Eşrefi mahluk olan insan

Eşrefi mahluk mertebesine çıkarılan bu insan, ona verilen o şerefi koruması için âzâmi gayret göstermesi icab eder. Bu gayreti gerçekleştirmemiz için,  her yaptığımız işte titizlik göstermemiz lazım ve elzemdir.

Başta hanım ile iyi geçinip biri diğerinin kalbini kırmamaya çalışıp, çevreye örnek olmak için çok gayret edeceğiz. Sonra anne ve babanın kalplerini kırmamak için âzami gayret göstereceğiz. Onlara isyan etmek büyük günah olduğunu bilerek ona göre hareket edeceğiz. İsyan şöyle dursun; onlara hürmet edeceğiz, lazım olan mertebeye ermekten asla geri kalmayacağız. Anne babasını huzur evine gönderenlerden tiksineceğiz. Anne babaya isyan eden bu erkek evlatları düşünüp kendimize diyeceğiz: Acaba bunlar hiç düşünmüyorlar mı?

Bunlar baba oldukları zaman onları evlatları (huzursuz!) Huzur evine götürseler onlara nasıl gelir? Onlar bu âtâ sözünü unutmasınlar! (Ne ekersen onu biçersin) Yulaf ekeni buğday biçen hangi kimseyi gördünüz mü? Göremezsiniz, bu hiç vaki etmemiştir. Bu sebebten anne baba bilmeli ki: Anne babaya itaat edenlerin, evlatları onlara itaatkâr olur. Aynı zamanda, isyan edenlerin evlatları da isyankâr olacağını asla unutmayalım.

Sonra, Bize Allah’ın en büyük hediyesi olan evlatlarımızı yetiştirmeye çok gayret edeceğiz. Bugün en çok ihmal edilen bir husus evlat terbiyesidir. Evlatlarımızı terbiye hususunda çok ciddi davranıp yerine getirmeye gayretli olacağız. Evladı okula gönderip bir makam sahibi yapmaya çalışırken, unutmayacağız ki önümüzde o ölüm dikilmiş duruyor.

Madem ki şehid torunu müslümanız; bize düşen evlatlarımızı da dindar yetiştirmek. İlk okula gitmeye başlayan evladımızı sınıfta kalmaması için nasıl sabahın erken saatinde kaldırırsak, aynı gayretle, belki daha büyük gayret ile evlatlarımızı Sabah namazına da kaldırmakta gayretli olacağız. Yani evlatlarımıza hiç dini terbiye vermeden yalınız dünyevi makamlara sahip olması için gayret edip evlatlarımızı cehennem odunu yapmaktan çok uzak duracağız. Hulasa evlat katili olmaktan kendimizi kurtaracağız.

Peygamberimiz a.s.m. buyuruyor: “Evlatlarınıza yedi yaşından itibaren Namaz kılmalarını emredin, eğer kılmıyorlarsa on yaşından itibaren onları tokatlamakla korkutun.” Bundan anlıyoruz, maden yedi yaşında evladımıza namaz kılması için yedi yaşından itibaren emretmek var; o zaman bu yavruya daha önce namazda okunacak dua ve Kur’anları öğretmemiz lazım. 14-15 yaşında o çocuklara Namaz ve diğer ibadetler için Allahın emri geliyor.

Evet, o hesap gününde, bir hanım cehennemlik olduğu zaman Allah ona öyle kuvvet verecek ki: Dört erkeği cehenneme götürebilecek göçte olacak. Başta babasını, sonra eğer var idiyse büyük ağabeyini, sonra beyini, ondan sonra büyük oğlunu. Yani saydığım bu dört erkeğin kötü ahlaktan kurtarmak için hanımı etmekle borçlu olduğunu bu Hadisi şeriften öğrenmiş oluyoruz.      

EVLİLERE MÜHİM BİR DERS:

Bir ağabeyin naklettiği bir hatıra: Yıllar önce hanımla aramıza bir anlaşmazlık girdi. Rahmetli Zübeyir (Gündüzalp) ağabeye gittim anlattım… Bana dedi ki,”Kardeşim, hanımın namaz kılıyor mu?””Evet…”” Manevi çalışmalarına kitap evrad okumana karşı çıkıyor mu?””Hayır…”

“Tamam kardeşim! Başka bir şey aramana lüzum yok. Beklenti ne kadar çoksa, dert de o kadar çoğalır. Haydi evine git.”

Yolda giderken düşündüm ve karar verdim. Beklentilerimi ot gibi yakalayacak, söküp atacak, sadece Allah’ın rızasını bekleyeceğim…

İhtiyaçlar ve beklentiler bitmedikçe, ıstıraplar da bitmeyecektir. Bunun için velayet yolunda ilerleyenler, evvela ihtiyaçlarını azaltmaya başlar. Bunlar, kendilerinden, eşlerinden, çocuklarından, akrabalarından, çevreden bir şey istemezler. İsteklerini azaltırlar.

Ahir zamanda ki insanlar nehre dökülmüş çöp gibidir. Şuursuz olarak nehre kapılır gider. Yani çevreye, sosyal hayata uyarlar, İslam’a uymazlar… Pek çok Müslüman, bir sürü istek ve beklentilerin sahibi… Nasıl ki ufka yetişmek için koşan bir insan, ufuk zannettiği yere geldiğinde yine karşısında ufku görürse, aynı şekilde ihtiyaçlarını gidermeye çalışan insan da, isteklerini giderdikçe, yenileri çıkacak ve onu kabre kadar koşturacaktır.

İhtiyaçların sel gibi her yanı istila ettiği bir devirde, çektiğimiz çilelerin asıl sebebi, beklentilerimizin çokluğu ve bitmez oluşudur. Asabi rahatsızlıkların artmasının sebebini de buna bağlıyorum.

Enaniyet, benim dediğim olacak, inat, cinsel problemler… Evliliklerde en sık görülen sıkıntılar bunlardır. Fakat bu problemler istenirse aşılır.

Her insan kendisini tamamlayacak birisini ister… Kadın olsun erkek olsun… Çünkü Allah, her kulunu farklı yaratmıştır. Bu farklılıklar birbirini tamamlayacak.

Manevi boşlukların da aile hayatına çok büyük etkisi vardır. Kur’an-ı Kerim bir reçetedir. İbadetlerin bütünü de ilaçtır. Allah için yaptığımız ibadetlere Allah’ın değil, bizim ihtiyacımız vardır. Bize hitap ediyor gibi kitapları okumamız lazım.

Evliliğimin ilk günü hanımla oturduk sohbet ettik, bir karar aldık. Ben evlendiğimde hanıma dedim ki, “Ne sen benim gibi ol, ne de ben senin gibi olacağım. İkimiz de ilmihale uyacağız” dedim… 50 yıldır evliyiz, çok şükür…

İnsanın olduğu yerde, problem de vardır. Elbette ki evlilik hayatında problemler yaşanabilir. Kar yağmasa yağmur yağmasa bahar gelmez, hasat olmaz… Sabır, pek çok problemin çözümüdür… Vel asr Suresi’nde, “sabredenler kurtuldu” buyruluyor, ve saire..

Abdulkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: