Eşcinsellik nedir? Cinsiyeti değiştirmek helal midir?

Fıkıh kitaplarımızda “hunsâ” diye bilinen ve kendisinde erkeklik ile dişilik organlarının birlikte bulunduğu veya ikisinin de belirli olarak bulunmadığı kimseler ile cinsiyetlerini değiştirenlerin dini durumları son zamanlarda sıklıkla sorulmaya başlandı. Bu neviden bir soru listesini maddeler halinde ve vaktimin el verdiği ölçüde cevaplandıracağım:

1. Benim bilgime ve soruşturmalardan aldığım sonuca göre yaratılıştan (biyolojik ve fizyolojik özellikleri itibariyle) kadın olan bir kimse ameliyatla erkek, erkek olan bir kimse de ameliyatla kadın olamıyor; yani bazı organların kestirip aldırsa ve bazı organlarında değişiklik yaptırsa da bütün fonksiyonlar ve özellikleri ile cinsiyet değiştiremiyor ve hele hele erkek iken kadına dönüştürülüp de çocuk sahibi asla olamıyor, keza kadın iken erkeğe dönüştürülüp de bir kadın hamile bırakamıyor.

2. Allah Teala Kitabı’nda insanoğlunu, ya erkek veya dişi olarak yarattığını bildiriyor, bu iki özelliği birden taşıyan bir üçüncü insan nev’i yarattığını bildirmiyor. Şu halde fıtraten (yaratılıştan) insan ya erkektir, yahut da dişidir. Bu iki cinsiyetin belirleyici organ ve işaretlerini birlikte taşıyanlar, ikisine birden sahip olanlar, bir manada fıtrata aykırı, sakat, fazlalıklı veya eksiklikli doğanlar gibidir. İnsanın iki kulağı, bir burnu, iki ayağı, on parmağı…vardır; bir çocuk bu organlarında bir fazlalık veya eksiklik ile doğarsa bunu “Allah böyle yaratmıştır, demek ki O’nun yaratışına göre bir insan çeşidi de budur” diye karşılamak yerine, sebeplerini keşfederek -veya keşfetmeyi bekleyerek- anormal kabul etmek gerekecektir.

3. Yaratılış itibariyle kadın olan kendini kadın gibi, erkek olan da erkek gibi hisseder. Eğer bu hissediş ve karşı cinse yönelik alakada bir değişiklik, bir terslik varsa yine bunu yaratılışa değil, hastalığa, sakatlığa, irsiyet veya eğitimden gelen bir bozukluğa bağlamak ve tedavisi için çareler aramak gerekir. Çünkü normale uymayan anormaldir, düzeltilmesi gereken bir durumdur.

4. İslam, canlı varlıkların yaratılıştan var ve normal olan özelliklerinin, organlarının, şekillerinin değiştirilmesine izin vermemekte, bunu “Allah’ın yaratışını değiştirmeye kalkışma” olarak değerlendirmekte ve lanetlemektedir. Şayet normal dışı bir eksiklik, fazlalık, çirkinlik, arıza var ise bunun düzeltilmesi (bu manada estetik ameliyat) caizdir, tedavi olarak kabul edilmektedir. Bu genel hükme ve kurala göre biyolojik ve fizyolojik olarak erkek veya kadın olan bir insanın, sırf kendisini karşı cinsten gördüğü, böyle hissettiği, bu yüzden bunalıma girdiği için ameliyat edilerek karşı cinsin bazı özelliklerine ve organlarına kavuşturulması asla caiz değildir, bu tedavi değil, bozma ve dejenere etmedir. Bu yüzden bunalıma girenler, başka sebeplerle bunalıma girenler gibi erbabı tarafından tedavi edilmelidirler. Bir kimse ruh hastalığına tutulduğu için burnunu kurbağa, parmağını akrep zannetse, böyle görüp, böyle hissetse, bu kimseyi tedavi etmek için burnunu veya parmağını kesen bir tabibi ne duydum, ne gördüm, ne de bir yerde okudum!

5. Doğuştan iki cinsin de bazı organlarını taşıyan kimselere bakılır; bunlardan hangisi fonksiyonlar itibariyle güçlü ve etkili ise kişi o cinsiyette ve o sıfatta kabul edilir, bu durumda diğer fazlalıklar anormal sayılarak ameliyat yoluyla giderilir ve bu, altıncı parmak, üçüncü ayak gibi anormal bir fazlalık olduğundan giderilmesinde dini bir sakınca bulunmaz.

Gerçekte var olup olmadığını bilmemekle beraber her iki organ ve özelliği eşit olarak taşıyan (hunsâ-yi müşkil) bir insan bulunursa onun psikolojisi, kendini hangi cinsten gördüğü, saydığı, hissettiği esas alınır ve buna göre işlem yapılır; yani dini bakımdan kendisine böyle davranıldığı gibi tedavi ve ameliyat bakımından da buna göre hareket edilir.

Eğer doğuştan her iki cinsin de belirleyici organ ve alametlerini taşımayan (bu çeşit hunsâ-yi müşkil) bir insana rastlanırsa, ona da bir önceki maddede olduğu gibi davranılır; hissi ve eğilimi göz önüne alınır.

Günlük hayat, kılık kıyafet, tesettür, haklar ve borçlar …bakımından da hunsâlara yapılacak muamele, yukarıdaki maddelerde açıklanan sonuçlara, işlemlere ve kabullenişlere göre olacaktır.

Allah Teala’nın bu gibi kullarına muamelesi, şüphesiz adalet, rahmet ve mahabbete çerçevesinde olacaktır; yeter ki, onlar da diğer kullar gibi iradeleri dahilinde bulunan alanda Allah’a itaat ve kulluktan ayrılmasınlar. Ayrılmaları halinde ise yine muamele, “normal olup da günah işleyen kullar”ınkine eşit olacaktır. (Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN)

* * *
Geniş bilgi için şu açıklamaları da okumanızı tavsiye ederiz:

İslâm Dini, bununla ilgili bir takım hükümler koymuş, böylece toplum içinde nasıl davranmaları gerektiğini açıklamıştır.

Fukahanın çoğuna göre, h u n s â : Erkeklik ve dişilik âleti bulunan kimsedir. Hangi aletinden idrar yapıyorsa, daha çok ona yakın bir hüküm taşır. Yani erkeklik aletinden idrar yapıyorsa, erkek; dişilik aletinden idrar yapıyorsa, dişi sayılır. (El-Hidâye – Merğinânî)

Her iki aletinden eşit biçimde idrar geliyorsa, o takdirde hem erkek, hem dişidir, yani ona hunsâ denilir., Bu, îmam Ebû Hanîfeye göredir. (El-Kâfî – El-Mervezî)

İmam Ebû Hanîfe’ye göre, taşıdığı her iki aletten de idrar gelirse, o, «hunsâ müşkil» kabul edilir. Bir aletten az, birinden çok gelmesi buna tesir etmez.

Fukahanın çoğuna göre, bu durum, onun ergen olmasına kadar geçerlidir. Ergen olunca, erkeklik aleti harekete geçip evlenecek güçte bulunuyorsa, o takdirde erkek kabul edilir. Sakal ve bıyıklarının da çıkması böyledir. Bunun gibi ergenlik çağına girince göğüsleri büyür, ayhali olursa o takdirde dişi kabul edilir.

Ergenlik çağına girdiği halde ne erkek olduğuna, ne de dişi olduğuna dair belirtilen alâmetler ortaya çıkmazsa, o takdirde «Hunsâ Müşkil = Eşelcins» sayılır.

Sadece meni, belsuyunun çıkması yeterli değildir. Çünkü bu her iki cinsten de çıkabilir. (El-Hidâye – Merğinânî – Fetâvâryi Hindiyye)

Hunsâ Hakkındaki Hükümler:

Hunsâ müşkil (eşcinsel durumunda olan) hakkında genel hüküm, dini hususlarda ihtiyatla âmel etmektir. Sübutunda şüphe sabit olan hususlarda ise hükmün sübutuyla hükmetmemektir.

Bu genel kaideyi açıklayalım:

Hunsâ müşkil, imamın arkasında durduğu zaman, erkeklerle kadınların safları arasında durur, yani ne erkeklerin saffında ne de kadınların saffında yer alır, bu iki ayrı saffın arasında durur.

Erkeklerin saffına katılacak olursa, kadın olma ihtimâli dikkate alınarak onların namazını bozmuş olur. Kadınların saffında duracak olursa, erkek olma ihtimali mevcut olduğundan, kadınların namazını bozmuş olur.

Hunsâ müşkil, kadınların saffında durup namaz kılacak olursa, ihtiyaten namazını iade eder. Çünkü erkek olma ihtimali vardır. Erkeklerin saffında dahil olup namaz kılarsa, namazı tamam sayılır. Ancak o safta onun sağında ve solunda bulunan ve tam arkasında bulunan kimseler namazı iade ederler. Bunda ihtiyat vardır.

Hunsâ müşkil, namazda kadınlar gibi oturur. (El-Kâfî – El-Mervezî)

İmam Muhammed’e göre, hunsâ müşkil, henüz ergen olmadan namaz kılarken başörtüsü örtmesi uygun olur. Ergen olduktan sonra kendisinde ne erkeklik, ne de kadınlık alâmeti açık biçimde ortaya çıkmazsa, o takdirde başörtüsüz namaz kılması caiz olmaz.

Hunsâ ergen olduktan sonra mücevherat takınmaz. Bu onun için mekruhtur. Bunun gibi ipek elbise de giyinmesi mekruh kabul edilmiştir. (Tatarhaniyye – Fetâvâ-yi Hindiye)

Hunsâ müşkilin hem erkeklerin yanında, hem kadınların yanında soyunup açılması mekruhtur. Yanında mahremi bulunmadığı halde bir kadının ya da erkeğin yanında tenha kalması da mekruhtur.

Hunsâ müşkil, hacca gidecek olursa, yanında erkeklerden bir mahremi bulunursa -Hanefî mezhebine göre- üç günlük ve daha fazla uzak mesafelere seyahat edebilir. Şafî ve Mâliki mezheplerine göre, yanında güvenilir erkek ve kadın bulunursa gidebilir.

– Hunsâ Müşkilin İhramı Nasıl Olmalıdır?

İmam Ebû Yusuf, «bu mesele hakkında bir bilgim yok» demiştir. İmam Muhammed’e göre, kadınlar gibi giyinip hac farizasını yerine getirir. (El-Kâfî – Mervezî)

– Hunsâ müşkili sünnet etmek gerektiğinde onu erkek sünnetçi mi, yoksa kadın sünnetçi mi sünnet eder?

Bu mesele hakkında iki görüş vardır: Ergen olmamışsa, erkek veya kadın sünnetçiden biri onu sünnet edebilir, bunda bir sakınca yoktur. İştiha çağına gelmiş fakat ergen olmamışsa, utanç yerine bakmadan, herhangi biri sünnet edebilir. Ergen olmuşsa, ne erkek ne de kadın sünnetçi onu sünnet eder.

Çünkü kadın sünnetçi onu sünnet edecek olursa, erkek olma ihtimali mevcut olduğundan kadının bir erkeğin utanç yerine bakması haramdır. Erkek sünnetçi onu sünnet edecek olursa, kadın olma ihtimali bulunduğundan erkeğin bir kadının utanç yerine bakması haramdır.

– Hunsâ Müşkil Öldüğünde Onu Kim Yıkayabilir?

Bu da üzerinde önemle durulan meselelerden biridir. Fukahanın çoğuna göre, ne kadın, ne de erkek onu yıkayabilir. Sadece birisi eline bir bez parçası sarıp ona teyemmüm verir ve böylece yıkanmış kabul edilir. Eğer yıkayan onun çok yakını ise, eline bez parçası sarmasına gerek yoktur, o vaziyette teyemmüm verir.

Hunsâ müşkil, henüz ergen olmadan ölürse, onu kadın da erkek de yıkayabilir, bunda bir sakınca görülmemiştir. (El-Cevheretü’n-Neyyire)

– Hunsâ Müşkil Hakkında Nikâh Meselesi:

Hunsâ müşkilin babası, o henüz ergen olmadan birine nikâh ettirirse, bu nikâh askıda bekler, ergen oluncaya kadar bu askı devam eder. Nikâhlı çiftlerden biri ölürse, diğeri ona vâris olamaz. Ergenlik çağına girince, kadın veya erkek olduğu açık şekilde belirirse, ona göre nikâh geçerlik kazanır.

Şöyle ki: Hunsâ müşkil kız kabul edilip bir erkeğe nikâhlanmışsa, ergen olunca kız olduğu açıkça ortaya çıkarsa, yapılan nikâh sahih kabul edilir ve geçerlik kazanır. Erkek diye kendisine bir kız nikâhlanmış ve ergen olunca erkek değil kız olduğu belirgin hale gelmişse, o takdirde yapılan nikâh hükümsüz kalır.

– Hunsâ Müşkil Hakkında Hadler ve Kısas:

Bir kimse ergen olmuş hunsâ müşkile zina isnâd ederse, bundan dolayı hadd-i kazıf (seksen değnek vurulma cezası) gerekmez. Çünkü hunsâ müşkil tenasül aleti kesik erkek ve tenasül cihazı bitişik kapalı, cinsel temasa elverişli olmayan kadın hükmündedir. Bu durumda olan kadın veya erkeğe zina isnâd edene nasıl ceza gerekmiyorsa, hunsâ müşkile de zina isnâd edene öylece ceza gerekmiyor.

Ama ergenlik çağına girmiş bir hunsâ müşkil başka birine zina iftirasında bulunursa, o takdirde kendisine şer’î ceza (seksen değnek vurulması) gerekir.

– Hunsâ Müşkil Hırsızlık Ettiğinde Ceza Uygulanır mı?

. Hırsızlık konusunda, hunsâ müşkil, hunsâ olmayan kişiler gibidir. Ergenlik çağına girmişse, çaldığı mal hakkında şer’in belirttiği şartlar gerçekleşmişse, o takdirde eli kesilir. (El-Muhit – Radiyüddin Serahsî)

. Kısas konusunda da bir ayrım yapılmaz. Yani Hunsâ müşkil ergen olduğu halde kasden vurup bir adamı öldürürse kısas gerekir. Hatâen öldürürse diyet gerekir.

. Hunsâ müşkil dinden dönerse, hakkında murtedd hükmü uygulanmaz. Yani tövbe etmediği takdirde öldürülmez. 

. Hunsâ müşkilin şahitliği de önemli meselelerden biridir; fukahanın çoğuna göre, onun şahitliği muteber değildir.

Hunsâ müşkil hakkında daha bir çok hükümler var. Ancak günümüzde uygulama alanı olmadığı için buraya nakletmeye lüzum görmedik. Sadece bazı önemli meselelerde sırf meraklılara bilgi olsun diye kısa bilgiler vermeye çalıştık. (bk. Celâl Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, 2. Baskı, Uysal Kitabevi, IV/407-410)

* * *

HÜNSANIN NİKÂHI:

Fakihlerin bu konudaki görüşleri şöyledir: 

Hanefilere göre; bir hünsâ, büluğa ermeden önce babası tarafından bir erkekle veya bir kadınla evlendirilirse, nikâhları mevkuftur. Büluğa erene kadar beklenir. Böyle bir evlilik durumunda birisi ölürse diğeri ona vâris olamaz.1

Hünsâ büluğa erince kadın veya erkek olduğu ortaya çıkarsa, ona göre nikâh geçerli olur. Şöyle ki hünsâ, kız kabul edilip erkekle evlendirilmişse, bâliğ olunca kız olduğu açığa çıkarsa yapılan nikâh geçerli olur. Erkek olduğu ortaya çıkarsa nikâh geçersiz sayılır.

Eğer iki hünsâ müşkil biri erkek, biri kız diye evlendirilirse, ikisinin de durumu belli oluncaya kadar beklenir. Durumları belli olur da ikisi de kadın veya ikisi de erkek olursa nikâhları bâtıl olur. Biri erkek, biri kadın olursa nikâhları geçerli olur.2 Durumları belli olmazsa, yani müşkil olarak kalırlarsa yine nikâhları geçersiz olur.

Hünsâ şahıslar birbirilerini tanımazlar ve ikisini de babaları evlendirirse nikâhları geçerlidir. Onlardan birisinin babası, onun erkek olduğunu, diğerinin babası da kız olduğunu söylemiştir. Aksi bilinmedikçe bunların sözleri şer’an makbuldür.3

Maliki ve Şafilerin bir görüşüne göre; hünsâ hakkında iki yönden de nikâh yasaktır. Yani hünsâ, bir kadın gibi bir erkekle nikâhlanamayacağı gibi, bir erkek gibi bir kadını da nikâhlayamaz.4

Hanbeliler, nikâh konusunda ihtilaf etmişlerdir. Hirâki’ye göre; hünsânın kendi sözüne başvurulur. Eğer o, erkek olduğunu ve kadınlara meylettiğini söylerse, kadınlarla evlenebilir. Kadın olduğunu ve erkeklere meylettiğini söylerse, erkeklerle evlenebilir. Ebu Bekir’e göre; hünsânın durumu ortaya çıkıncaya kadar evlenmesi caiz değildir.5

Günümüzde hünsâ birisi evlenmek istediğinde, evlenmeden önce mümkünse tıp, karine ve ikrar kriterlerine ve o ana kadar yetiştirildiği cinsiyete göre durumu tespit edildikten sonra evlenebileceğine kanaat getirildikten sonra evlenebilmelidir.

Hilal Duman

Kaynak: sorularlaislamiyet.com

Dipnotlar: 

1. Serahsi, XXX/106; Kâsâni, X/466; Mevsıli, II/54; Hindiyye, VI/439, 440; Yıldırım, IV/409.
2. Adı geçen eserler.
3. Hindiyye, VI/440.
4. Derdir, II/373.
5. İbn Kudâme, VII/158, 620, 621; Mevsua, XX/27.

[bk. Hilal Duman, İSLÂM HUKUKUNDA HÜNSÂ (ÇİFT CİNSİYETLİLER) Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Temel İslâm Bilimleri Yüksek Lisans Tezi.]

Sende yorum yazabilirsin