Elmas Kılınca Bir Sayka

Mariz bir asırdayız, hasta unsurlar, eksik uzuvlar var. Akıl ve nakli ittifak ettirerek, kökleri derinlere inmiş, dalları hakikat semasına yükselmiş, meyvesi saadeti dareyn olan İslamiyeti, kainatın hakikatı olan Kuranı Kerimin kuralları insanlığa anlatılmalı. Asrı saadet buna şahittir ki, bedevi bir topluluktan medeni bir topluluk meydana gelmiştir, bu Kuranın bir mucisesidir. Bu durum sadece o asra ait kalmamalı, ebede kadar bu gök kubbede çınlamalıdır.

İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sav) ‘i kâinat karşılamıştır, gök, yer her bir teliyle seda etmiştir. Gökyüzü miraçla, ayın bölünmesiyle. Zemin taşın, ağacın, hayvanların dilleriyle şahitlik yapmış(Mücizeyi Ahmediye’ de geniş bilgi bulabilirsiniz), bulutlar müjde vermiş. Mazi zaman İsa (as) ile semavi kitaplarla, kahinlerle haber vermiş. Bu gün içinde araştıranlar büyüklüğünü, inkilaplarını tastik ediyor.

Peygamber Efendimiz (sav) güneş gibidir her şeyi gösterir, alemlere rahmet olarak gönderilmiştir, cümle cihan bunu böyle bilir. Üstad Bediüzzaman milletin geri kalmışlığı için, toplumun dertleri için ciğerinin yandığını ah ah diye feryad ettiğini söylemektedir. Bunun için avam tabakasına hitaben muhakemat adlı bir eser yazmış ve bazı tespit ve çözüm yolları önermiştir. İslamın özünü terk ettik, kabuğuna aldandık doğru anlamadık, edepte kusur ettik hakkını veremedik, oda tesettüre büründü göremez olduk. İsrailiyetlerle, hikayelerle aslından uzaklaştık, kıymetini taktir edemedik. Yine ondan medet isteyeceğiz, ondan özür dileyip ipine sımsıkı sarılacağız.

14 asırlık İslam tarihinde her ne kadar muhalif fikirler olmuşsada, hakikat anlatılırsa hak toprak altında da olsa neşvü nema bulacak, istikbalde bütün kıtalarda İslam hüküm sürecek, tahta oturacak, emareleri görünüyor. Cehlistan ülkelerinde vahşet hakimdi, taklit, cehalet, din adamlarının taasubu vardı bu kalktı. İslam memleketlerinde de ahlaksızlık vardı, perişan halimiz emri maruf yapmaya engeldi, tembelliği netice veren ümitsizlik İslamı perdelemişti.

En önemlisi İslam dinini de bilimle ilimle çatıştığı yalanına herkesi inandırmışlardı. Bütün bunların üstesinden, hakikatı araştırarak, insan sevgisiyle ve insaf meyliyle geleceğiz. İnsaf nısıf kökünden gelir nısıf yarı demektir biz iddiamızda haklı olsak bile karşı tarafında yüzde elli haklı olabileceğini bizim aynı şekilde yüzde elli haksız olabileceğimizi düşünerek diyalog kapısını hep açık bırakacağız.

Din ile ilim arasında çatışma var zanneden Müslüman dünya rahatından olurken, ecneviler de ahiret saadetinden mahrum kalıyor. Oysa İslam fenleri teşvik eder 13.cü asra kadar olanlar buna şahit. Batı dünya düz derken İslam dünyaya kürei arz diyordu. İslâmın doğruyu ortaya koymasına en büyük engel ahmak dostlardır. Din adına bilime karşı çıkarak düşmandan daha fazla zarar vermektedirler. Dinde samimi olabilirler ama akıl melekeleri çalışmıyor. Her yüzyılda bir gelen mücedditler zihinlerde birikmiş sorulara cevap vererek dinin daha iyi anlaşılmasını sağlar.

Bediüzzaman Said Nursi, “her ne kadar aynı asırda yaşıyor olsak da bazıları ortaçağ fikirlerini taşıyorlar” diyerek ortaya bir reçete koyuyor. Dinlemeli ve ona göre hareket etmemiz mutlak ve elzemdir.

Çetin Kılıç

Kaynak: Şadi Eren muhakemat dersleri.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: