! Allah’tan kim ne isterse, hangi şeyin peşine koşarsa, Allah’ımız onu ona nasip eder. Halbuki, ateşe, güneşe, ineğe veya insanın kendi eliyle yaptığı putlara tapma gibi akıl almaz  manzaralar bize gösteriyor ki, bu insan inançsız yaşayamıyor. Ve illa ki bir şeyi ilah kabul etme yoluna gidiyor

İnançsızlığa ve günahlara boğulmamızın ana sebebi bilgisizliktir. Vaktimizi boş yerlerde harcayıp, arayıp bulup bizim kurtulmamıza sebep olan kitapları okumamamızdır. Hiç düşünmeden bütün sermayemiz olan vaktımızı değerlendirmeyip onu boşa harcamaktır.

Son zamanın insanlarına baksak görüyoruz ki, onların çoğu nefislerine ve geçici menfaatlerine tapıyorlar. Nefsin sırtına binmişler, o nereye götürürse onlar da oraya gidiyorlar. Genç iken heveslerine aldanıp hayatlarından mutlu görünüyorlarsa da, yaşları ilerledikçe önlerinde ki ölüm, yüzlerinden neşeyi kaçırarak, ayaklarını titretiyor.

Ey ölümle, Allah hâlâ fırsatını elinden almayan insan! Bir an önce Allah’ın Kanunlarına karşı geldiğine pişman ol. Seni hiç yoktan yaratan Hak Mâbud ( Yalınız ona ibadet edilendir) olan Rabbine inan ve onun hak dinine itaate yönel. Çünkü her şeyi senin hizmetine veren O’dur. Sen ve aklı başında olan her insan, insanlığın icabı Allah’ına şükür ve ibadetini ifa etmeyecek misiniz? Görmüyor musunuz ki, Allah insanın kendisinde bütün Esma-ül hünsasını, yani Kendi güzel isimlerinin tümünü tecelli ettirmiş. İnsanı kâinata hülâsa olabilecek bir varlık yaratmış. O’na karşı biz insanlara borç olan minnettarlığımızı kabul edip kulluğumuzu yapmaktır. Bu fırsatı elden kaçırmak kadar, insan için büyük felaket düşünülemez. Yoksa yanlış mıyım siz söyleyin.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org