Gerçek “estetik” ve “nezaket” vicdanlardadır!

Nezaket ve estetik insanın ruhunun derinliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Ne yazık ki toplumda bazı kesimler tarafından genelde ihmal edilmiş, ikinci planda görülen bir konu olmuştur. Oysa özellikle Müslümanların bu yönleriyle öne çıkmaları gerekir. Çünkü din, vicdanı kullanmayı gerektirir. Vicdan da ince düşünceli olmayı, her konuda vicdanı sonuna kadar harekete geçirmeyi, her hareketin en güzelini yapmayı teşvik eder.

Nezaket ve estetik denilince hemen akla hangi kaşıkla hangi çatalla yemek yenileceği, hangi bardaktan su içileceği, çatalın tabağın hangi tarafına konulacağı gibi teknik nezaket kuralları gelir. Hal böyle olunca da nezaket ve estetiğin dinle, vicdanla ilgisi pek kurulamaz. Oysa bizim kastettiğimiz anlamda nezaket ve estetik insanın vicdanını kullanmasıyla doğru orantılıdır. Dolayısıyla Allah korkusu ve vicdanı yüksek olan insanlar bunu tavırlarına bu şekilde yansıtırlar.

İnsan teknik bir alet değildir, bilgisayar değildir, robot değildir, ruhu olan derinliğe açık bir varlıktır. İmanının gücüne göre de ruhundaki derinlik artar ve bu durum, hal ve tavırlarına yansır. Bu nedenle inanan insanların nezaket ya da estetikle ilgili konuları detay ya da tali bir konu olarak görmeleri çok yanlış olur. Tam tersine bu konudaki eksiklikleri asla normal kabul etmemeli, kendilerini bu yönde ciddi şekilde geliştirmelidirler.

Nezaketten, estetikten, incelikten yoksun bir insanın durumu insaniyetten çok uzak olur. Oysa Müslüman kamil imanı, kamil insanı hedef almalıdır. Kamil iman sahibi olan insanın ruhu derin, ahlakı yüksek olur, bu tip kişiler zarifliği, inceliği ve derinliğiyle dikkat çeker. İslam’ı, Kur’an’ı özümsemiş bir insan bunu kişiliğine yansıtır, bu da her hareket ve tavrında ince düşünce, ruh derinliği ve güzel ahlak olarak kendini gösterir. Örneğin Kur’an’a uygun olarak her söz ve cümlesinde “sözün en güzelini” tercih eder. Basit karakterli, düşük ahlaklı insanların söz ve saldırıları karşısında ise “cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman selam derler” ayetinin gereği olarak bu tarz kişilerle hiç muhatap olmaz.

Ancak bu ayetlerin yaşama tam anlamıyla geçmesi için, kişinin gün boyu karşılaştığı olaylarda herşeyi Kur’an süzgecinden geçirerek değerlendirmesi gerekir. Böyle olunca örneğin kişi eğer trafikteyse trafikte bir başka sürücüyle yaşadığı sorunda, işyerinde karşılaştığı bir tavırda, sokakta rastladığı bir tepkide hep bu ayet aklına gelecek ve bu ayetin gereğini yerine getirerek, karşısındaki kişinin basit ve asaletten uzak tavrına inmeyerek, böyle bir reaksiyona tenezzül etmeyerek, asil bir tavır sergileyecektir.

Kalite denilince akla hemen pahalı kıyafetler giymek, marka ürünler satın almak gelmemelidir. Asıl insanî kalite önemlidir; insanî kalite de nezaketin, estetiğin, sanatın, uyumun, inceliğin bir bütünüdür. Kaliteli insan dediğimizde bunların bütününü üzerinde toplayan asil bir insan modeli gelir.

İnce düşüncenin imanla doğru orantılı olduğunu söylemiştik. Bunun en güzel örneklerini peygamberlerde görürüz. Kur’an’da ve hadislerde nezaket ve ince düşüncenin örneklerine çokça rastlarız. Allah, Kur’an’da bize bu örnekleri vermekle bizim bu konularda düşünmemizi, kendimizi geliştirmemizi ve bu kalitede yaşamamızı istemektedir.

Kur’an’da bu konuyla ilgili geçen örneklerden bazıları şöyledir:

Misafir ağırlama adabı

Misafir ağırlamak ve bu konudaki incelikler elbette ki önemlidir. İnsan evine, ofisine, işyerine kendisini ziyaret için gelen konuklarına ince düşünce sergilemeli, onları rahatlatmak ve ağırlamak için güzel bir ahlak göstermelidir. Kur’an’da Hz. İbrahim’in hayatıyla ilgili kıssada Allah şöyle buyurmaktadır:

“Sana İbrahim’in ağırlanan konuklarının haberi geldi mi?” (Zariyat Suresi, 24) Ayetin ifadesinde de görüldüğü gibi yalnızca konuklar olarak bahsedilmemekte, “ağırlanan konuklar” ifadesi kullanılmaktadır. Demek ki konukların ağırlanması gerekmektedir. Nitekim Hz. İbrahim bu konuda çok güzel bir tavır sergilemiştir:

Hani, yanına girdiklerinde: ’Selam‘ demişlerdi. O da, ’Selam‘ demişti. ‘(Haklarında bilgim olmayan) yabancı bir topluluk.’ Hemen (onlara) sezdirmeden ailesine gidip, çok geçmeden semiz bir buzağı ile (geri) geldi. Derken onlara yaklaştırıp (ikram etti); ’Yemez misiniz?’ dedi.” (Zariyat Suresi, 25-26-27)

Ayetten misafire ikram yapmanın önemini anlıyoruz. Fakat ikramın da güzelini yapmak gerektiğini, itinalı olmak gerektiğini fark ediyoruz. Çünkü Hz. İbrahim evine gelen kişileri tanımadığı halde, yani yabancı bir topluluk olarak gördüğü halde ayette “hemen” kelimesiyle bildirildiği üzere ilk iş olarak hemen ikram yapmak için gitmektedir. Fakat yine ayette “sezdirmeden” ifadesi kullanılmıştır, bu da ayrı bir incelik göstergesidir. Yani misafire “Ne yersiniz? Ne içersiniz?” şeklinde bir soru dahi sormadan, sezdirmeden hemen onlara ikram yapmıştır. Çünkü sorulduğunda belki mahcup olabilirler, istemekten çekinebilirler. Oysa biz yapabileceğimiz en iyi ikramı yaptığımızda çok daha ince düşünceli bir davranış olacaktır. Yine ikramına baktığımızda burada da bir güzellik görüyoruz, yalnızca bir buzağı ikram etmiyor “semiz” diye tabir edilen bir buzağı sunuyor.

Hanımlara karşı ince düşünceli olmak

Hanımlar elbette ki nazenin yaratılışlılardır. Nezaketten, incelikten, kibarlıktan, ince düşünceden, birkaç aşama sonrasının hesap edilerek davranılmasından hoşlanırlar. Onların bu yapısı bilindiğinde onlara karşı nezaket ve ince düşünce konusunda hassasiyet gösterilmesi gerektiği anlaşılır. Kur’an’da Al-i İmran Suresi’nin 37. ayetinde Hz. Meryem anlatılırken Allah’ın “onu güzel bir bitki gibi yetiştirdiği” haber verilmektedir. Bu ifade estetik ve nezaketi akla getiren, incelikleri ve güzellikleri çağrıştıran bir ifadedir. Hanımların nasıl bir yapıda olması gerektiği de Hz. Meryem gibi âlemlerin kadınlarına üstün kılınmış bir örnekle bizlere bildirilmektedir.

Aynı ayetin devamında Allah şöyle buyurmaktadır: “Zekeriyya’yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriyya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: ’Meryem, bu sana nereden geldi?’ deyince, ’Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir‘ dedi.”

Yukarıdaki ayetten de anlıyoruz ki hanımları koruyup kollamak, onlara ikramda bulunmak, onlara karşı ince düşünceli olmak Kur’an’da övülen bir modeldir.

Anne-babaya karşı tavır

Kur’an’da anne-babaya karşı nasıl davranılması gerektiği de detaylı olarak tarif edilmiştir. Eğer ki bir anne-baba çocuğunu Allah’ın yolundan başka bir yola çağırmıyorsa, onu şirke teşvik etmiyorsa yani diğer bir deyişle onu hakka, güzele, doğruya çağırıyorsa bu durumda onlara karşı güzellikle davranılması gerektiği bildirilmektedir: “Biz insana, anne ve babasına (karşı) güzelliği (ilke edinmesini) tavsiye ettik. Eğer onlar, hakkında bilgin olmayan şeyle Bana ortak koşman için sana karşı çaba harcayacak olurlarsa, bu durumda, onlara itaat etme. Dönüşünüz Banadır. Artık yaptıklarınızı size haber vereceğim.” (Ankebut Suresi, 8)

Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: ‘Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge.’” (İsra Suresi, 24)

Kur’an aynı zamanda bizi ince düşünmeye teşvik etmektedir. Annelerin hamilelik dönemleri ve çocuk yetiştirme konusunda yaşadıkları zorluklara dikkat çekerek bunları iyice düşünmemiz, böylece annelerimize gereken şefkat ve merhameti göstermemiz istenmektedir: “Biz insana anne ve babasını (onlara iyilikle davranmayı) tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnında) taşımıştır. Onun (sütten) ayrılması, iki yıl içindedir. Hem Bana, hem anne ve babana şükret, dönüş yalnız Banadır.” (Lokman Suresi, 14)

Müslüman ve nezaket

Nezaket, estetik ve ince düşünceyle ilgili verdiğimiz örnekler Kur’an’da anlatılanların bir kısmıdır. Fakat görüldüğü gibi Allah bize bu örnekleri vermekle bizim derin düşünen, ince zevk sahibi, nazik, zarif insanlar olmamızı istemektedir. Kaba, ruhsuz, sığ, zevksiz, sanat ve estetik yönü gelişmemiş, ruhunda bu güzelliklerden zevk almayan, böyle bir arayışı dahi olmayan insan modelinden şiddetle sakınmak gerekmektedir.

Güzeller güzeli Peygamberimizin (a.s.m.) hayatı da ince düşünce ve zerafetin örnekleriyle doludur. Örneğin Peygamberimiz ehl-i kitaptan insanları cüppesini serip üzerine oturtmakta, onların cenazelerine katılmakta, yemeklerine gitmektedir. Bu örnekler inceliğin, zerafetin güzel bir timsalidir. Müminlerin bütün bu anlatılanları düşünerek günlük hayatlarında karşılarına çıkan her örnekte böyle ince düşünceli, zevkli, nezaketli hareket etmeleri, estetik ve sanatla iç içe bir yaşam sürmeleri gerekmektedir. Herkesin bu konuda kendisini geliştirmesi, hep daha güzelini, daha iyisini hedeflemesi şarttır. Kur’an’da bedevi karakterinden bahsedilmekte, bu karakterin kaba ve küt oluşu, derinlikten yoksun oluşu anlatılmaktadır. Bu nedenle bizlerin de hayatımızda bu tip bedevi kültürünü, tarzını hatırlatacak yaklaşımlardan şiddetle kaçınmamız, derin insanlar olmayı hedeflememiz gerekir.

Bu mantık zihinde oturtulduktan sonra Kur’an’da örneği olmayan bir durumla karşılaşılsa bile aynı zihniyetle bakılarak, aynı doğrultuda hareket edilebilir. Örneğin telefonda konuşurken bir şey yemek, karşıdakinin sözünü kesmek, karşıdaki kişinin sözü bitmeden telefonu kapatmak gibi hareketler nezaket dışı olacaktır. Kılık kıyafette de ille birisinin görmesini beklemeden kendimize saygımızdan dolayı temiz, ütülü ve uyumlu giyinmeliyiz, lekeli, ütüsüz, pis görünümlü, uyumsuz bir tablodan kaçınmalıyız. Ama güzel giyinirken de asil ve uyumlu renkler seçilmeli, abartıdan kaçınılmalıdır. Dikkat çekmek değil de asil olmak hedeflenmelidir, bu çarpıcı renkler giyilmez anlamında değil ancak yaklaşımı belirlemek açısından önemlidir.

En önemli konulardan biri de beden temizliğidir, tepeden tırnağa temiz olmak, her gün mutlaka banyo yapmak, Allah’ın insanlara nimet olarak yarattığı temizlik malzemelerinden istifade etmek, ağız bakımına da çok titiz olmak estetiğin olmazsa olmazıdır. Estetik zevkin sürekli geliştirilmesi, daha iyisinin hedeflenmesi gerekir. Moda taklitçiliği anlamında değil ama zevkli olan herkesten istifade edilerek kişinin kendisini geliştirmesi de bir yol olarak görülmelidir.

Tabi ki bütün bunlar yapılırken Allah’ın hoşnutluğu esas alınmalı, Allah’ın unutulduğu ve tamamen bunlara odaklanarak, dünyevileşildiği bir model anlaşılmamalıdır. Bu ancak Allah rızası hedeflenerek yapılırsa ibadet olur.

Yine günlük hayatta randevular önemli bir yer tutmaktadır. Kişinin randevularına sadık olması, söz verdiği saatte gitmesi, bekletmemesi, bekletmesi gerektiğinde mutlaka önceden haber vermesi gerekir.

Nezaketin bir göstergesi de kişinin kendisine yapılan ikramları, güzellikleri takdir edebilmesi ve bunlara güzel karşılık verebilmesidir. Mutlaka samimi bir şekilde teşekkür edilmesi, bazen daha güzeliyle karşılık verilmesi nezaketin gereğidir.

Yolda yürürken yemek yememek, sigara içmemek, sakız çiğnememek, yüksek sesle gülmemek, yola bir şey atmamak da mutlaka riayet edilmesi gereken nezaket kurallarındandır.

Nezaket günlük hayatın bütününde ortaya çıkar, örneğin sosyal medyada kullanılan üsluplar bazen son derece seviyesiz olabilmekte, birçok kişi de bunun farkına varmayarak seviyesiz insanlara aynı şekilde karşılık verebilmektedir.

Trafik ve toplu taşıma araçları da nezaketsizliğin yaşandığı çok örneklere sahne olmaktadır. Bu nedenle bu tip ortamları da nezaketi göstermek, korumak ve sergilemek için fırsat bilmek gerekir. İkili ya da daha çok kişiyle yapılan konuşmalarda da söz kesmemek, cedelleşmemek, tartışmayı alevlendirmemek çok önemlidir.

Aslında nezaketsiz tavırların altında çoğu zaman basitlik yatmaktadır. Basitlik, ruhtaki asaletten uzak anlayış ve tavırlardır. Genellikle bazı menfaatlere tenezzül etmekten kaynaklanır. Bir yemeğe, bir ikrama, elde edilecek küçük bir menfaate ulaşmak için insanlar birbirlerine karşı nezaket dışı, basit ve çirkin tavırlar sergileyebilmektedirler. Aslında bu o kişilerin ruhlarına çok büyük zarar vermektedir. Ruhları inceliğini kaybetmekte, kütleşip, kabalaşmaktadır. Bu hiçbir müminin istememesi gereken bir durumdur.

Bu nedenle nezaket ve estetiğe sahip olmak için ruhta asil olmak hedeflenmelidir. Asaletin zarar göreceği alanlar ise genelde hep menfaatle ilgili alanlardır. O halde bu tip durumlarda ruhunu derinleştirmek, ince düşünce ve asalet kazanmak isteyen kişilerin gerekirse o menfaatlerini bir kenara bırakıp, ondan uzaklaşıp asil bir tavırdan yani hakkından feragat etmekten zevk almayı tercih etmeleri gerekir. Bunun insan ruhuna kazandıracağı derinlik o küçük menfaatle kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Bu nedenle bunun üzerinde iyi düşünülmeli, büyük hedefler belirleyip onlara ulaşmaya çalışılmalıdır.

Aylin Atmaca