Düşmanlar Bizi Silahla Yenemedi Ama Lozanda Yenildik

Evet benim vatandaşım olan okuyucunun zihninde fotoğrafın bütününü görmesini sağlamak. “Sünnet-i Seniyyenin” dini koruyucunun özelliği ola Sünneti Seniyede medfundur.

Bahisle “Mehdiyetin ahirzamanda; yani günümüzdeki dini ihya programının sünnet-i seniyeyi hayatın her alanına hakim kılma ve canlandırma olduğunu” ve modern hayatın tahribat ve tahrifatının fertleri ne hale getirdiğini, buna mukabil sünnet-i seniyenin ferd planında dini nasıl koruduğunu hayatın kendisinden hareketle analiz ederek ortaya koymaya çalışacağız. Evet sosyal hayat ve dünya planında “Mehdiyet olan “Sünnet-i Seniyenin” dini nasıl koruduğunu anlatmaya ve hayattan hareketle analiz etmeye gayret edeceğiz. Dini hayata muvaffak olmak için, elbette dine ters olan her şeyi red etmekle muvaffak olunur.

Osmanlının yani son İslam devletinin çöküşü ile arkasından gelen yaklaşık bir asırlık fetret devrinde alem-i İslam’ın yaşadığı “inkırazın” ne olduğuna göz atıp bakalım . Bu yüzyıllık karanlık ve kış döneminde İslamiyet devletsiz ve sistemsiz kaldığı gibi hayatın her alanında yoğun bir tahribata ve tahrifata uğratıldı. 1500 yıllık uzun bir süre alışa gelen bir hayattan Müslüman toplumların irtibatı kesilerek “şuursuz ve beyinsiz”, tüm dini irtibatları kopararak çok kurumları yıkarak, tekrar doğrulması imkansız hale getirildi. İslamiyet’in yeni nesillere akıtan kanalları tamamen kesilmişti. Yeni nesli hilkatına uygun ve münasip yetiştirmek için, önünde hiçbir model bırakılmadı. Tabir-i aherle tekrar “cahiliye başlangıcına dönülmüş” oldu.

“Mazisini, hafızasını, şuurunu ve kendisine ait bütün  modellerini” kaybeden ve bid’at fırtınalarına, ilhad ve inkâr saldırılarına karşı korumasız kalan İslam toplumu bu sekeratın en yoğun halini yaşarken asıl öldürücü darbe itikad planında vurulmaya başlandı. İslam binasının dört taşıyıcı sütunu bire indirilmeye ve böylece nihai yıkımın gerçekleşmesi planı, devreye sokulmuştu. Bu nasıl oldu? Ve nereden başladı bu menhus plan? Şu an ne aşamada? Sonrası ne olacak?

Bütün bu suallere arayacağımız cevap ilk olarak unutulmuş bir ıstılahı hatırlamamızı zaruri kılıyor. “Şeair-i islamiye!”

Şeair: Sizde görüyorsunuz efendiler: (Osmanlı devri kötü devir idi) diyorlar. Neden kötü? Çünkü o devirde laik sistemle değil, Allahın kanunu olan Şeair-i islamiye! Şeair: İdi.Çünkü O uzun devirde 20.000.000 km. kareye O Kanun ile hakim olabildiler. O nasıl oldu? Onu becerebilmenin tek sebebi, Allahın Kanunu ile hükmettikleri için o uzun devirde, 60 küsür devleti ellerinde tutabildi ecdad. O devletleri memnun ederek elde tutabildi onlardan itiraz yok yürüyüş yok herkes memnun. O  devirde savaşa gidenler, ya ölürsem halim ne olur demediler. Belki Ah varmı o şansım bu savaşta ruhumu Allaha teslim edip Şehid olayım inancıyla savaşa gitmiştiler. Bunu Üstad Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nurlarda çok güzel ifade ediyor:

“Unutmayın ki: Bin adet sağlam Müslüman on adet imansızdan daha kolay idare edilir.” Halbuki İman’ın  şerefinden mahrum olanlar bunun tadını bilemezler. Ev ve hanesinde İslam Şartlarından hiç biri bulunmayan bir kimseye bu şeref ve şanı nasıl anlatırsın? O kötü devirde, İslamiyet alametleri, zikrullah, besmele, hamdele, salvele, ezan, kamet, selam, minare, İslam kabristanı, hanımların tesettürü ve daha bir çok, bunlar gibi islam adetlerini kaldırmışlar.

Hatta Türkçeyi Arapça kelimelerden kurtarmak için: Türk dil kurumu başkanlığına Ermeni ( Agop Dilaçar’ı) getirmişler ki: O uydurukçadan bu gün bile çoğunun hatırına gelmeyen bir kelimeyi nazarınıza vereceğim:    

Akraba ve yakını ölen kimseyi teselli etmek için; Şimdi, ölenin evine taziye etmeye gitmiyorlar, baş sağlığına gidiyorlar. Baş sağlığı ne demek: Senin başın sağolsun- sen sağol da o defolsunun kırsın kafasını gitsin manasına gelir o ifade. Bu katiyyen normal bir ifade değildir. Peki Osmanlı zamanında ne diyorlardı? Ölen; Babana, Kardeşine, Amucana: Allah rahmet eylesin. onların günahlarını bağışlasın, ifadeler ile cenaze sahibini teselli edilirdi.

Baş yazımda dediğim gibi: Düşman bizi silahla yenemedi, ama Lozanda İsmet Paşa bizi onlara yendirdi. Bunu da Risale-i Nurda Üstad Bediüzzaman Hazretleri bize şöyle naklediyor:  

Bera-yı malûmat size gönderildi.
Büyük Doğu’nun yirmi dokuzuncu sayısında; “Lozan’ın İçyüzü” diye yazılan makaleden.
İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en mânidar sözünü söyledi. Dedi ki:
“Türkiye İslâmî alâkasını ve İslâmi temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz.”

Lozan’da Türk murahhas heyeti başkanı bulunan ve henüz hakikî kasıtları anlayamayan İsmet Paşa, bir aralık bütün Hıristiyan emellerinin Türkiye’yi mazisindeki ruh ve mukaddesat kökünden ayırmak olduğunu sezdiği halde, şu gizli ivaz ve teminatı veriyor ve diyor ki:

“Eskiden beri kökleşmiş ve köhne engellerden, yani an’ane-i İslâmiyetten kurtulmak hususunda besledikleri-yâni İsmet’in beslediği-azmin, inkâr edilmez delilidir.”

Harfi harfine iktibas ettiğimiz bu sözlerle, Türk başmurahhasının, yâni İsmet’in, eskiden kökleşmiş ve köhne olmuş engellerden kurtulmak hususunda Türk milletine beslediği kat’î azimle ne kasdettiğini ve bunu hangi maksat altında İslâmiyet düşmanlarına ivaz diye takdim ettiğini sormak lâzımdır. Konferansın birinci defasında Türk başmurahhası, bizzat karar vermek vaziyetinde olmadığı, ancak Ankara’da  toplantıda birleşip karar veriyorlar:

“Din öldürülecektir.”
Lozan Konferansının ikinci sayfası: “….. Artık herşey Türkiye hesabına çantada hazırdır. Yani dini terk ile her şey yapılacak. Yeni hizbin (Kemalizm ve İsmet hükûmeti) bundan böyle, bu millette, İslâmiyeti katletmek prensibiyle hareket etmekteyiz….”

Nihaî Vesika
Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarasında, “Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?” diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon’un verdiği cevap:
“İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacaklardır. Zira biz onları, mâneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz.

Bu gerçekleri sizinle paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: