Dr. Sadullah Nutku

Bediüzzaman’in doktor talebesi 47 yıl evvel,  23 ağustos 1972’de vefat etmişti

KONYA’DA MARUZ KALDIĞI ZULÜMLER

Çok arzu etmiş olmasına rağmen Suudî Arabistan’a hicret edemeyince Mekke ve Medine hasretini, Medine-i Münevvere’nin bir mahallesi gibi gördüğü için hicret ederek toplam altı yıl kaldığı o zamanki Konya, Dr.Sadullah Nutku için hem çok mühim Risale-i Nur hizmetlerinin ve hem de o hizmetleri sebebiyle maruz kaldığı çeşitli baskı ve zulümlerin çok yoğun olarak yer aldığı hayat sahifelerinin mekânı olmuştu.

Ben o yıllarda İstanbul’da askerî lise öğrencisi olduğumdan, ancak ders yılının ortasındaki ve sonundaki tatillerde Konya’daki evimize gidebiliyordum. Şehirler arası otobüs ve uçak ulaşımı bugünkü kadar gelişmemiş olduğu için, İstanbul’dan Konya’ya trenle gider-gelirdim ve bazen trenlerin kompartımanlarında oturacak yer bile bulamayarak, vagon koridorlarında tahta bavulumun üstüne oturarak yaptığım bu uzun yolculuklar, benim için çok meşakkatli olurdu.

Dr.Sadullah Nutku’nun daha önce bahsettiğim şekilde, o zamanki Konya’yı Medine-i Münevverenin bir mahallesi gibi telakki ile kıyafetinde de Resulullah’ın (s.a.v.) sünnetine uymak düşüncesi ve tercihinde olması, bunun yanında Kur’an’a ve İslâm’a Risale-i Nurlar ile hizmet için kararlı, azimli ve ve gayretli olarak yaptıkları, o yıllarda Demokrat Parti iktidarda olmasına rağmen, aşağıda misallerinden bahsedeceğim şekilde, resmî makamların bazı Risale-i Nur talebelerine olduğu gibi kendisine karşı da maalesef çok zalimane davranışlarını celbetmişti.

CAMİDE RİSALE-İ NUR DERSLERİ

Çocukluk yaşlarından itibaren Bediüzzaman’ın yakın hizmetinde bulunmuş, onun meslek ve meşrebini yakından müşahede etmiş olan merhum Bayram Yüksel, bahsettiği bir hâtırasında daha modern âletler olduğu için şimdi pek kullanılmayan ve o tarihlerde halk dilinde kısaca “teyp” olarak adlandırılan makaralı ve magnetik şeridli ses kayıt cihazından Bediüzzaman’ın Risale-i Nur dinlediğini de söylemişti (Son Şahitler –Necmettin Şahiner).

Bayram Yüksel’in o hâtırası şöyledir:

“– Biz Üstadımızın yanında kaldığımız uzun seneler boş oturduğunu görmedik. Ya okur, ya tashih eder, veyahut okutur, dinlerdi. Hatta son zamanlarda teype Risale-i Nur okuyorduk. Üstadımız da dinliyordu.

Üstadımız, kendisini ziyarete gelenlere;

‘– Yeni bir âlet çıkmış; Risale-i Nur hafızı, Risale-i Nur’u çok güzel okuyor’ diyor ve o âleti satın alıp dinlemeye teşvik ediyordu.”

Dr.Sadullah Nutku’nun İstanbul’dan Konya’ya hicret ettiği 1950’li yıllarda, o teyp cihazları da piyasaya yeni çıkmıştı. Dr.Sadullah Nutku, Almanya’da Türk işçilerinin çalışmağa başlamasıyla, o Türk işçilerinden biriyle o zamanki fiyatıyla 2500 Alman Markı karşılığında çanta ebadında bir teyp cihazı getirtmişti. Cihaz pilli veya akülü değildi; şehir voltajındaki elektrik akımıyla çalışıyordu ve 9 kilogram ağırlığındaydı. Bayram Yüksel’in Bediüzzaman’la ilgili o hâtırasındaki gibi, Dr.Sadullah Nutku da Bediüzzaman’ın yaptığına benzer şekilde, evimize gelen misafirlere Risale-i Nur eserlerinden bahisler okuturken onların sesini bu teyp cihazına kaydederdi.

Dr.Sadullah Nutku, bu cihazını Aziziye Camiinin tam ortasına koyup orada çalıştırarak, cemaatla kılınan vakit namazlarından sonra cami cemaatına Risale-i Nur dersleri dinletmek için 20 metre kadar uzunlukta bir uzatma kablosu hazırlatmıştı. Risale-i Nur eserlerinden okutarak evinde yaptığı o ses kayıtlarını, Konya’nın merkezinde ve en büyük camilerinden biri olan Aziziye camiinde vakit namazlarından sonra camidekilere dinletmeğe çalışırdı. Vakit namazları cemaatle kılındıktan sonra, Konya Risale-i Nur talebeleri ile birlikte Dr.Sadullah Nutku, Risale-i Nur dersleri kaydedilmiş teyp cihazını caminin tam ortasına koyarlar; sesini de sonuna kadar açarlardı.

Her vakit namazının cemaatle kılınmasının ardından camide cemaate teyple o sesli neşriyat yapılırdı.

Risale-i Nur derslerinin Konya’da, vakit namazları sonrasında Aziziye camiinin ortasında teypten yüksek sesle neşrine Dr.Sadullah Nutku ve onunla birlikte olan Risale-i Nur talebeleri tarafından devam edilirken polisler defalarca Aziziye Camiine gelerek onları bu faaaliyetten menetmeğe çalıştıkları halde, aldıkları cevap hep aynı olurdu:

“– Biz zararlı neşriyat yapmıyoruz. Camide vakit namazlarından sonra teypten neşrettiğimiz, Kur’an ve iman hakikatleridir; Kur’an âyetlerinden ve hadislerden süzülmüş manâlardır. Bunlara bütün insanların, Konya halkının ve bu cami cemaatının ihtiyacı vardır. Bizi bundan yasaklayamazsınız!”

VALİLİK MAKAMINDA, VALİYLE GÖRÜŞMESİ

Dr.Sadullah Nutku’nun Konya’daki hayatında Risale-i Nur hizmetleri sebebiyle dövülmesine dair iki hadiseyi biliyorum; belki bunların haricinde, ev halkı üzülmesin diye anlatmadıkları da olmuştur.

Dr.Sadullah Nutku’nun kendisinden bizzat dinlediğime göre, polislerin camideki yasaklama sözlerine uymaması sebebiyle Konya Valiliğine getirildiğinde, o zamanki Konya Valisi Cemil Keleşoğlu Dr.Sadullah Nutku’ya, önce ismini ve mesleğini sormuş; daha sonra da, bir müddetten beri Aziziye Camiinde vakit namazlarından sonra bir teyp cihazını caminin ortasına getirip sesini sonuna kadar açarak Risale-i Nur kitaplarından bahisleri neşrettiklerinin Konya halkı içinde duyulduğunu, polislerin bundan vazgeçmeleri için defalarca yaptıkları ikazlara rağmen kendisinin öncülüğündeki bir grubun bu fiillerinden vazgeçmediğini öğrendiğini, bu hareketin başı olan kendisine Konya Valisi olarak bizzat ikazda ve bu mevzudaki yasağının tebliğinde bulunmak için Valilik Makamına çağırdığını söylemiş.

Dr.Sadullah Nutku, daha önce polislerden defalarca işittiği bu yasaklama sözlerini Konya mülkî idaresinin başında olan ve Konya’da devleti temsil eden Vali’den de vasıtasız olarak işitince, polislere defalarca verdiği cevabın aynısını vermekte hiç tereddüd etmemiş:

“– Biz zararlı neşriyat yapmıyoruz. Camide vakit namazlarından sonra teypten neşrettiğimiz Kur’an ve iman hakikatleridir; Kur’an âyetlerinden ve hadislerden süzülmüş manâlardır. Bunlara bütün insanların ve camiye gelen Konya halkının da ihtiyacı vardır. Bizi bundan yasaklayamazsınız!”

Konya Valısi, Dr.Sadullah Nutku’dan aldığı bu kesin cevap karşısında bir an duraklamış; fakat bu duraklamasının ardından, biraz önce yaptığı yasak tebligatını ona tekrarlamış:

“– Ben, bu ilin valisi’olarak size emrediyorum; bundan sonra, camide namaz sonrasında Risale-i Nur neşriyatı yapmayacaksınız!”

Dr.Sadullah Nutku daha kısa ve tek kelimeyle Vali’ye cevap vermiş:

“– Yapacağız..”

Vali, aynı yasaklama emrini, sesini daha da yükselterek tekrarlamış:

“– Yapmayacaksınız!”

Dr.Sadullah Nutku’nun cevabı, bundan önce verdiği cevabın aynı olmuş:

“– Yapacağız..”

VALİNİN “SİZİN KÖKÜNÜZÜ KAZIRIZ..” SÖZÜNE CEVABI

Dr.Sadullah Nutku’nun Kur’an ve iman davasına bağlılıkta çok kararlı ve kesin bir ifade hâlinde tekrarladığı bu cevapları karşısında, Konya Valisi tekrar kısa bir duraklamadan sonra çok şiddetli bir tehditte bulunarak, onu davasındaki bu kararlığından vazgeçirmeyi denemiş:

“– Biz sizin kökünüzü kazırız!”

Dr.Sadullah Nutku, buna da gayet sükûnetle ve aynı kararlılıkla;

“– Hiç bir şey yapamazsınız..”

cevabını vermiş.

Bediüzzaman, Risale-i Nur Kulliyâtının “Şualar” adlı eserinde, Risale-i Nur hareketinin “kökünün kazınamayacağı” ile ilgili olarak şunları söylemektedir:

“Size ihtar ediyorum: Fâni ve kabir kapısındaki çürük şahsımı çürütmeğe ihtiyaç yok ve bu kadar ehemmiyet vermeğe de lüzum yok. Fakat Risale-i Nur’la mübareze edemezsiniz ve etmeyiniz. Onu mağlub edemezsiniz. Mübarezede millet ve vatana büyük zarar edersiniz. Fakat şakirdlerini dağıtamazsınız. Çünki hakikat-ı Kur’aniyenin muhafazası yolunda kırk-elli milyon şehid veren bu vatandaki geçmiş ecdadlarımızın ahfadlarına bu zamanda hakikat-ı Kur’aniyenin muhafazası ve âlem-i İslâmın nazarında eskisi gibi dindarane kahramanlıkları terk ettirilmeyecek. Zahiren çekilseler de, o hâlis şakirdler ruh-u canlarıyla o hakikata bağlıdırlar. Ve o hakikatın bir âyinesi olan Risale-i Nur’u terkedip, o terk ile vatan ve millet ve asayişe zarar vermeyeceklerdir.”

Konya Valisi, Dr.Sadullah Nutku’ya Valilik Makamında tekrarlayarak bizzat ısrarla yaptığı yasaklama emirlerine karşılık olarak ondan aldığı Kur’an ve iman davasında Risale-i Nurlarla hizmetten vazgeçmeyeceklerine dair çok kararlılık ifadeli cevaplar üzerine, tekrar bir an durup ne yapacağını düşünmesi esnasında, onun Sünnet-i Seniyyeye muhabbeti sebebiyle hem camide namaz kılarken hem de bazen cami dışında üzerinde bulunan beyaz sarığı ve beyaz namaz kıyafeti dikkatini çekmiş; bu defa da Dr.Sadullah Nutku’yu o hâliyle Valilik Makamına getiren polislere hakaretlere başlamış:

“– Burası Valilik Makamı değil mi, Valilik Makamına bu kıyafetle insan nasıl sokulur, siz ne biçim polissiniz, sizdeki bu ne biçim vazife anlayışıdır?”

VALİLİK BİNASINDA YEDİĞİ ŞİDDETLİ TOKAT

Konya Valisinin görevli polislere bu tazir ve hakaretleri arasında Dr.Sadullah Nutku başında sarığıyla ve beyaz namaz kıyafetiyle Valilik Makamından dışarı çıkarılınca, Valinin tazir ve hakaretlerinin birinci derecede muhatabı olan “Babadağlı”([1]) soyadındaki komiser yardımcısının aniden Dr.Sadullah Nutku’nun başına savurduğu şiddetli tokattan Dr.Sadullah Nutku kendini koruyamamış. Kulağına isabet eden o şiddetli polis tokadı sebebiyle, onun kulağının bir müddet çok az işitir hâle gelmiş olduğunu, bu hadiseden sonra Konya’daki evinde kendisinden dinlemiştim.

FERİDİYE KARAKOLUNDA DÖVÜLMESİ

Dr.Sadullah Nutku’nun Konya’da vakit namazlarından sonra Aziziye Camii’nin ortasına koydukları teypten, polislerin kendilerini defalarca yasaklamalarına rağmen diğer dava arkadaşlarıyla birlikte Risale-i Nur neşriyatı yapması sebebiyle, bir namaz vaktini müteakip onun camideki namaz kıyafeti olan sarığı ve beyaz cüppesiyle camiden polisler tarafından alınarak Konya Valisi’nin karşısına çıkarılması, Konya Valisi’nin bizzat yaptığı yasaklamalarına ve tehditlerine de davasındaki büyük kararlılığıyla cevaplar vermesi karşısında uğradığı zulüm, Valilik Makamı çıkışında “Babadağlı” soyadlı bir komiser muavini tarafından kendisine atılmış şiddetli tokatla kalmamıştı.

Konya Valisi onu Risale-i Nur’un Kur’an ve iman davasına bu şekilde hizmetle ilgili kararlılığından vazgeçiremeyince, Feridiye Karakolu’nda şiddetle dövülmesi hadisesi de, ona Kur’an ve iman davasına Risale-i Nurlarla hizmetten vazgeçirmek için yapılan zulümlerin halkasına eklenmişti.

Prof.Dr.Mustafa Nutku

[1]     Konuyla ilgili merakım üzerine yaptığım kısa bir soruşturmada, Türkiye’de “Babadağ” adını taşıyan üç ayrı yer olduğunu, “Babadağlı” soyadlı komiser yardımcısının ilk aklıma gelen Denizli ilimizdeki “Babadağ” ilçesi ile ilgisinin olmadığını, hattâ Denizli eşrafından tanınmış bir Risale-i Nur talebesi ve Av.Bekir Berk’in o hadisenin vukubulduğu ve geniş çapta duyulduğu tarihlerde, birlikte bu konuda yazılı bir açıklamalarını duyurmuş olduklarını da öğrenmiştim-M.N.