Efendimiz’e Üstadımızın Bakışının Bir Nebzesi

Bediüzzaman’ın eserlerinde peygamberimiz, farklı perspektiflerden anlatılır. Kitap piyasasında belki yüzü aşkın Peygamberimizin hayatı isimli eser vardır. Bütün bu eserlerde kronolojik bir seyirde Peygamberimizin kutlu doğumundan ölümüne olaylar anlatılır. Bediüzzaman O’nu eserlerine yansıtırken, yine yapılmayanı yapmış, yeni bir sentez getirmiştir orta yere.

Bediüzzaman evvel emirde peygamberlik kurumunun insanın ve evrenin anlamını ortaya çıkarmakta lüzumunu, mantıki ve akli gerekçelerini anlatır. Bu isbatlar Haşir Risalesinde ve 19. Mektub’un başında verilmiştir. Orada genel anlamda peygamberlik ve özelde peygamberimizin gönderilmesinin akli gerekçelerini anlatır.

Bundan sonra onun hayatına mucizeleri gibi olağan üstü bir pencereden bakmış, mucizeler adı altında onun, arkadaşlarının, savaşlarının, mücadelesinin karakter özelliklerini verir. Eser terkibi ile mucizeler gibi görünse de Peygamberimizi anlatmada kimsenin aklının ucundan geçmediği bir kanevada Resullullah’ı (ASM) anlatmıştır. Peygamber hayatı ile ilgili eserlerde olmayan ve az olan bir şey var, bunu Üstad-ı muhteremimiz düşünmüştür. Peygamberin hayatını okurken duygulanır ve ağlarız. Ama, “Onu nasıl sevmeliyiz, ona nasıl benzemeliyiz?” konusu biraz havada kalır. Bediüzzaman olayın ana noktasını bulmuştur. Onun sünnetine uymak, bu da yine kapalı bir cümle; nasıl uymak. Bediüzzaman “Peygamberimiz nasıl sevilir?” konusunda bütün eserlerinde mesajlar verir. Onun Sözler isimli eseri Peygamberin varlığa, insana bakış açısının muhassalıdır.

YA RESULALLAH ! NEDEN BÖYLE OLDU?

Birinci Söz’de Bismillah’ı anlatır.

Peygamberimiz bir gün bir kaç kişi ile yemeğe oturur, yemeğe daha sonra bir kişi oturur, bir süre sonra yemek biter. Bu bereketin kesilmesi sahabeden birinin dikkatini çeker, o Cenab-ı Nebi’ye derki; “Ya Resullallah bu neden böyle oldu?” o ise fem-i mübarekinden söyle konuşur: “Sonradan oturan, Bismillah demediği için yemeğe şeytan da katıldı ve yemek kısa sürede bitti.

CENNET GARANTİSİ

Dördüncü Söz’de namazı anlatır:

Namaz ne kadar kıymettar ve muhim ve hem ne kadar ucuz ve az bir masraf ile kazanılır.” Bu cümle Resulullahın namaz öğretisinin bel kemiğidir. Namaz’ını vaktinde cemaatle kılan kişiler cennet garantisini almıştır, ama vaktinde kılınmayan namazlar ve cemaatle kılınmayan namazlar için böyle bir sigorta yok. Ölürken bile son sözlerini namaz ile bitiren bir Nebi’nin namaz konusundaki tutumu Bediüzzaman’ın diğer eserlerin de anlatılmıştır.

Haşre inanmak ve öyle yaşamak

O’nun hayatının en önemli bir misyonu ve Kur’an’ın üzerine özellikle vurgu yaptığı bir konudur. Şimdi onun Haşri anlatırken takındığı tutum hasta aklı tedavidir, dolayısı ile Peygamber’in evren yorumu konusundaki sünnet fikrinin yansımasıdır. O eseri okuyan Peygamberin örgütlediği sünnete uyan kişidir. Yoksa sünnet, “Suyu nasıl içelim?“, gibi muamelata taalluk eden şeyler demek değil, asıl büyük sünnet imanın altı rüknü ile kainatı ve insanı ve Allah’ı yorumlamaktır.

ALLAH’IN DİNİ VE DAVET

Sonra sevginin ölçüsünü verir, Onuncu Söz’ün İkinci Hakikatında, kainatı bu kadar güzelliklerle yaratan Allah’ın tanınması gerekir, yaratmak tanımayı gerektirir. Sonra bu güzel kainatı ve güzel nimetleri süsleyen, insana kendini sevdirmek istiyor demektir, bu sevdirmeye verilecek cevap ibadetle sevmektir. Yani sevginin yolu peygamberin dikkat ettiği ibadeti yerine getirmekle olur. Bir zat Ona(ASM) gelir müslüman olmak istediğini söyler. Resulullah ona yapması gereken şeyleri anlatır, o da; “Efendim, ben varlıklı bir adamım, zekat veremem çok olur, sonra ben korkak bir adamım savaşa gidemem” der. Resulullah celallenir: “Be adam zekat vermeden, cihat yapmadan nasıl cennete gideceksin?” Ve yüzüne bakar, gözleri ile karşı karşıya gelen adam; “Bir anda içimdeki bütün tereddüdler gitti. Kabul ettim” der.

İşte en büyük sünnet her devrin şartlarında cihat, herkes Allah’ın dininin kendisine gelmesinde getirenlerin meşakkatini hiç düşündü mü?

SOSYAL HAYATIN İLACI VE TEDAVİSİ: SÜNNETLER

Kur’an’ın her harfi için binlerce insan öldü, o zaman biz de her gün bir veya yarım saatimizi hizmete verelim. O zaman sünneti anlarız. Risale-i Nur’a sünnetin yansımaları sünnet adı altındaki bölümler ile sınırlı değil, bütün eserler onun sünnetinin bütün vecheleridir. Onun sünneti aklın ve kalbin, toplumun marazlarına ilaçtır, bu onun ifadesinin bir başka şekilde ifadesi.

Şimdi Bediüzzaman bu akli, kalbi ve ictimai marazların hepsine çareler düşünür.

Felsefi sekamete, gençlik çılgınlıklarına, ihtiyarların umarsızlıklarına, hanımların yanlış tutumlarına daha nice bahislerde sünnetin telkinini yapar. Mirkatü’s-Sünne isimli risalesinde Resulullah’ın sünnet anlayışını çok yönlü olarak ifade eder ve sünnete uymanın ne kadar mutlak bir zorunluk olduğunu anlatır. Bu devirde sünnete uyanın yüz şehidin sevabını kazanacağını söyler. Kapı açılsa çeşitli savaşlarda ölmüş kefenli yüz ölünün odamıza girip bize; “Niye sünnete uymuyorsun, bak biz yüz şehit Allah için öldük, sen sünnete uy bizim kadar şehidin sevabını kazanacaksın” dese, biz ne deriz, ölmesek sünnete uyarız.

DÜNYA FİKİR VE DİN TARİHİ VE RİSALE-İ NUR

19. Söz Bediüzzaman’ın Peygamberimizin bütün mücadelesini, kişiliğini, olaylara bakış açısını anlatan bir büyük kitap olacak kadar büyük çekirdek fikirlerden oluşan bir eser. O kısa bölüm onun icmal gücünün dehasal bir görüntüsüdür. On Dört Reşha’nın her birini oluşturan cümlelere on örnek versen koca bir kitap olur. Sadece bir cümle alalım:

Hem o nur ile kainattaki harekat, tenevvüat, tebeddülat, tagayyürat manasızlıktan ve abesiyetten ve tesadüf oyuncaklığından çıkıp birer Mektubat-ı Rabbaniye birer sahife-i ayat-ı tekviniye birer meraya yı Esma-i İlahiye ve hem alem dahi bir kitab-ı hikmet-i samedaniye mertebesine çıktılar.” Bu cümle bütün Risale-i Nur’un kozmik bahislerinin özetidir. Bütün Risale-i Nur bunun açılımıdır. Dünya fikir ve din tarihinin en önemli sorunu alemdeki değişimlerin, başkalaşmaların, nevilerin ne manaya geldiği konusudur, bu bin yıllık bir kozmik bocalamadır. İşte Bediüzzaman’ın Peygamber-i Zişanımıza bakış açısına bir cümle ile baktık.

Prof. Dr. Ahmet Nebil Soyer  / www.risaleakademi.com