Fedakârlık

Din yolunda ve dine hizmet için azamî fedakârlık gös­termek sadakatin şartlarındandır. Yani lüzumunda din için mal, aile ve ha­yat gibi meşru haklardan vazgeçip feda et­mektir. Aynı za­manda dava arkadaşları arasında şahsî hu­kukta anlaş­mazlık çı­karsa, hizmetin selâmeti için kendi hakkından vazgeçmek, keza din yo­lunda mahrumiyet ve maddî im­kânsızlıklara veya din düş­manları­nın zu­lümlerine ma­ruz kalınmasına rağmen sabr u sebat etmek, büyük bir fedakârlık­tır. İşte Risale-i nur mesleğinde bu mânâda azamî feda­kâr­lık bir esastır.

«Evet, kardeşlerim, bu zamanda öyle dehşetli ce­reyanlar ve hayat ve cihanı sarsacak hadiseler içinde had­siz bir metanet ve iti­dal-i dem ve nihayetsiz bir fe­dakârlık taşımak gerektir.» (Kast. Lâhikası sh: 197)

«Nur şakirdlerinden çokları hem malını, hem isti­ra­ha­tini, hem dünya zevklerini, hem lüzum olsa hayatını Nurun hizmetinde feda ediyorlar. Sen, ey nefsim neden feda­kârlıkta en geri kalmak ister­sin?» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 200)

«Hakikî ihlâslı Nurcular, menfaat-i mad­diyeye ehemmiyet vermedikleri gibi, bir kısmı, âzamî iktisat ve kana­atle ve fakirü’l-hal olmalarıyla be­raber, sabır ve in­sanlardan is­tiğna ile ve hizmet-i Kur’âniyede hakikî bir ihlâs ve fedakâr­lıkla ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dalâ­lete karşı mağlûp olma­mak için ve muhtaçları hakikate ve ihlâsa dâvet etmekte bir şüphe bırakma­mak için ve rızâ-yı İlâhîden başka o hiz­met-i kudsiyeyi hiçbirşeye âlet etme­mek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye fay­dalarından çeki­niyorlar.» (Emirdağ Lâhikası-ll sh: 170)

«Din derslerini kaldırıp Ezan-ı Muhammedîyi kaldırmak gibi dehşetli hücumlara karşı, âzamî feda­kârlık ve âzamî sebat ve metanet ve herşeyden is­tiğna etmek lüzumu karşısında ben bir sünnet-i se­niyye olan evlenmek âdetini terk ettim ki, tâ çok ha­ram­lara girmeyeyim. Ve çok vacipleri ve farzları yapa­bileyim.» (Hanımlar Rehberi sh: 27)

«Bediüzzaman, Kur’ân, imân, İslâmiyet hizmeti için, dünyevî rahatlıklarını fedâ etmiş dünyevî, şahsî servet­ler edinmemiş, zühd ve takvâ ve ri­yâzet, iktisad ve kanaatla ömür geçirerek dünya ile alâ­kasını kesmiştir.» (Sözler sh: 757)

«Amansız din düşmanlarının plânlarıyla mah­ke­melere sürüklenen Risale-i Nur talebelerinin müda­fa­aları ve bu talebele­rin İslâmiyete hizmetleri esna­sında, gizli İslâmiyet düşmanı, in­safsız, cebbar zâlimle­rin en­trikala­riyle maruz kaldıkları işkence­lerden yıl­mamak, şahıslarını düşünmeden, yani, şahsî re­fah­larını İslâmın refah ve sa­adeti için fedâ ede­rek, sıddıkı­yetle se­bat etmeleri ve eşedd-i zulme mukavemet etmeleri, âşikâr bir delil teşkil etmekte­dir.» (Sözler sh: 766)

«Mülhidleri kat’î bir surette iskât etmek, bil­fiil, maddeten öyle fedakârlar lâzım ki, dünyanın en mühim meşgale­leri, belki büyük zararları on­ların hakaik-i ima­niye ihti­yaçla­rını sustur­mu­yor.» (Kastamonu Lâhikası sh: 230)

Nümune olarak ve kısmen nakledilen mezkûr ifa­de­lerde gö­rüldüğü üzere Risale-i Nurun hizmet haya­tında “fedakârlık” key­fiyeti teşkil eden meziyetlerden değişmez bir esastır. Hizmet ha­yatında rahatını, menfa­atini düşünen ve hizme­tin maslahatına göre değil, kendi isteklerine göre hiz­mete bakanların fedakârlığı ciddiyet kazanamaz ve ken­dini hizmete değil, hizmeti kendine tabi yapmış olur. İşte yukarıda tesbit edilen beyan ve sarih ifadeler, sadakat ve fedakârlığın değişmez bir düstur ve esas olduğunu göste­ri­yor.

«O zat, o taifenin uzun tetkikatıyla yazdıkları eseri ken­dine hazır bir program yapacak, onunla o birinci vazifeyi tam yapmış olacak. Bu vazi­fenin istinad ettiği kuvvet ve mânevî ordusu, yal­nız ihlâs ve sadakat ve tesanüd sıfatlarına tam sahip olan bir kı­sım şakirdlerdir.» (Emirdağ Lâhikası-l sh: 266

«Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebe­min kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve on­lara mukabil Risale-i Nur’a sadakat ve se­batla çalışmala­rını tavsiye ederim.» (Emir. Lâhikası-ll sh: 81)

Sizinle paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: