Dördüncü Mesele’den Dersler..
Bediüzzaman Hazretlerinin yakın hizmetinde bulunan Zübeyir Gündüzalp’e bir takım şikâyetler, olumsuzluklar anlatılır. Gündüzalp ise bunları bir münasip vakitte Üstadına nakleder. Üstad konuşmasına müdahale ederek, “Sen kimsin, seni kim gönderdi, bu menfilikleri bana anlatarak nazarımı dağıtmak için mi gönderdiler seni…” sorularını sorarak bilgi ve nazar kirliliğinin önüne geçer. Sonrasında da Zübeyir’i çağırarak gönlünü alıp iman hizmetindeki meşguliyette dikkatin lüzumsuz ve olumsuz konulara dağılmamasını söyler.[1]
İman hizmeti ile meşguliyetten alaka ve nazarımızı dağıtan siyasi meselelerle meşguliyettir. Hâlbuki siyasî daireleri merak ile takip eden kalp dairesindeki vazifesinde zarar eder. Harici meselelerde ehline lazım olan konuları merakla takip eden diğer insanlar bunlara takılarak özelinde çok lazım olan konuları geri bıraktırıp meraklandırır. Onların; ruhlarını serseri, akıllarını geveze kalplerini de İslâmi ve imani hakikatlerden duydukları şevk ve zevklerini alamaz hâle getirip, havalara sokar. O manalardan soğutup dinden uzaklaşmaya zemin hazırlar. Evet, her insan memleketinin meseleleri ile alakadar olmalıdır. Fakat bu alakadarlık, geçici cereyanlara kapılıp, imanî hakikatleri siyasî menfaatlere tâbi ve âlet etmek çok yanlıştır.
İşte bu noktada bir Nur Talebesine düşen vazifeler şunlar olmalıdır: Evvelâ kendi kalp ve ruh dairesindeki hizmetini esas edinmeli ve sürekli zinde tutulmalıdır. Buradan alacağı enerji ile evinin, işinin ve diğer hizmetlerinin tanzimine çalışmalı.
İman hizmetindeki ilgi ve dikkatimizi dağıtmamak için ifrat ve tefritten uzak istikametli ve itidalli bir şekilde yolumuza devam etmeliyiz. Unutulmamalı ki geniş dairede ara sıra vazife var iken, en önemli ve öncelikli daire olan kalp dairesinde daha önemli ve daimî vazifeler vardır.
İman hizmetinde bulunanların sosyal medya ile meşguliyetinde çok dikkatli olmaları gerekir. Sosyal medyada haram helal hassasiyetine dikkat edilmediğinde istikametin muhafazası zor olup binler gıybet, dedikodu ve hakaretlere maruz kalma ihtimali vardır. Bir olan günahı bin olur. Bireysel olarak yapılan konuşmaların gıybet ve dedikodudan muhafazası hem zordur ve hem de tarafgirlikle farkında olmadan teslime kadar gitmektedir. Dış dairedeki tartışmaları merakla takip eden iç dairedeki vazifeyi ihmalin yanında çoğu zaman ayarı tutturamayarak farkında olmadan taraftar olup, günah ve sorumluluğuna mânen ortak olur. Diğer taraftan vazifeli olduğumuz iman hizmeti meşguliyetinden uzaklaşmamıza sebeptir.
İman ilminin öğrenilmesi ve yayılması mevcut bütün vazifelerin en üstündeki merkezi işimizdir. Bütün işlerimizin ayar merkezidir. Dolayısıyla şahsî, ailevî ve cemiyete yönelik işlerimizi sürdürürken, şevkimizi kardeşlerimizle birlikte tazeleyip, iman hizmetine devam etmeliyiz. Meşveretle hareket ederken müsbeti yayar, menfiye mani oluruz. Bilgi ve ilgi kirliliğine meydan vermeyiz. Bu şekilde kardeşliğimizi bozan, fikrimizi bulandıran konuların kalbimize girmesine yol vermeyiz.
Mehmet Çetin
[1] Bu sözlü hatıranın kaynağı kıymetli ağabeyim Ali Vapur’dur.