Din Algısı Üzerinde Oluşan Yaraları Tedavi Etmeliyiz!

Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye genelinde görev yapan ilçe müftülerini bir araya getirdi. İlkinin Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından 2012 yılında seminer halinde gerçekleştiği toplantı, bu yıl farklı olarak kongre çatısı altında toplandı. “90. Yılında Türkiye’de Din ve Diyanet Hizmetleri” teması altında gerçekleşen I. İlçe Müftüleri Kongresi’ne Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr.Mehmet Görmez de katıldı. 
 
İlçe müftüleri kongresinin sıradan bir toplantı olmadığını, bir muhasebe toplantısı olduğunu vurgulayan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Bu toplantı sıradan bir toplantı ya da seminer değil, çok ciddi bir muhasebe toplantısıdır. Ulusaldan küresele, yerelden evrensele doğru din ve diyanet hizmetlerini değerlendirmek, geçmişin muhasebesini yapmak, bugünün değerlendirmesini yapmak ve geleceğin planlamasını yapmak üzere bu kongreyi gerçekleştiriyoruz” dedi.
 
“Toplumun din algısı üzerinde oluşan yaraların tedavisi için bizlere büyük görevler düşüyor…”
 
Din-i Mübin-i İslam, bütün dünyada çok zor bir süreçten geçiyor. İslam dünyasının her tarafından alevler yükseliyor. Hatta İslam dünyasın Osmanlı’nın son dönemlerini yaşıyor.  Ülke olarak da çok zor günlerden geçiyoruz. Son zamanlarda toplumda din algısı büyük yara almıştır. Genç kuşaklarda din ve dindarlık algısı yara almıştır. Bütün toplumun fertlerinde İslam’a, dine ve dindarlığa karşı bir hayal kırıklığı yaşanıyor. Milletin her ferdini kucaklayarak toplumdaki bu hayal kırıklığını tedavi etmek gibi bir görevimiz var. Diyanet İşleri Başkanlığı manevi boşluk bırakmadan manevi rehberliğini yaparsa toplumda bu hayal kırıklığı yaşanmaz. Toplumdaki bu hayal kırıklığını nasıl giderebiliriz? Din nasıl yara aldı? Toplumun bütün fertlerini yeniden nasıl kucaklayabiliriz? Bunlar üzerinde durmamız gerekiyor. Kutlu Doğum Haftasını bütün bu yaşananlar için, bütün bu yaraları tedavi etmek için iyi bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Bu sene “Hz. Peygamber, Din ve Samimiyet” konusunu ele alıyoruz. Din, samimiyettir. Kendimizden başlayarak toplum olarak samimiyet eksikliği ile ilgili ne gibi eksikliklerimiz varsa hepsini tedavi etmek için seferber olmalıyız. 
 
“Bütün görev tanımlarımız değişmiştir…”
 
Çok sevdiğim bir müftü tanımı vardır. Müftü, İslam akidesine göre, beyan vazifesini ifa etmede, yerine getirmede takliden değil tesisen Hz. Peygamberin halifesidir. Müftülük makamı, görevlilerin idari ve bürokratik işlemlerinin yerine getirildiği bir müdürlük değildir. Müftülük, şehrin dini-manevi hayatını sevk ve idare eden merkezdir. Bunu irşad kurulları marifetiyle yerine getirir. Şehrin manevi hayatını kemiren bütün kötülükleri tespit ederek yerine getirir. Evlenme-boşanma oranlarını, suç oranlarını temin ederek yerine getirir. Bölgesel farklılıkları göz önünde bulundurarak yerine getirir. Buna göre vaazlarını, irşad faaliyetlerini belirler. Aynı şekilde din görevlisinin tarifleri de değişmiştir. Din görevlisi sadece camide namaz kıldırmakla görevli olan imam ve müezzin demek değildir. Mahallesinin, camisinin hoca efendisidir. Ebu Davud da geçen bir hadis-i şerifte Sevgili Peygamberimiz (sas): “İmam, bütün insanların kefilidir, namazda önüne durduğu bütün insanların kefilidir. Müezzin de müstemendir, yani en büyük emindir.” buyuruyor. Buna göre topluma götürdüğümüz bütün hizmetleri yeniden ele almamız gerekiyor.  
 
Beş gün sürecek ve durum değerlendirmelerinin yapılacağı kongreye, Diyanet İşleri Başkan Yardımcıları Prof. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz ve Diyanet teşkilatının üst düzey yöneticileriyle birlikte Türkiye geneli görev yapan ilçe müftüleri katıldı.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: