Değişik Bir Mercekten Bakalım Kendimize

İsraf ettiğimiz, kaybettiğimiz Allahın iyilikleri ve güzellikleri karşısında birbirimizin dualarına dayandık. Sadece o dualarla ayakta kalacağımızı bilyorduk. Gecelerini bölen has dostlarımızın duası dünyada güvencemiz, aksiyon pusulamız, ahiret sigortamız olarak iman gücümüzü arttırdı. O dualar ki; gönülden gönüle köprüler kurdu. Gözlerimize far, gönüllerimize ve ruhlarımıza aydınlık kattı, kapılar açtı. Yollarda yalpaladığımız, sarsıldığımız oldu. Çok defa uçurumun kenarından tam gayyâya yuvarlanacakken dostlarımız tarafından kurtarıldık. Kaç defa büyük günahların eşiğinden dostların bize gösterdikleri hüsnü zannın utancıyla sıyrıldık. Allah c.c. Kendi rızası için dostluk kurduklarımızdan razı olsun, makamları cennet olsun.

Kurtarıcılık hedeflenmeden kurtulma plân ve projeleri birer kuruntu, ferdi dirilişi baltalayarak milletçe bir yere varılabileceği zannı da bir avunmadır. Kitlelerin insan olarak kalmaları ve insani değerlere yönlendirilmeleri, toplumda vicdan mekanizmasının canlı tutulmasına, irade ve şuurun saygı görmesine bağlıdır.

Ruhlarımızda, inancın o kendine has derinliklerine duymamız, zenginlik.

Allaha kavuşma gayreti ile yaşamamız, his irade, şuur ve gönül hayatımızı canlandırır ve bizleri O diriltir. Bizleri arzu edilen kıvama O taşıyacaktır  İnşallahurrahman.

Eksiksiz bir yenileşme, ancak ruh, zekâ, his ve iradenin müşterek gayretiyle mümkündür. Ruh gücünü bütünüyle kullanmak, geçmişten gelen bilgileri eksiksiz değerlendirmek, sürekli ilham ve maneviyat esintilerine açık kalabilmek, körü körüne taklitlerden uzak kaçabilsek ne mutlu bize.

Biz şerefli mahluk olduğumuzu bilmek ona göre kendimize yön vermek … Hayatımız vehme ve hayale bina edilecek kadar basit değil, Bu mucize insan bekleyen upuzun yolculuğu yaparken Mutlu olan cennet hayatını öteki acı hayata tercih edebilme gayreti ile yaşasak ne mutlu bize.

Dil-i mecruhla ol gülzâre girdi canım benim,”

Kalmadı ne dert, ne tasa, ne de efgânım benim.

Dağıttı toprağı, savruldu külü, dalları kırıldı, üç beş bedenin, Yanaklarında sel, beller bükülü, kimde izi kaldı, elde gidenin.

Uyanıktı zaman, yolda fırtına, çişil çişil rahmet yağarmı kabre?

Yükleyince sevgi yükü sırtına, cennetin yolunu gösterir ibre!

Fırtına zamanı olmasın günüm, damlalar göklerden süzülsün yeter.

Sevgi ve şefkatle doluysa dünüm, birkaç seven dostum üzülsün yeter.

Dost kelimesine lügatlerde; sevilen güvenilen yakın arkadaş ve gönüldaş gibi manalar verilir. Onun kelimeleri aşan, kalplerde sıcacık bir iklim oluşturan yönünü, hakiki dost sahipleri bilir.( ne güzeldir bir dava, bir mefkûre uğruna bir dostluğun en ferah koridorlarında yol alıp, bu yolla hakiki dost’a ulaşabilmek) her an metafizik gerilim içinde,” tut elimden ey dost, tut ki edemem sensiz!” Diyerek inleyebilmek… Uzak mı? O bizim için değil dost, biz yürek devletiyiz ötelere uzanan. Açarız avucumuzu, dostlarla o dem yürek yüreğe konuşuruz. Gözyaşımız vardır bizi ayakta tutar. Bir de gönül selâmımız. Dost için geceleri tatlı uykumuzu böleriz, dost için secdeye kapanır dua ederiz. Dostun muhabbetiyle gelir hak selâmı. Bize en güzel hediye dost kelâmı.

Bahçemizde, çiçekler hasretle büyür, bülbüller zikre düşer, mest ile dile dökülür gökten nağmeler, herkeste bir şevk var ki, görülmeye değer, ol sonsuzun bir cilvesidir bahçemiz. Burada benlik yok, tatlılığı var baharın, gönüle serinliği dolar leylin, neharın, her gece visali yaşanır düşlerde o yar’ın, solmayan mevsimin ahengidir bahçemiz.

Denizler sanki şerbet, ırmaklar âb-ı hayat, arzdan sermaye miraçlar

Kat be kat, her mevsim bahardır, hep güldür hayat, bülbüle yâr, dosta mekândır bahçemiz. Gönülde sürur, çevrede hoş bir koku, her yan pırıl pırıl, sonsuzdan bir doku, herkesin kalbinde ol, gülün aşkını oku, müebbet aşklar bostanıdır bahçemiz. Göllerde nilüfer açar, dağlarda nergis, kubbeler ışıl ışıl, sanki firdevsten akis, ne korku barınır burada, ne de yeis. Nur çeşmesinin damlasıdır bahçemiz.

Ötelerden haber getirir efkârda derinlik, sözlerde mana var, sevgide enginlik, başka yerde yok, gönüldeki zenginlik. Vefa güllerinin goncasıdır bahçemiz. Bülbülde Yusufi hasret, gülde Habib’in nefesi, her yanda çalınır ötelerin bestesi, sanki cennetin kokusu, havası, sesi, ebediyete açılan penceredir bahçemiz.

Pişmanlığı ifade eden şairin aşağıdaki şiirinin haline düşmekten Allah bizi korusun

Bir ticaret yapmadım, nakd-i ömür oldu heba,

Yola geldim; lâkin göçmüş cümle kervan bihaber.

Ağlayıp, nalân edip, düştüm yola tenha, garip;

Dide giryan, sine biryan, akıl hayran bihaber…

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org