Gerçek sevgi ve sevgili

Mehmet Abidin Kartal 

Modern medeniyet 14 Şubat sevgililer gününü, insanları tüketime, alışverişe, eğlenceye ve belirli kalıplar içinde hareket etmeye zorlayan gün haline getirmiştir. Sevgililer günüyle kişilerde “sahip olma” düşüncesi alabildiğince kışkırtılarak ten ve bedeni hazların tatmini hayatı anlamlandıran bir unsur olarak kitlelere sunulmaktadır. Bu  insanın yaratılışına ters bir düşüncedir. İnsanın bir de ruh ve gönül dünyası vardır. Ruhun da tatmin edilmesi gerekir.

Sevgiyi maddileştirenler, yalnız ten ve beden isteklerinin tatmini olarak görenler mutluluğu yakalayamazlar. Evlilikte menfaate dayalı sevgiler, kısa sürede biter. Taraflardan biri karşısındakinden umduğu çıkarları elde edemeyeceğini gördüğünde, öncesinde duyduğu sevgi, heyecan yerini sevgisizlik ve mutsuzluğa bırakır.

Kalp, sevmek için yaratılmıştır. Bu yüzden, insan alâkadar olduğu bütün güzel ve mükemmel şeyleri sever. Çiçekleri ve yıldızları sevdiği gibi, hayatı, dünyayı, güzel ahlâkı, eşini, çocuklarını, anne ve babasını, dostlarını da sever. Bu sevgi Allah namına ve Onun muhabbetine vesile oldukları nispette değer taşırlar. Gerçek sevgi, sevgiyi doğru anlamak budur.

 İşte hepimizin örnek alması gereken sevgi ve sevgili…

En sevgilinin sevgilisinin isminin manası “yaşayan” demekti. Hayatın her anını hakkıyla yaşayan, aldığı nefeslerin, kavuştuğu nimetlerin değerini bilerek yaşayan… Huzur ve mutluluğu yakalayarak yaşayan… Yaratıcısına verdiği sözünde sabit kalarak, taviz vermeden kararlı bir insan olarak yaşayan…

O adeta bir bilgi deryası idi. Yaşadığı nurlu hayatını incelediğimizde enerjisinden, azminden, olaylara bakış açısından, hazır cevaplığından, yorum biçiminden, ilmi ve irfanından anlıyoruz ki, tarihte benzerine rastlanmayan büyük bir hazineydi.

Tarih, edebiyat bilgisi ile zirvede idi. Ayet ve hadis yorumları yaparken bilgisini ustaca kullanıyordu. Fıkıh ve İslam hukukunu çok iyi biliyordu. O İslam hukukunun kurucusuydu. Kainatın efendisinin (sav) çiçeği, Gül sultan, Hz. Aişe Hümeyra (R.Anha) validemizden söz ediyoruz.

Hz. Aişe (R.Anha),
Küçük yaşta okuma yazma öğrenmiş, çok zeki, akıllı, âlime, edîbe, saliha bir hanımefendi..
Peygamberimiz (sav.)’e ilk iman eden en sadık dostu Hz. Ebû Bekr es-Sıddîk (a.s.)’in kızı..
Allah’ın Sevgilisi’nin Sevgilisi..
Hz. Âişe-i Sıddîka (a.s.)…!

Lakabı; Hümeyra..
Resulullah (sav)’ın kendisini çok sevmesi nedeniyle Hümeyra dediği sultan.. Efendimizin (sav) Hz. Âişe’ye özel bir sözcüğü vardı. “Gözbebeğim.”Gözbebeğiydi eşi  O’nun. O’nu öyle severdi. O’nu öyle korurdu…

Kutlu Nebî (sav)’nin kördüğüm gibi sevdiği, kördüğüm gibi açılmayan, bitmeyen sırlı bir sevgi beslediği Hümeyra..

Çok sorup çok öğrenen, çok sorana da çok cevap veren, toplantılar yapıp, büyük anlatma meclisi olan, İslam hukukunun kurucusu âlime Gül Sultan..

Peygamber Efendimiz (sav).)’in bir hadis-i şerifinde “Dininizin üçte birini Hümeyra’dan öğreniniz!” diye bahsettiği muhterem zevcesi..

Müslüman anne-babadan doğan ilk çocuk olma şerefine nail olan hanımefendi..

Güllerin Efendisi (sav)’nin zevcelerinden hem annesi hem babası hicret etmiş olan tek zevce..

Resulullah (sav)’ın zevceleri içinde, yanında vahiy gelen tek zevce..

Allah-u Teâlâ’nın, hakkında berat ayetini nazil eylediği annemiz..

Hz Aişe, (Ayşe Hümeyra) kendisini tanıtırken, önce babasının ismiyle, “Ebubekir kızı Aişe” diyor ve ekliyordu; “ Ben Allah’ın Sevgilisinin Sevgilisiyim.” O Resulün Sevgilisiydi. Bunu bilmesine rağmen sormadan edemezdi.

 “Ey Allah’ın Resulü, beni seviyor musun?” Allah’ın Resulü bu ne biçim soru demiyor, sevmesem burada ne işim var demiyor. Cevap veriyor; “Evet Ya Aişe, tabi seviyorum!” Bununla yetinmiyor Hz Aişe validemiz, dahasını da merak ediyor, acaba nasıl seviyordu? Hemen soruyor; “Beni nasıl seviyorsun?” Peygamberimiz sevgi tanımlamasını yapıyordu sevgili eşine. İçten, samimi ve hayran kalınan bir ifadeyle; “Kördüğüm gibi…” Sevgiye bakın, aşka bakın. Açılmayan, çözülmeyen, kördüğüm gibi sevgi. Hz Aişe aldığı bu cevap karşısında çok memnun kalmıştı. Ve her zaman da alacağı cevap kendisini daha da mutlu edeceğinden sık sık sorardı; “Ey Allah’ın Resulü kördüğüm ne alemde?” O Yüce Resul, her defasında, Hz Aişe’yi memnun eden cevabını veriyordu; “İlk günkü gibi..”İşte gerçek sevgi. İşte gerçek sevgili. Her birimiz kendimize soralım biz bu sevginin neresindeyiz? Çoğumuz eşimize seni seviyorum dahi diyemiyoruz, bırakın kördüğüm gibi sevmeyi… Seni seviyorum, iki kelimedir. Utanmadan söyleyebilmeliyiz. Kişi sevdiğini belli etmelidir.

Hz. Aişe, hakkında ayet nazil olacak kadar fazilet sahibi, müminlerin annesi, Sıddık-ı Ekber’in ölüm döşeğinde, “…senden daha sevimli servet bırakmıyorum. Seni kaybetmekten daha büyük bir fakirlik ise bilmiyorum” dediği, Habibullahın sevgilisi, Müslüman hanımlara en büyük örnek, çok kısa süren evlilik hayatına çok büyük kazanımlar sığdıran mübarek bir insandır.

Her müslüman hanım Hz. Aişe’nin (ra)  hayatında kendisi için nice örnekler ve dersler bulur. Çünkü hayatın bütün cilveleri, bütün değişimleri onun hayatında tecelli etmiştir. Kızlık, eşlik, dulluk, sevinç ve keder, mutluluk ve musibet gibi haller Hz. Aişe’nin hayatında örnek alınacak birer hadise olarak görünür. Bu tertemiz hayat; ilmi, amel, ahlaki, derslerle paha biçilmez birer hazine kıymetinde örneklerle doludur. Bu itibarla Hz. Aişe’nin tarihi temiz ve olgun kadınların aynasıdır. Müslüman kadının gerçek hüviyetini, bütün temizliği ve berraklığı ile o aynada görür.

Hz. Aişe, Hz. Peygamber (sav) ile Mekke de nişanlanmış ve üç yıl sonra hicretin ilk yıllarında Medine’de evlenmiştir. Böylece o, Hz. Ebu Bekir gibi bir babanın evinden Allah resulünün evine intikal etti ve gelişmesini, yetişmesini, şahsiyetinin olgunlaşmasını Hz. Peygamberin evinde tamamlama imkanı buldu. Sahip olduğu kabiliyetlere Hz. Peygamberin desteği de eklenince, onun baba evinde aldığı eğitim, vahyin aydınlattığı Peygamber evinde Kur’an ve sünnet eğitimiyle daha da gelişti, olgunlaştı ve derinleşti.

Hz. Aişe’nin gençliğinden itibaren hayatı, yüksek ahlakın canlı bir numunesi olan Resul-i Ekrem’in zevcesi olarak geçmişti. En yüksek terbiyeyi en büyük öğretici olan Hz. Peygamberden (sav) alan Hz. Aişe’nin de ahlakının en yüksek derecesinde olması tabii idi.

Kanaatkar, mütevazi, aynı zamanda vakur ve cömert idi. Çocuğu olmadığı için annelik duygusunu tadamamış olan Hz. Aişe öksüz ve fakir çocukları yanına alır, onların terbiye ve yetiştirilmesine itina eder, sonra da onları evlendirirdi. Bir çok köle ve cariyesini azad etmişti. Metanet ve takva sahibi, şefkatli ve ibadete düşkün bir kadındı. Hz. Peygamberle (sav) birlikte gece ibadetlerini ihmal etmeyen Hz. Aişe kadınlarla namaz kılarken onlara imamlık etmiş ayrıca her yıl hacca gitmiştir.

Hz. Aişe bir çok savaşa katılacak kadar korkusuz; devesine atlayıp siyasi bir harekete kalkışacak  kadar atak ve özgür, askeri bir seferi idare edebilecek kadar komuta gücüne sahipti.

Hz. Aişe zekası, anlayışı, kuvvetli hafızası, güzel konuşması, Kur’an’ı Kerim’i ve Hz. Peygamberi en iyi bir şekilde anlamaya çalışması gibi vasıfları sayesinde Hz. Peygamberin yanında müstesna bir mevki kazandı. Gül sultan ” İçinde Kur’an okunan ev, gök ehline, yerden yıldız gözüktüğü gibi görünür. “diyor.

Hz. Peygamberin gece yolculuklarında kendisiyle sohbet yapabilmek için Hz. Aişe’yi tercih etmesi, bazı davetlere onun da gelmesi şartıyla kabul etmesi, bardağa onun ağzının değdiği yerden içmesi, abdest ve namaz arasında hatta oruçlu iken bile onu öpmesi ona karşı gösterdiği sevgi ve samimiyeti gösterirken; (Tahyîr, Allah Rasûlü’nün hanımlarının, Efendimizle birlikte yaşayıp-yaşamama mevzuunda muhayyer bırakılmaları hadisesidir. Mebdei ne olursa olsun, bu hâdise, Allah Resulü’ne bizzat Cenab-ı Hakk’ın emridir. Konu ile ilgili ayet aynen şöyle demektedir: “Ey peygamber! Hanımlarına söyle: “Eğer dünya hayatı ve onun ziynetini istiyorsanız, gelin size bağışta bulunayım ve güzellikle salıvereyim. Eğer Allah’ı, peygamberini ve ahiret yurdunu istiyorsanız bilin ki, Allah içinizden iyi davrananlara büyük ecir hazırlamıştır”(Ahzab/28-29).) tahyir hadisesinde kendisine düşünme ve seçme imkanı verildiği halde Hz. Aişe’nin hiç tereddüt etmeden derhal Hz. Peygamberi  tercih etmesi onun da kocasına olan sevgisini ve bağlılığını göstermektedir.  Hz. Peygamber (sav) Hz. Aişe’nin  seviyesine inerek onunla yakından ilgilenmiş  onunla koşu yapmış; hatta ona mescide kılıç kalkan oynayanları seyrettirmiştir.

Efendimizin (sav) eşi Hz. Aişe ile zaman zaman koşu yarışı yaptığı, bu şekildeki yarışları teşvik ettiği ve sahabenin de bu tür koşu yarışmaları yaptığı bilinmektedir.. Peygamberimizin bizzat kendileri Hz. Aişe annemizle birlikte iki sefer koşu yapmış, ilkinde Hz. Aişe kazanmış, ikincide ise kilo alması sebebiyle Hz. Aişe kaybetmiş, ve koşuyu kazanan Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Bu, önceki koşuya bedeldir; ödeştik.” (Ebu Davud,Cihad 68)

Hz. Aişe validemiz, Hz. Peygambere (sav) karşı beslediği derin sevgi yanında  ona itaat ve emirlerine dikkat etmekle de temayüz etmişti. O her bakımdan Resul-i Ekrem’in yar ve yardımcısıydı. Her hususta onun emri ve talimatı doğrultusunda hareket ediyordu. Dindarlığı ve takva sahibi oluşuyla Resul-i Ekrem’in en sadık en fedakar ve en samimi arkadaşı idi. Karı koca olan bu iki büyük insan arasındaki sevgi ve kaynaşma aralarındaki samimiyet ve sıcak ilişki, ama daima muhafaza ettikleri vakar ve nezahet, bütün Müslüman çiftler için en güzel örneği teşkil etmiştir. Hz. Aişe validemiz kalbine karşı bir kalbi bulmuştu. En sevgilinin sevgilisi olmuştu.

İnsanın en fazla ihtiyacını temin eden, kalbine mukabil bir kalbin bulunmasıdır ki, her iki taraf sevgilerini, aşklarını, şevklerini mübâdele etsinler ve lezâizde birbirine ortak, gam ve kederli şeylerde yekdiğerine muâvin ve yardımcı olsunlar.

Kalblerin en latifi, en şefiki kısm-ı sânî ile tâbir edilen kadın kalbidir. Fakat kadın ile ruhî imtizacı (geçimi) ikmal eden, kalbî ünsiyet ve ülfeti itmâm eden, sûrî ve zahirî arkadaşlığı samimîleştiren, kadının iffetiyle ahlâk-ı seyyieden temiz ve pâk bulunması ve çirkin ârızalardan hâlî olmasıdır. ” (İşârâtü’l-İ’câz)

 “Peygamberlerinden sonra  bu ümmette  meydana çıkan  ilk bela tokluktur. Çünkü, insanlar doyunca  bedenleri şişmanladı, kalpleri zayıfladı. Dünya hırsları kabardı.” (Hz. Aişe R.Anha)