Değersizlik Hissi

Aidiyetin kırılmasındaki en önemli faktör değersizlik hissidir. Çocuğa ya da insana yapılabilecek en büyük kötülük, onun varlığını görmezden gelmek ve ona kendini değersiz hissettirmektir. Bu iki unsur kişilik kaybı, davranış bozuklukları ve aidiyet yoksunluklarını da beraberinde getirir.

Değersizlik hissi ya da değer hissinin yitirilme sebebi çocukla kurulan iletişimdir. Değer-değersizlik kişiden kişiye sözlü ve sözsüz iletişimle geçer. Eğer ebeveyn çocuğa insan olmaktan kaynaklanan sevgi, saygı ve değeri vermiyorsa, çocuğun hissedeceği şey değersizliktir.

Aidiyetin oluşumuna sadece değerlilik ve değersizlik hissi üzerinden de bakılabilir. Çünkü tek tek ifade etmeye çalıştığımız başlıkların her birinde değersizliğin kırıntıları vardır muhakkak.

Kalabalıklar içinde bir kişiye değer vermek, onun kendini değerli hissetmesini sağlamaz her zaman. Değerlilik hissi birebirdir, çok defa baş başadır, koşulsuzdur, belli bir amaca dönük değildir. Sadece “Senden dolayı bu halim. Sana duyduğum ilgiden, sana duyduğum sevgiden ve benim için değerli olmandandır.” demektir.

Değerlilik hissi eğer sunileşmeye başlarsa (aşırı yükleme) değersizlik algısı ortaya çıkar. Çünkü değerlilik hissinin içindeki en önemli faktör doğallıktır. Doğallık bozulduğunda değerlilik duygusunun algısı değişir, çocuk insan olmaktan kaynaklanan kıymeti göremez. Bu da değersizlik hissini çağrıştırır kişide.

Mesela, çocuğu lunaparka götürmek, aslında aracı kullanarak, “Seni çok önemsiyorum.” duygusunun ispatıdır. “Seninle birlikte olmaktan keyif alıyorum.”un göstergesidir. Kişiye özel bir hitaptır. Ve tüm bunların yöneliş yeri çocuğun duygularıdır.

Fakat ebeveyn lunaparktaki eğlenceye katılmaz, elindeki telefonla ya da başka işlerle uğraşır, çocuğunun heyecansız halini görüp, “Getirdik ya eğlensene.” derse; burada çocuk değerlilik değil, değersizlik hisseder. Çünkü ebeveyn fiziken orada olsa da ruhen yoktur. Sadece çocuğunun isteklerini yerine getirerek onu oyalamaya çalışır.

Oysa eğlence merkezleri, dışarıda yemek yeme, piknik yapma, deniz kenarında yürüyüş… Bunların her biri aracı unsurlardır. Ebeveyn bu araçların kullanıldığı anı derinleştiremez veya duygusal yakınlığa dönüştüremezse, değerlilik hissi oluşmaz çocukta. Çünkü aracılar duyguya erişmek içindir, üzerinde yoğunlaşmak için değil.

Çocuklarıyla vakit geçiren ebeveynler, “Acaba şu anda onunla değerlilik hissiyle mi irtibat halindeyim? Davranışlarımın içinde çocuğuma hissettirdiğim bir değersizlik var mı?” diye denetlemelidir kendini.

Şunu da belirtmekte fayda var: Çocuğa değerliliğini hissettirmek için illa aracı kullanmaya da gerek yoktur. Çocuk bazen ebeveyniyle oturup beş dakika sohbet ettiğinde de değerliliğini hissedebilir.

Bazen vicdan azabı çeken, çocuklarına iyi anne- baba olamadığını düşünen ebeveynler, “Seni alışveriş merkezine götüreyim mi?”, “Sana istediğin bilgisayar oyununu alayım mı?”, “Çok sevdiğin arkadaşlarını bize çağıralım mı?” diye sürekli aracılar kullanarak çocuğuna değer verdiğini göstermeye çalışır. Çocuk böyle durumlarda mutlu olsa da oradan değer kazanmaz. Değer, ancak ebeveynle çocuk arasında duygusal temas aracılığıyla geçişkenlik sağlandığında ortaya çıkar.

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: