Farkında Olmak

İnsanoğlu bazı hasletleri, güzellikleri, ni’metleri ülfet peyda ettiği için göremiyor maalesef. Ne yazık ki ben de bu insanlardandım. Ben de bazı güzellikleri, ni’metleri göremiyor bir de bunları kendimden biliyordum. Tâ ki farkına varana dek.

Hani sorarlar ya ‘Senin farkın ne?’ diye… Benim farkım ‘Farkında olmak’. Ülfet denen bulaşıcı hastalığın yaygın olduğu bir zamanda farkında olmak çok büyük bir fark olsa gerek. Evet, bu farkındalığı bana kazandıran Risale-i Nur oldu. Risale-i Nur’u okudukça kendime ve kâinata Allah hesabına bakmaya ve vermiş olduğu ni’metleri görmeye başladım. Meğer Rabbimiz biz ni’metlere boğmuş da farkında değilmişim. Rabbim beni onca ni’mete boğmuş ki saymaya kalkamam. Bundan dolayı ilk önce farkına vardığım ve beni en çok etkileyen bazı ni’metleri sayacağım.

Evet, benim farkına vardığım ilk ni’met şu oldu: Rabbimin beni bu fâni dünyaya insan olarak göndermesi. Allah’ın yaratmış olduğu en şerefli mahluk olan insan olmak. Cenab-ı Hak beni ademden vücuda ve vücudun pek çok eşkal ve vaziyetlerinden en yükseği müslim sıfatıyla insan suretine getirmiş. Ne kadar büyük bir ni’met insan olmak. Hâlbuki bir insan değil de bir ağaç olabilirdim ya da dağda dolaşan bir aslan, bir sincap… Ya da uzayda dolaşan bir yıldız… Bu yüzden ne kadar hamd etsem azdır.

Rabbim beni dünyaya insan olarak gönderdiği gibi Müslüman bir ülkede Müslüman bir ana-babanın çocuğu olarak doğmayı ve Müslüman olmayı nasip etti. Ya Müslüman değil de Yahudi olsaydım ya da dinsiz bir ateist… Rabbime beni hidayete erdirdiği için sonsuz hamdolsun. Mün’im-i Hakîki olan Allah bana Müslüman olmayı nasip ettiği gibi asrın adamı olan Bediüzzaman Saîd Nursî’yi ve onun telif etmiş olduğu Kur’an’ın elmas kılıncı olan Risâle-i Nûr’ları tanımayı nasip etti.  ‘Asrın adamını tanımadan ölen cahil olarak ölmüştür.’ buyuruyor Kâinatın Efendisi. Asrın adamını tanıdığım ve cahil olarak ölmeyeceğim için sonsuz şükürler olsun.

Risale-i Nurları çok büyük bir nimet. Çünkü bu eserler îman kurtarıyor îman ki bizim en büyük gayemiz de îmanımızı kurtarmak ve îmanla kabre girmek. Evet, Risale-i Nur’ları tanıdığım gibi Nur camaati içinde Üstad Bediüzzaman’a en sâdık, Risâle-i Nûr’lardan taviz vermeyen, her daim hak ve hakikati söyleyen, şartlar ne olursa olsun yılmadan yıkılmadan hizmete devam eden ve cemaat içinde şahısların kararına değil meşveret kararlarına riayet edilen bir cemaatten yani Risale-i Nur cemaatinden biri olmayı nasip etti kurban olduğum Allah. ‘Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûradır.’ diyerek hizmete atılan Risale-i Nur’un bir ferdi olduğum için Rabbime şükürler olsun. Bunlar dışında saymakla bitiremeyeceğim birçok ni’met var. Bunca ni’mete vasıl ettiği için ve bu ni’metlerin farkına varmamı nasip ettiği için Rabbime kâinattaki zerreler adedince hamd ve sena olsun.

Ey nefsim! Saydığın ve sayamadığın birçok ni’met karşısında gaflete dalmak, bu ni’metleri görmezden gelmek bize yakışmaz. Niye mi? Çünkü biz bu ni’metlere vasıl olmak için hiçbir şey yapmadık. Satın almadık, çalışmadık, herhangi bir çaba sarf etmedik. Rabbim fazl ve kereminden bize onca ni’met verdi ve bu ni’metler içinde bizden çok şey ve o kadar da ağır bir şey istemiyor. Sadece şükür ve hamd istiyor.

Ey nefsim! Eğer gaflete dalıp bedbaht biri olmak ve hesap günü Rabbimin huzuruna şükürsüz biri olarak çıkmak istemiyorsan her daim Allah’a şükret ve mazide şükrünü edâ etmediğin ni’metlerin şükrünü kaza et.

Said YÜKSEKDAĞ

www.NurNet.org

said_yuksekdag@hotmail.com

Twitter: @SaidYuksekdag

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: