Duygu Yoğunluğunda Beddua

Duygu yoğunluğu; sevinç, heyecan, üzüntü, endişe, öfke, korku gibi durumlarda kişilerin yaşadığı yoğun duygulardır. Sevinç ve heyecan veren durumlarda olumlu duygu yoğunluğu yaşanırken, hastalık, kaza, ölüm ve doğal afetlerin yanı sıra anlaşılmama ve dinlenilmeme gibi durumlarda da olumsuz duygu yoğunluğu yaşanmaktadır.

 Anne babalarda zaman zaman aile içinde söz dinlememe adına çocuklarla problemler yaşayabilmektedirler. Problemler, uygun şekilde çözülmediği takdirde iki tarafta duygu yoğunluğu yaşayacaktır.

 Duygu yoğunluğu fazla yaşayan çocuklara kimi anne babalar bağırıp çağırırken, kimisi başından kovmakta, kimisi de zaman zaman şiddet uygulayabilmektedirler. Bazı ailelerde ise bunun tersi yaşanmaktadır. Bu sefer çocuk bağırıp çağırmakta ya da kapıyı vurup çıkmakta veyahut anne babasına rağmen isteklerini yapmaktadır. Özellikle duygu yoğunlunun fazla yaşandığı özellikle ergenlik çağında çocuklar, tepkilerini ya bağırarak ya da odalarına kapanarak gösterebilirler. Tabi ki aile içinde yaşanan olumsuz duygu yoğunluklarını istişare ve dinleme beceriyle çözen anne babalarda vardır.

Duygu yoğunluğu aşamasında söylediği sözü hayatında yaşamayan ve uygun model olmayan anne babaların söyleyecekleri sözlerinde hiçbir etkisi olmayacaktır. Bu noktada çocuğa verilecek eğitimin söz ile değil, hal ile yapılması gerekmektedir.  Söz dinleme, yalan ve kötü söz söylememe, güzel ahlak sahibi olma gibi konularda çocuklara uygun model olmak yerine olumsuz davranışlar sergileyen bir anne baba, çocuklarının olumsuz davranışları bırakması ve bu davranışların yanlış olduğunu anlatmaya çalışması ne kadar etkili olabilir ki. Yine kendisi olumsuz davranışlar sergilemede bir sakınca görmeyen; fakat çocuğunun olumsuz davranışlarına aşırı tepki veren bir anne babanın davranışları ne kadar tutarlı olabilir ki. Çocuğa uygun şekilde model olmak yerine; “Çocuğum dediklerimi yap; fakat gittiğim yoldan gitme!” sözü çocukta ne kadar etkileyici olabilir ki.

Duygu Yoğunluğunda Beddua

Şu bir gerçek ki Peygamber Efendimiz (s.a.v) müminlere hiçbir zaman beddua etmediği gibi etmesi de düşünülemez. Her ne kadar Peygamber Efendimiz (s.a.v) ashabının tavırlarına üzülmüş olsa da “Bir rahmet peygamberi” olarak Uhut Savaşı’nda dişini kıran ve kendisi Taif’te taşlayanlara karşı dahi beddua etmemiştir. Ümmü Seleme annemiz burada duygu yoğunluğu yaşayan anne babaların çocuklara karşı beddua konusunda mesaj verdiğini düşünüyorum.

Anne babalar, normal şartlarda akıllarının ucundan dahi geçirmedikleri düşünceleri, duygu yoğunluğu yaşandığı zamanlarda çocukların en küçük olumsuz hareketlerine karşı sinirlenip beddua amaçlı sözleri kolayca söyleyebilmektedirler.

Duygu yoğunluğu fazlaca yaşandığı zamanlarda ağzından çıkan bir sözün nereye varacağını kestiremeyen anne babalar, sıkıntıların dönüp dolaşıp kendilerini bulacağını düşünemezler. Duygu yoğunluğunda çocukların olumsuz davranışlarına sabretmek yerine, beddua eden anne babalar, çocuklarının olduğu kadar kendi hayatlarını da karartmaktadırlar.

İtaatsizlikte bulunan çocuğundan şikâyete gelen bir babaya İbn-i Mübarek sordu:

“Sen oğluna hiç beddua ettin mi?”

“Evet, canımı çok sıktığı zamanlarda ettim.”

“Sen kendi elinle kötü yapmışsın çocuğunu. Baba ve annenin çocuğu hakkındaki duası ret olunmaz.” demiştir. (Evliyalar Ansiklopedisi, İhlas Gazetecilik (Türkiye Gazetesi) İstanbul,1992)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) çocuklara dua konusunda şöyle buyurmuşlardır:

“Babanın çocuğuna duası, peygamberin ümmetine duası gibidir.” (Câmiü’s-Sağîr, 3/994)

“Bir babanın duası, ilahi hicaba erişir ve bu hicabı da aşar.” (İbni Mace)

“Kendinize beddua etmeyin. Çocuklarınıza beddua etmeyin. Mallarınıza beddua etmeyin. Duaların kabul olduğu bir ana rastlarsınız da duanız kabul olur.” (Ebu Davud,Vitr,27).

Sonuç olarak her ne kadar kızgınlık anlarında duygu yoğunluğu fazla yaşansa da çocuklara beddua edilmemesi gerekir. Çünkü çocuklara yapılacak beddualar hem anne babalar için hem de çocuklar için hayırlı olmayacaktır. Unutmayalım ki hayırlı evlat kişinin amel defterinin kapanmamasını (“İnsan ölünce, üç ameli dışında bütün ameli amellerinin sevabı kesilir. Sadak-i cariye, kendisinden istifade edilen ilim, arkasından hayır dua eden hayırlı evlat.”) (Müslim, Vasiyet,14) sağlayacağından duygu yoğunluğunda da hayır dua edilmesi gerekir.

M.Emin Karabacak

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: