Gayem

Allah’ın kanunlarını yaşamaya karar veren bir gaye adamı, yaşadığı devrin tehlikelerinin farkındadır. Bu devirde helalle haram aynı dükkânda satıldığı için,  harama karşı mühim değil deyip lakayt kalmanın neticesi, insan için nasıl bir felaket olduğunu bilip, ne pahasına olursa olsun O, “Helal dairesi benim keyfime kâfidir, harama girmeye lüzum yoktur” diyerek, fakir de olsa, ona kanaat edip, yalınız ve yalınız helal olanını  yeterli bulur. Çünkü bu zamanda ötekinin berikinin hayatlarını taklide kalkışanlar hem kendilerini, hem de âile efratlarını mahvediyorlar.

İşte bu şuurla yaşayan zat hedefini sağlam tayin etmiştir. O bir taraftan kendisini kurtarmaya çalışırken, öbür taraftan yolunu kaybedenlere cazip bir örnek olmaya çalışır. Böylece bu adam bu akılla sonuna kadar gidebilmesi için, ancak onun yaşadığı zamanı için yazılmış, ve önünü projektör gibi aydınlatan Kur’an-ı Kerimin tefsirinin ışığı altına girip ve ondan itibaren ders almakla yolunu bulup, yalnız onunla kurtulabileceğine karar verir. Dava adamı günahlar buzlarında kaymaması için,  sağlam mantığı ile inandığı yüce Mevla’sından yardım isteyerek, asla fire vermeden kendisi imtihanını kazanmağa çalışır. Yalınız kendisi değil hanımının da, kızının da, oğlunun da, Müslüman’a yakışır bir hayata kavuşmaları için, bildiklerini hayatlarıyla ortaya serer. Ve Nur derslerinden dersini alan ağabeylerle meşveret ederek Allah’ına verdiği sözde sadık olmak ve hakiki bir âile reisi olmaya gayret eder.

İşte bu şahıs devleti rahatsız edecek herhangi suç yapması şöyle dursun, o emniyet kuvvetlerine yardımcı olur,  aklı başında olan her insaflı kişi onun eşi dostu ve akrabaları ve çevresinde yaşayanlar, bunu taklit etmeye gayret ederler. İşte gaye adamı, insanlara örnek ve model olacak kişidir. Ne mutlu bu zat gibi hedefini sağlam tayin eden gaye sahiplerine! Vay haline onların ki, hedefini tayin etmeyip, her şeyi alıp koynunda saklayanlara!

Kardeşler; Sakın bazıları gibi yanlış anlayıp demeyin; mademki her şey Allah’ın istemesi ile oluyormuş, öyle ise biz kötü yollara gittiğimizden niye mesul olalım? Siz mesul olacaksınız, çünkü siz aklın teri, dediğini değil nefsin ve şeytanın dediğini yaptığınız için, peşin verilen geçici lezzetlere aldandınız. Başınızı kaldırıp bu kadar nimetlerin bir Sahibi olacağını arayıp bulmadınız, Ondan sonra kendinizi Ona sevdiresiniz. Ondan sonra geçici şeyler peşine koşmaktan kurtulup, Peygamberimiz (a.s.m.) vasıtasıyla Allah insanların kurtuluşu için gönderdiği Kitaba dayanarak bildirdiği o sonu olmayan hayatı kaybetmemek için gayret sarf edesiniz. Hayır ve şerri Allah yaratır ama bizimle ilgili şeyleri, biz irademizi kullanmadan öyle diyemiyoruz, vazifemizi yapacağız, ondan sonra Allah istediğini yaratır diyebiliriz. Unutmayalım ki, Allah (c.c.) her şeyi yaratandır ama bizim o küçük irade ve isteğimizi Allah bizden bekliyor, biz  bize düşen vazifemizi yaptıktan sonra yaratılanları Allaha verebiliriz.

Diyorsun: madem benim alın yazımda böyle olmak varmış o zaman ben niye mesul olayım: Sen çok şükretmelisin ki, senin alın yazında, dağda bir taş olmak yokmuş. Ancak onu bunu zehirlemeye yarayan bir yılanda olmak yokmuş. Bir merkep-eşek te olmak yokmuş. İsrailde bir Yahudi’nin oğlu de olmak yokmuş. Rusya’da bir  Komünist’in oğlu de olman yokmuş. Şehit kanıyla yoğrulan toprakta doğup, şehit dedenin torunu Müslüman anne babanın oğlu müslüman biri olarak doğmuşsun. Sen başka değil, bu kadar iyilikleri sana ihsan eden Allaha o az ibadeti yapmamak için bu demogojileri bırak. Öyle ise sen bildiğine devam et, senle o hesap gününde görüşürüz vesselam…

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: