En Büyük Başarı Mutluluktur

            Mutluluk inancın  gücünde gizlidir.  İnsan olarak,  şöyle bir etrafımıza bakarak, gördüklerimiz hakkında azıcık tefekkür etsek eminim ki çok şeyler görecek,  çok şeyler anlayacağız. Büyük bir lütuf olan şu gözlerimizle görüyor,  aklımızla anlıyoruz. Karşımızda uzanıp giden şu ağaca  bakalım. Onun nasıl olup ta,  şu ufacık tohumdan oluştuğunu düşünelim.  Her sene zamanını şaşırmadan çiçek açıp, daha sonra meyve vermesi… Buğday tanesi kadar küçük bir çam tohumu metrelerce boyunda,  tonlarca ağırlığında bir çam ağacını netice veriyor.  Bunu elbet o küçük, akılsız,  şuursuz çam tohumuna veremeyiz. Yine küçük bir elma  çekirdeği  binlerce elma verecek kadar koca bir ağacı netice veriyor.

            Bir yerde sanat varsa sanatkarı da vardır. Bir yerde cömertçe ve karşılıksız olarak ikram ve ihsanlar yapılıyorsa,  bu ikram ve ihsanları yapan da vardır. Harika bir tabloyu görüp  de ressamını  kabul etmemek mümkün olmadığı gibi yeryüzünü dolduran her biri  birer sanat harikası olan,  taklidi imkansız bunca yaratığı yaratan Yaratıcıyı görmezden gelmek de akılla bağdaşmaz.  Plan ve proje mühendissiz,  mimarsız çizilemediği gibi en küçük canlıdan en büyük kürelere kadar ince bir plan gerektiren kainat binasını inşa eden de birisi vardır.  Bin kulübecik  dahi ustasız yapılmadığı gibi koca kainat binası da elbette kendiliğinden olamaz…

            Bir de hava zerrelerini  düşünelim.  Her bir hava zerresi ısı, ışık, elektrik,  ses,  görüntü gibi birçok şeyi birden naklediyor. O sayede havaküre bir konferans meydanı,  zemin yüzü bir dershane,  bir  okul haline geliyor. Hava zerreleri, milyarlar ve milyarlarca teypli bir çoğaltma stüdyosu olarak hizmet verdiği sırada,  ciğerlerimizde ve damarlarımızda da çalışır.  Bitkilerin yapraklarında ve çiçeklerinde renk renk nakışlar dokur.  Bulutlarla yağmur getirir.  Çiçekten çiçeğe toz taşır. Kuşları uçurur,  apartman gibi uçakları taşır.  Işığı yayar,  harareti dağıtır. Kompresörlerle betonu deler,  kasırgalarla şehirleri yerle bir eder,  seher yeliyle şifalar  saçar.  Kulağımıza bülbülün sesini,  burnumuza  gülün kokusunu getirir. Bir hava zerresi,  bu kadar işi bir arada nasıl yapar. Cevap,  her bir zerre,  bütün bu enerji cinslerini tanıyacak ve nakledecek şekilde yapılmıştır.  Kim yapmıştır?  Şuursuz bir hava zerresinin tek başına böylesine  muazzam,  büyük işleri yapabilmesi mümkün değildir. Bu  ancak,  kudreti, ilmi,  iradesi  sonsuz bir Yaratıcının emriyle gerçekleşen bir ihsan,  bir hediyedir. Bunun gibi kainattaki her şeye  tefekkür gözlüğü ile bakarak,  mutluluğun birinci şartı olan imanı,  Allah’a  imanı  elde etmek, bütün insanların birinci görevi olmalıdır.

            Allah’ın  nimetlerini Allah’ın kullarına sunmaktan ötede hiçbir ikrama gücü yetmeyen insan, bu küçük ikramıyla hemcinslerini sevindirmekten duyduğu sevinçte yine Rabbini  tanıtan bir işaret bulunur.  Çünkü kendisini,  sevdiklerini ve kendisiyle bu dünyayı paylaşan herkesi birden  mutluluk içinde yüzdüren şey, O’nun  ikramlarından  başkası değildir.

            Allah bize hayat vermiştir. Hayatın tadını çıkartmak için akıl vermiştir. Gündüzün yorgunluğunu çıkartmak için geceyi vermiştir… Daha neler vermiştir. Sayamayacağımız kadar  nimetler vermiştir. Her şeyi bizim hizmetimiz için yaratmıştır.  Bu  ihsan dolu hayatı yaşamak gerekir. Yaşamak  sadece var olmak değildir. Hissederek,  düşünerek,  takdir ederek,  şükrederek,  zevk alarak yaşamak gerekir. İşte bu  inançla  yaşamak  mutluluğun temelidir.

            Mutluluğun temeli iman,  tevhidi,  tevhid teslimi,  teslim tevekkülü,  tevekkül iki dünya mutluluğunu gerektirir. İşte size gerçek mutluluğun formülü.

        Ünlü bilim dergisi New Scientist’in  yayınladığı araştırmalara göre,  Allah’a inanan insanlar daha mutlu ve huzurlu oluyor. Allah inancı hayata anlam kazandırıyor. Yapılan yüzlerce araştırma sonunda,  bir dine mensup olanların kendilerini daha rahat mutlu ve huzurlu hissettiklerinin belirlendiğini belirten, New Scientist,  uzmanların şu yorumunu aktardı: “Allah’a inanmak insanlarda hayatlarının bir amacı olduğunu hissini uyandırıyor. Ayrıca bir dine mensup olmak,  insana dünyada yalnız olmadığını hissetiriyor.”

            Vanderbilt Üniversitesinin araştırmasına göre,  herhangi bir işi karşılık  beklemeden yapan ya da sahip olduğu şeyi  başkasıyla paylaşan insanlar ruhi bir tatmin yaşıyorlar. British Columbia Üniversitesi  ise,  çok büyük beklentileri olanların kolay kolay mutlu olmadığını,  ama  beklentilerini kısıtlı tutanların mutluluğu daha çabuk  yakaladığını belirtti.

            Michigan Üniversitesinin 42 ülkeyi kapsayan araştırmasında evlilik hayatının mutlulukta çok önemli bir etken olduğu belirlenirken,  İllinois Üniversitesinin araştırmasına göre de,  ekonomik şartları yetersiz olanlar bile geniş,  samimi ve sıcak bir aile ve arkadaş çevresine sahipse,  ortalamanın çok üzerinde bir mutluluk düzeyini yakalayabiliyorlar.

            Mutlu olmak her insanın arzusudur.  Fakat tam manasıyla mutlu olanlar azdır. Mutlu olmanın bazı temel kuralları vardır. Örneğin,  ahlaksız,  faziletsiz,  bir kimse çok zengin olabilir,  fakat  mutlu olamaz. O halde,  mutluluğun esas temeli  ahlaktır, fazilettir, vicdanlı yaşamaktır.

            Mutluluk yenecek bir tatlı,  giyecek bir elbise,  içinde gezilecek bir araba   değildir. Mutluluk her şeyden önce iç huzurdur. Mutluluğun yatağı ve  kaynağı kendi kalbimiz,  temeli fazilet ve ahlaktır. Mutlu insanlar bencil değildir.  Bencil bir insan mutlu olamaz.  Mutlu insan başkalarına karşı kin beslemez.  Çünkü günlük yaşantısında,  kalbinde kin ve hasetle hareket eden insan mutluluğun ta kendisi olan iç huzura kavuşamaz. Başkalarının hakkını yememek,  haksızlık yapmamak,  merhametli olmak,  başkalarının hareketlerini yargılarken insaflı  davranmak da mutlu olmanın esaslarındandır. Çünkü hak yiyen,  haksızlık yapan,  merhametsiz olan bir kimse,  içinde esen bu fırtınalarla kendi iç huzurunu dağıtmış olur.

            Mutluluğu yalnız parada, zenginlikte,  şöhrette arayan insanlar, ısınmak için bir sobanın etrafında toplananlara benzerler. Ateş sönünce veya  sobadan ayrılıp dışarıya çıkınca yine üşüyecekler,  titremeye başlayacaklardır. İnsan,  mutluluğu bu gelip geçici şeylerde değil,  kendi kalbinde devamlı parlayacak olan iç huzurunu temin eden  manevi değerlerde aramalıdır. İnsan tabi ki para da kazanacaktır.  Mutluluk için para bir araçtır,  amaç olmamalıdır.  Eğer zenginlik, şöhret tek hedef ise, insan  villalarda,  saraylarda da  yaşasa mutlu olamayacaktır.

            Çoğu insanların en büyük hatası,  mutluluğu büyük işlerde,  önemli şeylerde aramalarıdır. Onu lüks otomobillerde,  görkemli villalarda,  pahalı başarılarda aramak yerine,  küçük ayrıntılarda aranmalıdır. Bu ayrıntılardan bazıları;

            Mutluluk,  gülümseyerek eve giren eşe “hoş geldin sevgilim” demek,  ya da getirdiği gonca gülü öpüp sunmasını gözlemektir…

            Mutluluk,  hayatı pozitif açılardan da görmeyi başarmaktır… Mutluluk,  alınan her nefesin bir “ikram-ı İlahi” olduğunu bilmektir.

            Mutluluk,  gerçek güzelliklerin içinde doğanların değil, çirkinliklerin bile güzel yanlarını  keşfedebilecek kadar güzellik kaşifi olanlarındır.

            Mutluluk,  kazandıklarımız veya kaybettiklerimizde değil,  içimizdedir.

            Mutluluk,  bebeğimizin kokusu,  ya da çocuklarımızın tebessümüdür…

            Mutluluk, her gülde “Muhammed’le   (S.A.V)” buluşma becerisidir..

            Mutluluk, eldekini,  avuçtakini başkalarıyla paylaşmaktır.

            Mutluluk,  menfaatsiz  ve hesapsız sevmektir…

            Mutluluk, aileyi önemsemektir.

            Mutluluk, “Bana Allah  yeter” diyerek, Allah’a teslim olabilmek,  her şartta  şükredebilmektir.

            Mutluluk için,  Allah’ın bize verdiklerini sık sık düşünmek ve kendimizden daha zorda olanlara bakmak yeterlidir.

            Tevekkül etmesini bilen umutsuzluğa düşmez. Umutsuzluğa düşmeyen  kolay kolay mutsuz olmaz.

            Mutluluk için  elimizde var olan değer ve güzellikleri keşfedelim,  sonra da olmayana ulaşmak için çabalayalım. Fakat bizi bütünüyle aşan “imkansız”a doğru koşup kendimizi telef etmeyelim. Bu bizi mutsuz eder. Mutsuzlukların çoğunun kaynağı,  ihtiraslarımızla, hasetlerimizdir.

            Mutluluk olaylara ve insanlara olumlu bakabilmedir. Olumlu ve olumsuz yönleriyle  insanı görmek,  sevmek lazımdır. İnsanları güle benzetirsek,  gülün dikenlerini inkar etmemek gerekir. Dikensiz gül yoktur.

            En büyük başarı mutluluktur. Yapılan herhangi bir  iş,  faaliyet sonucunda insan mutlu olabiliyorsa,  başarıyı yakalamış demektir. Zengin bir iş adamı,  insanları seviyorsa,  işçisinin alın teri kurumadan ücretini ödüyorsa,  muhtaçlara  yardımda bulunuyorsa  mutludur. Bunun aksi durumunda bir insan  zengin bile olsa,  başarılı olsa mutlu olabilir mi? Vicdanen rahat olabilir mi?

            İnsanlar  hayat merdivenlerinde başarı ile yükselirken,  kazanırken her şeyi mübah saymamalıdırlar.  Haram,  helal anlayışı içinde,  güçsüzlerin emeğine ve yüreğine basmadan kazanmak başarının en önemli şartlarından olmalıdır. Böyle bir başarı insanı mutlu eder.

            İnsan kazandığı başarıların getirdiği  servetle şımarmamalı,  şükretmelidir.  Şükrü yapılmayan bir başarı geçici olur.  Geçici başarılar insanı gerçek manada mutlu etmez. Mutsuz ama  başarılı birçok insan vardır. Bunlar  başarılı olurken  bazı yerlerde yanlış yapanlardır.

            Gerçek başarı,   dünya ve ahiret dengesini göz önünde bulundurarak,  her duyguyu yerli yerinde kullanarak, her şeye hakkını vererek,  aşırılıklardan uzak ve ebedi hayata yönelik tarzda bir çalışma sonucu elde edilecek bir başarıdır. Bu lezzeti geçici olmayan başarıdır. Bu yalnız bu dünyaya ait başarı değildir. Öldükten sonra da insanı sonsuz mutluluğa götürecek başarılar gerçek başarıdır. Bu da  “kulluk şuuru” na  ulaşmakla olur. Yoksa,  ölümden sonra işe yaramayacak başarı ve mutluluktan geriye,  olsa olsa  “görkemli bir mezar kalır..”

Mehmet Abidin Kartal

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: