Evin Günah Keçisi Miyim?

Benim lakaplarım büyüsem de hiç değişmedi. Ben yaramazdım, sorumsuzdum, sesim çok çıkardı, çok hareketliydim, okulda başarısızdım. Ne zaman iyi olmaya ve senin gözüne girmeye çalışsam yine olmazdı. Güzel davranışlar yapıp sana göstermeye çalıştığımda, bana eski hatalarımı hatırlatıp:

“Bakalım bu iyilik hali ne kadar sürecek…” diye, kuşkuyla bakardın.

Yaramazlık, öyle sinmişti ki üzerime ne yapsam çıkaramadım, hiçbir şeyle temizleyemedim… Herkes, komşularımız ve akrabalarımız bile beni böyle tanımlardı. Aranızda konuşmalarınızı duyardım, hep benim ne kadar yaramaz ve haylaz olduğumdan bahsederdiniz.

Hiç iyi bir tarafım yok muydu benim?

Tümden mi kötüydüm?

Her çocuğun kişilik yapısında öne çıkan taraflar vardır. Kardeş olsalar da her bir çocuk diğerinden farklı bir kişilik yapısına sahiptir. Kardeşlerden biri daha sakin, daha suskunken, diğeri daha hareketli ve konuşkan olabilir. Biri hoşlanmadığı bir şey olduğunda tepkilerini sessizce ifade ederken, diğeri sesli olarak cevap verir, öfkesini belli eder. Biri daha soğukkanlı davranıp, duygularını kontrol edebilirken, diğer kardeş duygularını doruklarda yaşayabilir.

Bu tip farklılıklar bazen anne babanın çocuklarına karşı âdil davranmasına engel olur. Her ne kadar “çocuklarımızı eşit seviyoruz, anne baba çocuklarını hiç ayırır mı?” deseler, hatta buna kendilerini bile inandırsalar da, söz dinleyen, uyumlu ve sakin buldukları çocuklarına karşı daha toleranslı davranırlar.

Bu çocuk, genellikle ebeveynin kendine daha çok benzettiği çocuktur. Söz dinler, anneye karşı hassas ve korumacıdır. Annenin duygusal taraflarını besler, ona acır ve kıyamaz. Hatta bazen anneyi üzen kişilere karşı siper olur. Anneyi mutlu etme misyonunu sanki doğuştan üzerine almıştır.

Annenin hastalıkları, üzüntüleri, geçmişte yaşadığı sıkıntılara karşı duyarlı davranır, anneyi dinler, onunla dertleşir, dert ortağı ve sırdaşı olur. Bu tip çocuklar büyüdüklerinde kendi hayatlarını kurmakta ve bağımsızlaşmakta zorlanır. Anne bu çocuğun kendinden uzaklaşmasına ve bireyselleşmesine duygusal olarak izin vermez.

Aşırı sevecenliği ve korumacılığıyla, kendini acındırarak yanında kalmasını sağlamaya çalışır. Bu durum çoğu zaman kasıtla yapılmış bir davranış değildir. Anne kendi hayatının sorumluluğunu tek başına üstlenmeyi istemez. Kendi varoluşunun getireceği karar alma ve sonuçlarını yaşama cesaretini gösteremediği için, seçtiği çocuğa sığınarak, bu sorumluluktan bilinçsizce kaçınmaya çalışır.

Diğeri yani sürekli sorgulanan ve yargılanan çocuk, genellikle bireyselleşmeye daha açık, bağımlı ilişki geliştirmeye kişiliği uygun olmayan bir yapıdadır. Özerklik kazanmaya başladıktan sonra kendine yeni arkadaşlar edinir, ayrı bir çevre oluşturmaya başlar. Bazen bu seçimler onaylanma ve kabul edilme ihtiyacı ile yanlış tercihlere de dönüşebilir.

Anneden bağımsızlaşmaya çalıştığı için anne tarafından uzak olmakla suçlanır. Hele bir de hareketli ve afacansa evin günah keçisi olmaya daha da müsait hale gelir. Anne bu tip bir çocuğu nasıl kontrol edeceğini bilemez, çaresizlik ve yetersizlik hisseder. Bu sebeple de kontrol edemediği kişilik yapısındaki çocuğu suçlayarak kontrol altına almaya çalışır. Onu eleştirip, yargılayarak söz dinler hale getirebileceğini düşünür.

Bu çocuğun da en az diğeri kadar sevilmeye ve onaylanmaya ihtiyacı olduğunu fark edemez. Onu kontrol etmeye o kadar odaklanmıştır ki, onun duygusal ihtiyaçlarını görmez. Bu tip çocukların da en az diğerleri kadar annenin onayına ve takdir etmesine çok fazla ihtiyaçları vardır.

Kardeşlerden biri ağlasa, bağırsa, mutlaka o canını yakmıştır. Komşudan şikayet gelse, onun yüzündendir. Bu çocukların namı o kadar yayılır ki, akrabalar, komşular, hatta mahallenin bakkalı bile onun yaramazlığından şikayet eder. Eve gelen misafirlerle—onun duymadığı farz edilerek—yaramazlığı hakkında konuşulur. Anne ondan neler çektiğini, onu nasıl bezdirdiğini anlatır. Diğer insanların ona acıması ve şefkat göstermesi, sanki ona çektiği sıkıntıları bir nebze olsun hafifletir.

Bu durumu yaşayan birçok aile artık okula ya da veli toplantılarına gitmek istemez. Çünkü her gittiklerinde öğretmenden ve velilerden aynı şikayetleri duymaktan sıkılır ve yorulur. Ne zaman okuldan çağrılsalar, endişeye kapılır:

“Acaba bu sefer ne yaptı?..” diye düşünürler. Onlar bağırıp kızdıkça, verilen cezalar ağırlaştıkça bir sonuç alınamaz, hatta yaşla birlikte sorunlar da, sonuçları da büyümeye başlar.

Anne babaya bu çocuğun olumlu özellikleri sorulsa, bir süre düşünürler. Hatta bazen yok ki, ne söyleyeyim diye cevap verirler. Kötü taraflarının iyileri de örttüğünü ifade ederler.

Bu durum yaşanan kısır döngüyü gözler önüne serer. Daha hareketli ve söz dinlemeyen çocuk sürekli olumsuz sıfatlarla nitelendirildiği için, bu durumu adeta benimser ve kabullenir. İyi bir şey yapmasını kimse ondan beklememektedir. Hatta olumlu bir şey yapsa, herkes “Nerden kurt öldü,” diye şaşırıp inanmadıklarını ifade ederler.

Çocuğa, baştan çizilmiş bir çizgide yürümekten başka bir yol kalmaz. Çabası görülmez, değişmek istese kimse ona inanmaz. Onun değişmesinin neredeyse imkânsız olduğunu savunurlar.

Sürekli eleştirilmek, kardeşleriyle ve başka çocuklarla kıyaslanmak onu öfkeli ve acımasız kılar. Onaylanıp, değer verilmediği için etrafındakilere karşı öfke beslemeye devam eder. Onların canını acıtarak içindeki sevgisizliği yenmeye ve susturmaya çalışır.

Bu tip çocukları farklı değerlendirmek gerekir. Onu diğerleriyle kıyaslamadan önce, olumlu ve iyi özelliklerini fark edip, ona da bu farkındalığımızı hissettirmeliyiz. Çabası ve niyeti desteklenen çocuk, olumlu davranışlarını artırmak için daha çok gayret gösterir.

Ona birileri inanıyor, güveniyor ve destekliyorsa, yaşadığı süreci anladığını söylüyorsa, bu onun değişimine ciddi katkılar sağlayacaktır. Bize inandığını söyleyen birini yanıltmak istemeyiz, onu utandırmamak için çabalarız.

Çocuklar arasında âdil olmak, sevgiyi âdil olarak dağıtmak, terbiye konusunda her çocuğun fıtratına uygun davranmak, onun çabasını görmek ve desteklemek, gelecekleri ve kişilik gelişimlerine inanılmaz katkılar sağlayacaktır.

Kim kendisinden ümit kesilmiş olmasını ister ki…

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: