Farkında olmadan bizi koruyan merkez: Bilinçaltı

İnsan beyninin iki hali vardır: “Bilinç” ve “bilinçaltı”. Bilinçli olmak demek düşünceler, duygular ve davranışlarımızın farkında olmak ve bilerek hareket etmek demektir. Bilinçaltı ise farkında olmadığımız duygular, düşünceler ve ortaya çıkmaya hazır bazı davranış kalıplarımızın bulunduğu yerdir.

İnsan, beyninin diğer canlılardan farkı sayesinde bilinçli olma halinin farkındadır. Bilinçlilik de bilinçaltı da beynimizin elektrofizyolojik faaliyetinin sonucudur. Bilinçli olma halini fark etmemiz sebebiyle de bilinçli olarak yapamayacağımızı düşündüğümüz birçok hareket bizde şaşkınlık uyandırır, bu da bilinçaltını merak etmemizi sağlar. Bilinçaltı ise ulaşılamaz olduğundan gizemli ve heyecan vericidir.

Bilinçli olmak demek düşünceler, duygular ve davranışlarımızın farkında olmak ve bilerek hareket etmek demektir. Bilinçaltı ise farkında olmadığımız duygular, düşünceler ve ortaya çıkmaya hazır bazı davranış kalıplarımızın bulunduğu yerdir. Kalp atışı, beden ısısı gibi bedenimizin gündelik işleyişiyle ilgili bilgiler de bilinçaltındadır. Uykuda bilincimiz kapalıdır ama duyularımız açıktır ve uyurken bedenimize çarpan rüzgarın duyumsanması bir fırtınaya kapıldığımız bir rüya görmemize neden olabilir. Bu örnekte rüya bastırdığımız korkularımızı değil basitçe o anda bilincimiz dışındaki rüzgarı duyumsama halini yansıtmıştır.

Beynimizin temel görevlerinden biri hayatta kalmamızı sağlamaktır. Bedenimizi ve bütünlüğümüzü tehdit edici olarak algılanan herhangi bir durum karşısında biz daha bilinçli olarak farkına varmadan beynimiz savunma sistemlerimizi hareket geçirir. Örneğin, ormanda keyifli bir sohbet yaparak yürürken bir hışırtı duysak daha bu sesin ne olduğuna bilinçli bir anlam vermeden kalbimiz hızlı hızlı çarpmaya başlar, susarız, kaslarımız gerginleşir, gözlerimizle etrafı taramaya başlarız. Hışırtının saldırma ihtimali olan bir hayvandan değil de yapraklardan geldiğini anlarsak bedenimiz gevşer ve huzurlu yürüyüşümüzü devam ettiririz. Eğer bilinçaltı savunma sistemimiz olmasaydı benzer bir durumda ormanda dolaşan bir hayvanın saldırısına uğrayabilirdik. Savunma sistemimizin çoğu bilinç dışındadır ve hayatta kalmayı sağlayan temel refleksler dışında yaşam boyu öğrenilenlerle, olumlu olumsuz deneyimlerle şekillenir. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş atasözü bilinç ve bilinçaltının işbirliğini yansıtan güzel bir örnektir.

Biliçaltımız kaydeder

Çocukluktan itibaren bir şeyler öğreniyoruz. Öğrenirken edindiğimiz deneyimler sonucu bir şeylerin iyi ya da kötü olduğu yönünde yargılara varıyoruz ve farkına varmadan hayat ilerledikçe belki 10 sene önce yaşadığımız kötü bir deneyim sonucu vardığımız olumsuz yargının koşullar değişse de sabit kaldığını göremiyoruz. Diyelim ki ilkokulda sarı saçlı bir kız arkadaşınız sizinle alay etti ve diğer çocukların arasında küçük düşmenize neden oldu. Hissettiğiniz utanç nedeniyle kendinizi koruyabilmek ve bir daha aynı kötü hisleri yaşamamak için o arkadaşınızdan uzaklaşırsınız. Eğer arkadaşınız sizden özür dilemez ya da öğretmen gibi bir başkası duyduğunuz utanç hissini anlayıp sizi rahatlatmazsa sarı saçlı kızlar sizi huzursuz etmeye başlayabilir. Aradan zaman geçtikçe ve büyüdükçe bu olay unutulsa da sarı renk ya da sarı saç bilinçaltında size yönelik bir tehdit olarak kalmaya devam edebilir. Başka bir deyişle unutulmuş olan anı bilinçaltını oluşturur. Bu nedenle bilinçaltının etkisiyle hayatınızda sarı rengi dışarıda bırakan seçimler yapmaya başlayabilirsiniz.

Özellikle çocukluk çağında yaşanan ve bize kötü hisler yaşatan deneyimleri hatırlamak istemeyiz ve bunlar yok olmayarak bilinçaltına itilir. Bu olumsuz deneyimler kendimizle ilgili yargıların oluşumuna da sebep olur. Eğer ailemizde sınavlarda başarısız olmak cezalandırılmışsa ve sevilmeyen bir çocuk gibi hissettirmişse erişkin hayatında önümüzde geçmemiz gereken bir engel, vermemiz gereken bir sınav varsa bilinçaltının etkisiyle huzursuz olabiliriz. İşyerinde müdürün eleştirileri böyle bir kişide işten uzaklaşma ve işe odaklanmayı güçleştirebilir. Eğer kişi sınava tabii tutulacağı hissine kapılırsa çok iyi bildiği işi yapamayabilir.

Herkesin sebebini bilemediği ama kendisine huzursuzluk ve kötü hisler veren böyle durumlar vardır. Aslında bilinçaltına ulaşabilmek için sebebi bilinmeyen bu huzursuzluk hissi ipucu olarak kullanılabilir. Bilinçaltını anlamanın yolu sebepsiz tepkiler, anlam veremediğimiz hatalarımız ve sorunlar üstünden olabilir. Psikoterapi vasıtasıyla kişi duygularını ve bu duyguların hangi benzer durumlarda oluştuğunu fark ederek bilinçaltını yüzeye çıkarmaya başlayabilir. Bilinçaltı yüzeye çıktığında mutlaka bir anı hatırlanmayacaktır. Bilinçaltının yüzeye çıkması demek artık kişinin ilgili durumlarda sebepsiz huzursuzluk hissinin kaybolması demektir. Bilişsel davranışçı psikoterapiler, şema terapileri ve içgörü yönelimli terapiler kişinin kendiyle ve çevreyle ilgili yanlış ve çarpık inanışlarını açığa çıkarıp düzelterek bilinçaltının değişimini sağlar. Böylece psikoterapilerin bilinçaltına hükmetmenin bir yolu olduğu söylenebilir.

Bilinçaltına mesaj göndermek

Bilinçaltına mesaj göndermenin bir yolu olarak bazı sesleri ve bulunduğunuz ortamı rahatlatıcı ve motive edici şekilde düzenlemenin faydalı olabileceğini önerenler bulunmaktadır. Bilinçaltına mesaj göndermenin en tipik örneği olarak reklamlar verilir. Aslında aç değilken yemek yemek istememizin ya da hiçbir ihtiyacımız olmayan bir eşyayı satın almaya yönelmemizin reklamcıların bilinçaltına gönderdiği mesajlarla olduğu söylenir. Burada yaşanan şey beynimizin gördüğü bazı bilgileri birbiriyle ve duygularla ilişkilendirmesidir. Örneğin reklamda gördüğümüz kadın kendini mutsuz ve yalnız hissederken kullandığı deodorant etkisiyle canlandığı, neşesinin arttığı ve etrafının insanlarla dolduğu gösteriliyorsa biz de mutsuzluk ve yalnızlık hislerini gidermeyle bu deodorant arasında ilişki kurup, gelecek sefer markette bu ürünü almak isteyebiliriz. Ürünü alırken reklamın beynimizde oluşturduğu ilişkiyi çoktan unutmuşuzdur.

Gündelik hayatta da hedeflerimizi ve bu hedefe giden yolları olumlu duygularla ve olumlu sonuçlarla ilişkilendirip tökezlediğimizde gene kendi kendimizi rahatlatmanın yöntemlerini geliştirebilirsek bilinçaltımıza mesaj yollayabiliriz. Hedeflerle ilgili gerçeğe yakın ve sonuçlandığında yaşayacağımız duyguları net bir şekilde resmettiğimiz hayaller oluşturur ve bunları düzenli bir şekilde tekrar edersek bilinçaltımızı hedefe odaklamış oluruz.

Basit ve tekrarlayıcı bir şeye odaklanmak bilincimizin yakınlarındaki bilgilere ulaşmamızı kolaylaştırır. Örneğin nefes alıp vermeye odaklandığımızda aslında zihnimizi meşgul eden ama bastırdığımız bazı olumsuz duygular ya da anılar yüzeye çıkabilir. Bilinçaltına ulaşmanın bir yolu düzenli nefes egzersizi yapmak ve zihin nehrimizin derinlerine atılmış bilgileri gözlemlemek olabilir. Nefese odaklandığımızda yüzeye çıkan bu bilgileri değiştirmek değil onları görüp sadece anlamaya çalışmak bile bilinçaltımızı rahatlatabilir.

Barış Önen Ünsalver

Moral Dünyası Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: