Fanatizm ve Günümüz Çocuklarının İhtiyacı Olan Spor Dalları

Stadyumda bağıran, çağıran, gol yediğinde gömleğini yırtan, oturakları koparıp hakeme fırlatan veya sokakta hiç tanımadığı karşı takımın taraftarlarının yolunu kesip elindeki bıçağı onların üzerine sallayan kişinin tek derdi “futbol” değildir.

Böylesi kişiler daha çocukluk yıllarından itibaren yaşadıkları aşağılanmaları, uğratıldıkları zararları, kalplerdeki nefretlerini “fanatizm” ile dışarı vurmaktadırlar.

“Sınırsızlığı” ve kural tanımazlığın hazzını “futbol” bahanesi ile doyasıya yaşama eğilimindedirler.

Şiddet toplumlarında futbol, “kişilik bozukluğu taşıyanların” içlerindeki “sapkınlıkların” dışa vurulduğu bir alana çok çabuk dönüşüyor. Çocukların terbiye adına “dövülebildiği”, okullarda eğitim adına “aşağılanabildiği” ortamlarda yetişenler, yetişkinlik yıllarında “futbol fanatikliğine” daha yatkın oluyorlar.

Ebeveynler yaşama dair rehberlik ettikleri çocuklarını yanıltmamalı, onları zarara düşürücü bağımlılıklar kazandırmamalıdır.

Çocuğun bir takım tutması, o takıma “ölesiye” bağlı olması, o takım ile kendi kişiliğini özdeşleştirmesi, belki bir baba için “sanki” keyif verici durum olsa da duyarlı bir çocuk terbiyesi yöntemi değildir.

Eğer maksat spor ise günümüz çocuklarının en çok ihtiyacı olan spor dallarından biri “okçuluk”tur. Zira okçulukta “öfke” ve “nefret” değil, “sükunet” ve “sakinlik” vardır…Gözlemlerimiz o ki futbol fanatizmi içine düşmüş çocuklar okullarda oldukça yoğun bir şekilde “dikkat dağınıklığı” yaşarken, “dingin” bir spor olan okçuluk eğitimi alan çocukların “konsantrasyon”güçlerinin üstün olduğunu görüyoruz.

Ya da biniciliğe yönlendirilmeli çocuklar. Bir canlı ile yapılan yegane spor dalıdır binicilik… Pedagojik açıdan bakılırsa at ile duygusal bir iletişim kurma çabasına giren çocuğun duygu dünyasının nasıl açıldığını ve nasıl “güven” duygusu içerisine girdiğini görüyoruz. İçe kapanık ve güvensiz çocukların “at terapisi” ile kendilerini nasıl toparladıklarına da şahit oluyoruz.

Veya yüzme… Ruhun bütün hallerini fizik ve su yardımıyla uyaran, kişinin insan olma fonksiyonlarını canlı tutan bir spor dalıdır yüzme… Hırs ve nefreti, kin ve şiddeti suyun içinde eriten mucizevi spor dalına yönlendirilmeli çocuklar…

Futbol ancak çocuğun kendinin de içinde olduğu bir spor etkinliği ise üzerinde konuşulabilir. Koşması, topa vurması, yere düşmesi ile çocuk bir spor yapmanın kazanımlarını elde edebilir. Yoksa çocuğu bizzat kendisinin yapmadığı bir spor dalında zarar verici insanlarla aynı ortamda buluşturmak doğru bir ebeveyn tutumu olmasa gerek…

— “Çocuk Deyip Geçmeyin” kitabından yapılan bir alıntıdır. —

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: