Eyüp Aldanmaz, Ya da Bir Vakfın Ölümünün Ardından

Müşahede etmek, seyretmek seyrederek anlamak demektir. Sırrın vazifesi olan müşahadattan anladığımız kadarıyla( temsilde hata olmasın), sırrın mesabesinde olan bazı gizli hakikatlarin seyri için insanda vedia bırakılan manevi bir latifedir. Bu latife marifatutullahla birlikte terakki eder ve sahibini Cenabı Hakka muhatap edecek seviyeye getirince bazı sırlara vakıf eder.

Zira insan dahi samimi olmayan muhatabına sırrının vermez, samimi muhatabiyetten sonra kainatın gizli hakikatleri o zata açılır, o zatta sanki gözüyle seyreder gibi o gizli hakikatleri müşahade eder.

Üstad; Sungur abi için “Yirmi evliya makamı verseler başını Risalei Nurdan çevirmez” demiş. Sungur abi bir sohbetinde.

-Kardeşler; Bu bana hitaben söylense de bütün Nur talebeleri için geçerlidir, dedi.

Bir kardeşime; İnsan niçin vakıf kalır diye sorduğumda şu cevabı almıştım.

-Ya delidir, ya da senin göremediğin şeyleri görüyordur, dedi.

Bir hadîs-i şerifte, Allah’ın doksan dokuz ismi bulunduğu bildirilmiş ve bu isimleri sayanlar Cennetle müjdelenmiştir. Ancak âlimler, Allah’ın isimlerinin 99 sayısı ile sınırlı olmadığını, hadisteki murâdın, “en faziletli 99 isim” olarak anlaşılması gerektiğini belirtmişlerdir. Nitekim Resulullah (a.s.m.) Efendimize vahiyle gelen Cevşenü’l-Kebîr’de, Allah’ın bin kadar ismi sayılmaktadır.

Esma-i Hüsnâ’nın, varlıklar üzerindeki muhteşem tecellilerini okumaya başladığımız zaman, bu dünyaya gönderiliş sırrını anlamış ve bu şirin gezegen üzerinden kâinat kitabının sayfalarını okuyan aziz bir misafir olarak Rabbimizi tanımaya, marifetullah ve muhabbetullah deryalarında kulaç atmaya başlamışız demektir.

Eyüp kardeşim memleketine son gittiğinde, yakınları kendisini ısrarla baş göz etmek istemişler, o da bu ısrarlara dayanamayıp geriye döneceği günü öne çekerek hizmete koşmuş. Ardında bıraktığı, kendisine ısrar eden yakınları da buna bir mana verememişler, taa ki vaiz efendi rüyasını anlatana kadar.

-Rüyamda baktım semadan yeşil sarıklı gençler akın, akın dağların üzerinden gidiyorlar.

Dedim nereye gidiyorsunuz, dediler Eyüp kardeşin cenazesine gidiyoruz.

Nurlara hizmet ve sadakatla talebesi olmanın iki mühim neticesi vardır:

Brincisi, ayât-ı Kur’aniyenin işaretiyle, imanla kabre girmektir.

İkincisi, bütün şakirdlerin manevî kazançlarına, Nur dairesindeki şirket-i maneviye sırrıyla, umum onların hasenatlarına hissedar olmaktır.

Bediüzzaman Hazretleri Buyuruyor ki.

“Aziz, sıddık kardeşlerim! Cenab-ı Erhamürrâhimîn’e hadsiz şükür olsun ki; bu acib zamanda ve garib yerde, talebe-i ulûmun kıymetli şerefini ve ehemmiyetli hizmetlerini kazanmayı sizler vasıtasıyla bizlere de müyesser eyledi. Ehl-i keşf-el kuburun müşahedesiyle, müteaddid vakıatla, tahsil-i ulûm anında vefat eden bazı müştak ve ciddî bir talebe-i ulûm, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor. Hattâ meşhur bir ehl-i keşf-el kubur, vefat eden ve ilm-i Sarf ve Nahiv okuyan bir talebenin kabrinde, Münker Nekir’e nasıl cevab verecek diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki:

Melek-i sual ondan sordu: “men rabbuke” “Senin rabbin kimdir?” dediği zaman o Nahiv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş: “men mübtedadır, rabbuke onun haberidir.” Nahiv ilmince cevap vermiş, kendini medresede zannetmiş. İşte bu vakıaya muvafık olarak ben merhum Hâfız Ali’yi aynen hayattaki gibi Risale-i Nur’la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i ulûm vaziyetinde ve tam şehidler mertebesinde ve tarz-ı hayatlarında biliyorum ve o kanaat ile ona ve onun gibi Mehmed Zühdü’ye ve Hâfız Mehmed’e bazı dualarımda derim: Ya Rabbi! Bunları kıyamete kadar Risale-i Nur kisvesinde hakaik-i imaniye ve esrar-ı Kur’aniye ile kemal-i ferah ve sevinçle meşgul eyle. Âmîn!..”

Çorlu, Lüleburgaz ve Hayrabolu’da uzun yıllar vakıflık yapan kardeşimiz Eyüp Aldanmaz kalp krizi sonucu nöbettarlığını yaptığı dershanede vefat etti. Kırk bir yıllık yaşamının uzun yıllarını iman hizmetine adayan bu kardeşimize Allah’dan rahmet, sevenlerine sabrı cemil niyaz ediyoruz. Allah kendisini Peygamberimiz(sav)’in şefaatine mazhar etsin, üstadımıza komşu etsin. Amin.

Çetin KILIÇ