Dersim Faciâsı ve Risale-i Nur

Mahkeme-i Kübraya Şekva’nın Dokuzuncu Maddesi’nden bizi mahkûm eden heyet Risâle-i Nur’u okumalarının hatırı için Üstadımız mahrem tutup yazmamış.

Risale-i Nur’dan

Fakat madem en muannid Avrupa feylesofu ve en enaniyetli mutaassıp Mısır ve Şam’ın uleması bir defa Zülfikar ve Asa-yı Musa’yı okumasıyla onlara taraftar olup tahsin ettikleri halde bu insafsız heyet, onları iki sene dikkat ile okudukları halde gizlenmesine çalışmaları ve serbestiyet vermemelerine binaen “Onların hatırı daha tutulmaz” diye o mahrem ifade şöyle izhar edildi.

Dokuzuncu Madde Said ve Nurcular aleyhindeki kararnamenin elli yedinci sahifesinde bizi mahkûm etmek için son fıkralardan birisi bu fıkradır:

Said-i Nursî, devletin kanunlarını tatbik ile muarız ve muhalifleri adaletin pençesine teslim eden çok amir ve memurları yılan, zındık, gizli komünist, vatan düşmanı, mülhid ve münafık tabir etmesi onunla tam suçlu oluyor ki, mahkûm ediyoruz.

Bunların bu fıkrasına karşı hapse giren Nurun bir kısım talebeleri böyle cevap veriyorlar: “Bin dokuz yüz otuz sekiz senesinde Dersim faciası ki Doğu Mecmuasının 17. sayısında ‘Doğu Faciası’ serlevhasıyla bu vakıanın tam tamına aynını yazdı ki: Hiç dünyada emsali vuku’ bulmamış, öyle bir zındıklık, münafıklık ve vatan ve millete hadsiz bir düşmanlık olduğunu kat’î ispat ediyor. Elbette öyle fevkalâde cani canavar memurlara bin defa zındık, gizli komünist, dinsiz demekle suçlu olmak, bilâkis tasdik ile takdir ile mukabele lâzım.

İşte, Said umuma değil, yalnız böylelere zındık, münafık demiş. (…) Bin dokuz yüz otuz sekizdeki Dersim faciasında binler masumları, ihtiyar kadınları hem öldürüp hem ateşlere atmak ve bir isyan tevehhümü ve ihtimali yüzünden yaktırması, Beşinci Şuâ’nın o hükmünü [‘Bir cani yüzünden yüz köyü harab eder, bir asi yüzünden binler masumu mahv eder.”] kat’î hakikat olarak gözlerine sokuyor.

Rumuzat-ı Semâniye Risalesi