Evdeki Tehlikelerimiz

Gerçek Mümin İlahi Emanete İhanet Etmez

Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurur: “Kıyamet günü, beş şeyden sual edilmedikçe, kulun ayakları [Rabbinin huzurundan] ayrılamaz: Ömrünü nerede harcadığından; gençliğini nerede geçirdiğinden, malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından ve ilmiyle hangi ameli yaptığından.” Bu sebeple her kişi sürekli olarak bir şeyler tükettiğini, dünya ve ahiret adına daima yapabileceği iyi bir şeyler olduğunu, Yüce Yaratıcı’nın verdiği nimetlerin birer emanet sayılması gerektiğini, şayet kullanma kılavuzuna göre değerlendiremezse de sadece kendisinin zarar edeceğini bilmelidir.

Buradaki diğer nokta ise üst sorumluluğu taşıyanların da aynen yasak fiili işleyenler gibi yerine göre vebale girmesidir. Bu da İslâm’a göre mesuliyet taşımanın ne kadar ağır olduğunu gösteren bir durumdur. Mesela evdeki bir televizyondan zararlı yayın izleyen bir genç kadar, onun anne ve babası da günahkâr olur. Bir ildeki uyuşturucu ticaretini yapanlar kadar, onu engelleme konumunda bulunup da ihmal eden yetkililer de vebale girer.

Günümüzde hayatımızın bir parçası haline gelen medya yoluyla gelen zihin kirlenmesi, günaha girme meselesi üzerinde, bir özel başlık altında müstakil incelemek istiyoruz:

A. Gazete ve dergiler: Gazete ve dergiler iyi yönde kullanıldıkları kadar kötü yönde de kullanılabilirler. Bu sebeple onlar konusunda bizi bağlayan ölçü, İslâm’ın getirdiği genel ahlak kurallarıdır. Onu da şu şekilde özetleyebiliriz:

Bir kişi, gayr-ı ahlaki olan, toplumun örf ve adetlerine aykırı bulunan, onların genel kabullerine zıt ve ifsat edici neşriyata uzak durmalıdır. İslâm dininin günah saydığı şeylere karşı duyarlı olmalıdır. Meseleye bu açıdan bakıldığında, içerisinde fuhşiyatı tasvir eden, dinin haram kabul ettiği resim ve yazılar içeren, inkar fikrini geliştiren yazıları yayınlayan, dünya ve ahiret adına faydası olmayan boş muhtevaya sahip gazete ve dergiler, günümüzde en büyük tehlikeler içerisinde yer alır.

İşin bir başka üzücü yönü ise, bu gazete ve yayınların renkli ve parlak görüntüleriyle gençleri ve çocukları, doğru-yanlış ve yararlı-zararlı kritiğine gerek görmeyerek rahatça etkileyebilmesi ve fikirlerine yön verici hale gelmesidir. Böylece medyadan etkilenen gençlik, kendilerini götürmek isteyenlerin tarafına doğru kaymaktadır. Bunu düşünen şer güçler ise kısaca medya yoluyla insanları etkilemek istemektedir.

Bu noktadaki çözüm, kötü neşriyat yapan gazete ve dergilerden uzak durmaktır. Buna mukabil konumdaki müspet medyayı geliştirerek, okuyarak, reklam vererek ve yaygınlaştırarak iyiliği hâkim kılmaktır.

B. Radyo: Allah’ın insanoğluna lütfettiği aletlerden birisi olan radyo, dinî ve millî değerlerimize faydalı, saygılı neşriyat yaptığı zaman, en yararlı aletlerden birisi haline gelir. Fakat ahlakî değerlere zıt, vakti faydasız bir şekilde öldürecek eğlence programları, hatta bazı kötü muamelelerin teşvik edildiği bir alet halinde kullanılırsa; elbette faydasız, hatta zararlı olacaktır.

Bu noktadaki ölçü, zararlı yayın yapan radyo kanalına mesafeli durmak, faydalı olanlara yönelmektir.

C. Sabit telefon veya cep telefonu: Telefon iletişimi sağlayan güzel bir alettir. Üstelik şu anda görüntülü telefonların çıkmasıyla, uzun mesafeler daha yakınlaşmış, hasret de azalmıştır. Ama bir bıçağın yanlış yerde kullanılışı gibi, telefon nimeti üzerinde hatalı tasarruflar mümkündür.

Eğitim çağındaki genç ve çocukların kullandığı telefonların pek çoğu; oyun oynama, faydasız içerikli mesajlaşma ve karşı cinse olan ilginin ifade zemini bulduğu bir unsur haline gelmiştir. Bu sebeple evdeki telefon veya cep telefonu konusunda anne ve baba yanında, toplum kademelerindeki pek çok sorumlu da endişe duymaktadır. Bu noktadaki ölçü, gerçekte gereksiz olan bir şeyi almamaktır.

  1. Televizyon: Faydalı bilgilerin öğretildiği, yararlı haberlerin yapıldığı, tarih bilincinin aşılandığı, gelecekte oluşturulmak istenen ideal dünyanın işlendiği ve bizi biz yapan değerlerin üzerinde durulduğu televizyonlara hava ve su kadar ihtiyaç vardır. Fakat gayr-i ahlaki görüntülerin rahatça sergilendiği ve bundan reyting amaçlandığı, hatta yayınlanacak programın seyircinin zaafına göre seçildiği bir televizyon ise oldukça zararlıdır. Aileler çocukların ruh dünyalarını olumsuz yönde etkileyen zararlı yayınlara karşı çocuklarını koruyacak bir formül bulmalıdırlar. Çünkü çocukların ve gençlerin çoğu, karşılaştıkları görüntüleri olduğu gibi zihinlerine yerleştirip özentiden kurtulamamakta, bu da onları kendi düşüncelerine göre kaldıramayacakları problem ve sorumluluklara muhatap etmektedir. Esasen bu durum sadece gençlerin ve çocukların değil, tüm aile fertlerinin meselesidir. Şöyle ki: Bir baba akşam eve geldiğinde, ailesi ve çocuklarıyla ilgilenmeyerek koltuğuna kurulup kumandayı eline alarak, çocuklarının yanında ve izlediği kanalın ve programın içeriğine dikkat etme ihtiyacı hiç duymadan; şiddet, korku ve cinsellik… gibi programlarla vakit geçiriyorsa, evde ciddi bir tehlike var demektir. Diğer yandan anne, çocuklarına harcayacağı mesaisini televizyondaki “Olmasa da olur” türünden programlara veriyorsa, bunun yanında yetiştiremediği işlerini yaparken küçük çocuğunun oyalanması için kendisinin hiç kritik etmediği ve seçici olmadığı televizyonun bilgi kirliliğine teslim ediyorsa, çocuklar da ders çalışmaları veya farklı uğraşlara vakit ayırmaları gereken vakitte ekranlara kilitleniyorsa, tehlikenin boyutu büyümektedir.

    Hepimiz şu tespiti küçük bir gözlemle çok rahat yapabiliriz: Kanal ve program ayrımı yapmadan televizyonu sürekli bir şekilde izleyen kişiler, üretim ve fikir verme kabiliyetlerini büyük oranda kaybederler. İzlediği gibi konuşup, izlediği gibi düşünüp, izlediği gibi yaşamaya başlarlar. Üstelik bir süre sonra ezberleme kabiliyetinin zayıflaması da söz konusudur. Çünkü seçici olmadan sürekli olarak izlediği görüntüler ve harama nazar, beyinlerinde yer edinerek bilgi kirliliğine yol açar. Ayrıca malayani ve boş vakit geçirme; sahip olduğumuz latifelerin zayıflayıp yok olmasına sebep olur. Bu yönüyle televizyonun, dışarıdaki yanlışa sevk eden unsurlardan daha tesirli olduğu söylenebilir.

    Bu noktadaki ölçü seyredilen kanal ve programı bilinçli olarak seçmek, yayın içeriği kötü olan kanal ve filmler için filtre uygulamak, boş vakitleri geçirmek için de meşru dairede hem dinlendirici hem de fayda verici türden spor sohbet vs. gibi alternatif aktiviteler düzenlemektir.

    E. İnternet: İnternet konusunda görebildiğimiz kadarıyla dikkat edilmesi gereken zararlar şunlardır:

    1. İnsanları şiddete sevkeden popüler oyunlara karşı dikkatli olmak gerekir.
    2. Sohbet. İnternet sohbetinde (chat) kişiler kimliklerini gizli tutabildikleri için sorumsuz davranışlar sergileyebilmektedir. Ayrıca tanışılmayan kişilerle rahat ve sorumsuz sohbet insan ilişkilerinde bozulmaya, kişiliklerde ise zayıflamaya yol açmaktadır.
    3. Bağımlılık. İnternet bazen insanlarda bağımlılık yapabilmektedir. Bu kişiler internetten uzak kaldıklarında büyük zorluklar çekmektedir. Uzmanlar bunun önemli bir rahatsızlık olduğu konusunda aileleri ve gençleri uyarmaktadır.
    4. İllegal akımlar. Yasadışı örgütler, bahis şirketleri ve kumarhaneler.. gibi birçok kuruluş gençleri ve çocukları internet yoluyla zehirlemektedirler.
    5. Pornografik içerikler. Pornografik içerikli siteler gençlerin ve çocukların psikolojilerinin ve kişiliklerinin bozulmasına yol açmaktadırlar. Bu, kişilik kaymalarına da sebep olan ciddi bir günahtır.

    Bilgisayara virüs bulaşması kadar, saf gönüllere yabancı unsurların girmesi de tehlikelidir. Bu noktada bir tıklama ile sayısız siteye ulaşmak bir avantaj olduğu kadar, aynı zamanda bir dezavantajdır. Bu sebeple kişi karşılaşabileceği haramı önceden hesap ederek ona göre hareket etmelidir. Ayrıca fitne unsuru olacak kanallara hiç girmemelidir. Bu noktada çocuklarımızı ve sorumluluğumuz altındaki insanları nefisleriyle baş başa bırakmak yerine, onlara ön bilgiler vererek duruma göre onları zaaflarından uzaklaştırma gayretinde bulunmak bir görevdir. Buradaki en önemli koruyucu düsturlardan birisi şu hadistir: “Şüpheli şeylerden sakınınız. Çünkü onların çoğunda harama girme ihtimali vardır.” Evet, dinimiz günaha götürecek yollardan bizi uzaklaştırmak için bu kadar hassasken, internet gibi ne zaman, neresinde, hangi görüntüyle karşılaşacağımızı bilmeden pervasızca sitelerde dolaşmamız, manevi değerlerimize karşı bir hassasiyet aşınmasının olduğunu göstermektedir.

    Ayrıca kötüye kullanılan ve veya gereğinden fazla ilgilenilen internet yanında sayılan gazete ve dergiler, keza radyo, televizyon ve telefonlar, toplumda hareketlilik içinde yeni bir yalnızlık türü oluşturmuştur. Kişiler bir yönüyle herkesle konuşabildiği için açık ama diğer yönüyle dertleriyle kendi başına ve kapalı kalmıştır. Çünkü kurduğu iletişimde uygun yere yönlenmediği için derdini açacak kimse bulamamaktadır. Belki açsa bile onlarla gerçek manada ilgilenen olmadığından yanlış yönlendirmelere maruz kalmaktadır. Bunun neticesinde kendi halinde kalan kişi, sosyal hayat içinde aile, eş ve arkadaş.. çevresinden beklediği ilgiyi görememekte, bu sebeple de onlarla irtibatı azalmakta veya kopmaktadır. Veya sorumlu ebeveyn ve eşiyle paylaşması gereken duygularını, teknolojinin getirdiği vasıtalarla gayri meşru ortama çekmektedir. Böylece evde çocuklar, okulda talebeler ve evlilik hayatında eşler.. yalnız kalmaktadır. Bunun neticesinde teknolojiye hâkim çevrelerin yetiştirdiği bir nesil ile sevgi eksikliği sebebiyle haram alana yönelmiş kişilikler oluşmaktadır.

    Bu noktadaki çözüm, Allah’ın bir lütfü olarak elde edilen teknolojik imkanların, sorumluluk duygusu taşıyan yöneticilere ve kullanıcılara sahip olmasıdır. Bu da tümüyle bilinçli, imanlı ve kararlı bir toplum demektir.

    Sonuç:

Hayat boşluk kabul etmemektedir. İyi bir Müslüman olarak bizlerin kalb, akıl ve hafızasına; dinimize aykırı hiçbir yabancı unsur girmemelidir. İnsanlar ahirette her şeyi bilen Cenab-ı Hakk’ın huzuruna çıktıklarında mahcup olmayacakları bir hayat yaşamalıdırlar. Hayatın bütün anlarında Müslümanlar için çizilen sınırlar içinde kalmak Yüce Yaratıcı’nın verdiği değer ve nimetlere saygı göstermenin ifadesidir. İşte bu noktadaki becerimiz, emanete riayet etmedeki kuvvetimiz ve Allah’a yakınlıktaki derinliğimiz olacaktır.

Konuyu şu nebevi nasihatle noktalayalım:
“İnsanların pek çoğunun değerlendirme konusunda aldandığı iki nimet vardır: Sıhhat ve boş vakit.”  Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: