Evlilik Aşkı Bitirir mi?

Eminim siz de çokça duymuşsunuzdur “Evlilik aşkı bitirir” sözünü. Acaba bu söz doğru mu yoksa yanlış mı? Acaba bunu söyleyen insanlar neye dayanarak böyle söylüyorlar? Evlenince kimin aşkı biter, kimin aşkı ölünceye kadar artarak devam eder? Acaba siz hangi gruptansınız? Evlenince aşkı bitenlerden mi yoksa ölünceye kadar devam edenlerden mi?

Kim bilir şimdiye kadar, “Evlenince aşk biter, sevgi azalır, hayat monotonlaşır” sözünü kaç defa duydunuz. Gariptir ki, evlenmeden önce birbirini ölesiye sevdiğini sandığınız çok sayıda çift, sanki bu sahte sözü haklı çıkarmaya yemin etmiş gibi, geçimsizlikleriyle sizi kandırdı.

Peki, gerçek nedir? “Ateş olmayan yerden duman çıkmadığına” göre, bu gerçek dışı dumanı tüttüren ne olabilir? Olayın aslı şudur: Aşk ya da flört dönemi, insanların en fazla yalan söylediği, kendisini farklı tanıttığı ve karşısındakini yanlış tanıdığı bir dönemdir. Taraflar hem kendi kusurlarını alabildiğince gizlemeye çalışır, hem de sevdiğinin kusurlarını görmez. Muhatabını üzmemek için hoşlanmadığı şeylerden hoşlanmış gözükür. Sevdiğinin her eksik ve kusurunu tevil eder, onlara iyi yorumlar getirir. Taraflar sanki yüzlerine birer maske takınmışlar, gerçek yüzlerini gizleyip, karşısındakinin hoşlanacağını sandığı bir kişilik sergilemişlerdir.

Evlenince bu maskeler çıkar. Maksat sevdiğine kavuşmak olduğu için artık amaca ulaşılmış, zahmete katlanmaya gerek kalmamıştır. Taraflar gerçek kişiliklerini sergilemeye başlarlar. Sevenlerin odaklandığı nokta cismanî güzellik ise, sonuç daha da vahimdir. Çünkü aşkın yöneleceği asıl adres, cisim değil, kalp ve ruhtur. Asıl cazibe ve güzellik, duygusallıkta ve ruhsallıktadır. Sevgiyi nefis adına cisme yöneltenin, arzusunun aksiyle tokat yemesi normaldir. Bu yüzden asıl güzelliği keşfedemeyenlerin evlilikleri her geçen gün sıradanlaşır ve mutsuzlukla sonuçlanır. Gerçi böyle bir evliliği kurtarmak da imkânsız değildir.

İşte insanları evlenince aşkın bittiği yanılgısına götüren bu tür yanlış anlama ve yanlış yorumlamalardır. Oysa evlilik aşkın bitişi değil, kökleşme dönemidir. Evlilik öncesi aşk ise, kısa süreli tanışma safhasıdır; dikkat edilmezse insanı aldatır. Asıl sevgi, evlenince devreye girer ve giderek şiddetlenir. En güçlü dönemi ise, yaşlılığın son günleridir.

Evlilik çocuk oyuncağı değil

Çünkü eşler arasındaki karşılıklı sevgi öyle bir sevgi olmalıdır ki, onu hiçbir engel, hiçbir problem sarsmamalıdır. Sevmek, aynı zamanda acı çekmektir, katlanmaktır, feragattir, fedakârlıktır. Karşılığında acı çekilmeyen ya da acı çekmenin göze alınamadığı sevgi, sevgi değildir ve kolayca vazgeçilir.

Severek ve isteyerek evlenen, ancak eşinden kaynaklanan sürekli bir hastalık ya da problem çıktığında ayrılmanın planlarını yapanlar, âşık değil, en büyük sahtekârdırlar. Hatta evlendiği zaman sökün eden problemler karşısında, onları çözme cesaretine girişmeyip, “Yanlış adayla mı evlendim? Aldandım mı yoksa? Şimdiye kadar gördüklerim bir serap mıydı?” diyerek farklı arayışlara giren, âşık olduğunu zanneden ve kendini aldatan bir zavallıdır. Böylelerini, “Ne yapayım, tam tanıyamadım, aldandım. Ben onu iyi zannetmiştim” demeleri de kurtarmaz. Tam tanımadığınız bir kimseye nasıl âşık oluyorsunuz? Evlilik çocuk oyuncağı mı ki, âşık olduğunuzu söyleyip bir gencin geleceğini karartıyorsunuz?

Sevgi ömürlüktür, sonsuzdur

Aşk bu kadar ucuz mu? Zaten magazin gazetelerine yansıyan “aşk” lafı maalesef “fuhuş”u ya da en hafif tabirle “gönül eğlendirmeyi” ifade ediyor. Ayda ya da günde bir sevgili değiştirilir mi? Sevgi, ömürlüktür, hatta sonsuzdur. Siz, değil dünyevî ömrü, sonsuz bir hayatı hedeflemelisiniz. Beraberlik sözleşmesini sonsuzluğa göre imzalayanların aşkını, küçük problemler bitirir mi?

Âşık, sevdiği için her türlü acıya katlanabilen kişidir. Zoru görünce kaçmak, aşkın kitabında yoktur. Bunun için, “Sevgi evlenince kökleşir” diyorum. Daha doğru bir ifadeyle, “Sevgi evlenince kökleşmeli” demem gerekir. Çünkü bunu başaramayıp ya eşini bırakan ya da mutsuz bir beraberliği sürdürmek zorunda kalanlar var.

Eşinizi iyi ve kötü günde sevecek ve bırakmayacaksınız. Onu, acısıyla, tatlısıyla, iyiliğiyle, kusuruyla seveceksiniz. Ancak olumsuz yönlerini sevmek, ona şefkat edip düzelmesine çalışmak demektir. Bunu da usulüne uygun yapmanız gerekir. Yoksa onu düzelteceğim diye kırıp dökmek, aceleci olmak, ıslah işini lütuf ve sabırla sürdürmemek, yeni bir mutsuzluk sebebidir.

Zaten siz eşinizi anlamaya çalışırsanız, birbirinizle anladığınız dilden konuşursanız, ikiniz de birbirinizin en çok sevdiği ve tam istediği bir konuma geleceksiniz. Sorununuz ne kadar büyük ve yaşınız ne kadar ileri olursa olsun, mutluluğu yakalamak zor değildir. Yeter ki isteyin ve başarmaya çalışın.

Cemil Tokpınar / Moral Dünyası Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: