Mevsim kış idi, Erek Dağı kar altında
Hayvanatla tohumlar, kış uykusunda
Üstad, inzivaya çekilmiş bir manastırda
Daim ibadetle meşgul dimdik ayakta
Hulus-u kalple dua etmekte, yüce Allah’a
Bu asrı temsil ediyordu, sanki kâinatta
Görevli bir yüzbaşı ile üç jandarma gelir
Hükümet emri, derhal götürüleceği söylenir
Talebeleri çok üzgün, halk ise yasta
Nasıl yolculuk yapılacak, bu karda kışta
Üstad, gönüllü gittiğini beyan eder
Halkın yapacağı her şey, o an biter
Yapıldı son hazırlıklar, düşüldü yola
Ancak namaz vakitlerinde verildi mola
Atlı kızaklarla getirildi Erzurum’a
Şubat ayı sonunda ulaşıldı Trabzon’a
Deniz yolu ile tekrar İstanbul’a geldi
Bir haberle, ruhu kalbi aklı fikri titredi
Meşhur meşihat dairesi, olmuştu kız lisesi
Ağlamaya başladı üstad’ın, bütün latifeleri
Yanıyor vücudu, yaş akıtmıyordu gözleri
Yanardağ lavı gibiydi, duasının sözleri
Üstad, o gece kızgın alevler içinde yanar
Aynı gün Meşihat dairesini, alevler sarar
İzmir üzerinden gemiyle, Antalya’ya gelir
Burdur’daki, Deli Baba camisine yerleşir
Nur tohumu kırk dokuz yıl toprak altında işledi
Kıyamete kadar sürecek olan ilk filizi verdi
Boş durmaz Üstad, gece gündüz çalışır
“Nur’un ilk kapısı” isimli kitabını kaleme alır
Üstada, doğrudan Kuran’ın dersidir bu kitap
Aynelyakin bir şekilde, yeni Saide eder hitap
Çoğaltılır el yazısı ile halka dağıtılır
Yedi ayda, Burdur’un tümüne yayılır
Mareşal Fevzi Çakmak, Burdur’a gelir
Vali, hemen Üstad hakkında şikâyet iletir
Fevzi Çakmak, valiye açıkça şöyle der
Çekinmez kimseden, fikrini orada söyler
“Bediüzzaman’dan ,zarar gelmez ilişmeyiniz”
“Gereken saygıyı gösterip hürmet ediniz”
Bekir Özcan
www.NurNet.Org