Güneş Dünya’ya Yaklaşacak!-2

Önceki yazımızda Güneşin “doğuşunu” ele almıştık. Şimdi de her fani gibi “Sonu nasıl olacak?” sorusuna cevap arayacağız.

Akla ilk gelen soru şu: Güneş stoktaki mevcut hidrojeni yakarak ışıldadığına göre stok bitince ne olacak?

Göğün bu güzel gözü ve Dünya sarayının lambası ve sobası Güneşimiz diğer yıldızlar gibi iki büyük fizik kuvvetinin mükemmel dengelenmesi ile devam ediyor. Bir yandan kendi ağırlığı altında büzülüp küçülmek istiyor. Bir yandan da çok sıcak olduğu için genleşip uzaya dağılmak istiyor. İki zıt kanun birbiri ile öyle dengelenmiş ki, ne Güneş içine çöküyor, ne de uzaya genleşiyor. Ancak merkezdeki nükleer santralin enerjisi olan hidrojen bitince Güneş’in çekirdeği büzüşecek, etrafı ise alabildiğine genleşecek. Öyle ki Dünya’ya kadar bir balon gibi şişecek.

Gazları merkeze çeken yerçekimi ile gazları uzaya saçmak isteyen yüksek sıcaklık birbirini dengelediği için yaklaşık 1 milyon 400 bin km çapında olan Güneş de sabit boy ve dengede duruyor. Ancak bu sonsuza kadar sürmeyecek elbette.

Güneşimiz her saniyede 600 milyon ton kadar hidrojeni yakıp Sahibinin idaresi ile enerji üretiyor. Hesaplama yaparak mevcut stokun ne kadar dayanacağını tahmin edebiliriz diye düşünebiliriz; ama sonuç pek de öyle değil…

Her saniyede yok olan 4 milyon ton hidrojen, meşhur “enerji = kütle x ışık hızı karesi” enerji-kütle denkliğinden elde edilen sayısal değeri saniyeden dakikaya, dakikadan saate; güne, yıla, yüzyıllara taşıdığımızda Güneş’in merkezdeki hidrojenin bitiş süresini hesaplayabiliriz.

Güneş’in anatomisi: 1 çekirdek. 2 radyasyon tabakası. Bu tabakadaki radyasyon basıncı, 3. katmandaki hidrojenin çekirdeğe ulaşıp ek yakıt olarak Güneş’in ömrünü uzatmasına engel oluyor.

Güneş’in Ömrü Beklenenden Daha Kısa

Güneş’te %75 oranında hidrojen, %25 oranında helyum ve %0,01 oranında diğer elementler var. Başlangıçta helyum miktarı çok daha azdı, ama 4,5 milyar yılda Güneş’teki rezerv yakıt hidrojen büyük miktarda helyuma dönüştü.

Güneş’in %75 oranında hidrojenine bakarak, Güneş’in 100 milyar yıl süre yanacak kadar hidrojeni bulunduğunu söyleyebilirsiniz. Fakat sorun şu: Nükleer füzyon ancak çok yüksek ısı ve basınçta gerçekleşebilir. Güneş’in çekirdek sıcaklığı 15 milyon derecede olduğunu hatırlayalım.

Öte yandan Güneş’in iç yapısı gereği, çekirdeği saran radyasyon tabakası, daha üstteki gaz katmanlarını ısınmasına ve sürekli genleşmesine sebep oluyor. Böyle olunca üst tabakalardaki hidrojen Güneş’in çekirdeğine ulaşamıyor. Nükleer reaksiyon santrali Güneş çekirdeğinde çalışıyor çalışmasına ancak çekirdek ve çevresindekiler kullanılabiliyor sadece. Çekirdek dışındaki hidrojen kullanılamadığına göre Güneşin ömrünü hesaplamak kolay olmuyor…

Evet, merkezdeki ısı üretimi durursa Güneş’i dengede tutan kuvvetler çekim lehine bozulur ve merkeze doğru çökmeye başlar. Bu durumda sonun başlangıcı gelmiş demektir. Bu defa dış tabakalardaki hidrojenini bitiren güneş, merkezinde yoğun bir helyum ve şişmiş bir dış yüzeyi ile kıpkırmızı dev bir yıldız hâline gelir. Rengi kırmızıya bürünür.

Gökyüzünü Kaplayan Kırmızı Dev

Güneşimiz o safhada yavru gezegenlerini yutmaya hazırlanan bir ana dev misali tüm uzaya ateş ve alev püskürtmektedir. Dış yüzeyi şimdikine göre o kadar sıcak değildir ama hacimce çok irileştiğinden, yaydığı ısıdan, önce en yakın gezegenler etkilenecektir. İlk kurban hâliyle Güneş’e en yakın konumdaki Merkür’dür. Kırmızı devin ateşi ile buharlaşıp eriyecektir Merkür.

Sonra sıra Venüs’e gelecektir. Karbondioksit gazının çok zengin olduğu bu ikinci gezegen de kızgın alevlerin etkisinde kalarak çıra gibi tutuşup kül hâline gelecektir.

Ve sıra Dünya’da…

Güneş’in büyüklüğü, Güneş’teki reaksiyonların gücü hep çok ince hesaplara bağlıdır. Bizim de yaşamımız bu çok ince hesaplara göredir ve tesadüflere bağlı hiçbir süreç ve olay göremezsiniz.

Güneş ve Dünya’nın çok hızlı hareketlerin tümünde Dünya’mız Güneş sistemiyle, galaksisiyle hep yepyeni, her biri öncekinden farklı bir konumda yer alır. Sonsuz Kudret tecellisi ile Allah’ın hassas ölçülerle yarattığı yasaları çerçevesinde gerçekleşen tüm bu oluşumlardaki çok hızlı, çok ince hareketlerin hiçbiri bizim Güneş’e göre konumumuzu etkilemez, Dünya’daki hayatın yok olmasına sebep olmaz

Ancak ne var ki bir gün Güneş’in Dünya’ya yaklaşması Dünya için kaçınılmaz sonu getirecektir.

Dünya’ya yaklaştığında kırmızı devin dış katmanları boşluk denilebilecek kadar ince olsa da ısı bin derecenin altında olacak. Bu dünyayı eritecek ısı sayılmaz elbette. Bu esnada üzerinde hiçbir canlının yaşaması mümkün olmasa da, Dünya Sahibinin izni ile yine var olmaya devam edebilir.

Hadislerde, kıyamette/mahşer gününde Güneş’in Dünya’ya yaklaşacağı haberi verilir. Yaklaşmanın keyfiyetini elbette Cenab-ı Allah bilir. Ne var ki, her yıldızın ömür sürecinde olduğu gibi Güneş’in de “Kırmızı Dev” döneminde böyle bir yaklaşmanın vuku bulacağını astronomik olarak bilmekteyiz.

Hadiste bildirilen “Güneş’in Dünya’ya yaklaşması” haberini akıllarına sığıştıramayanlara kırmızı dev dönemini hatırlatıyoruz.

Yıldızların “ölümü” büyüklüklerine göre farklılık arzediyor. Güneşimiz gibi düşük-orta ölçekli yıldızların sonu “beyaz cüce” halini almaktır. 

Beyaz Cüce Geliyor!

Kırmızı dev hâline gelmiş güneşimizin merkezindeki sıcaklık 100 milyon dereceye çıkınca bu sıcaklıkta Güneş’in ‘külü’ niteliğindeki helyum ‘yanmaya’ başlar. Ne var ki hidrojenden sonraki füzyon reaksiyonları çok verimli değildir. Üçlü alfa süreci dediğimiz üç helyum çekirdeğinin bir karbon atomuna dönüştüğü reaksiyon için stok da bir kaç milyar yıl içinde biter.

Bu şekilde yanıp biten ‘kırmızı dev’ kendi içine doğru çökmeye zorlanır. Sıkıştıkça iç sıcaklık ve basınç olağanüstü boyutlara çıkar… Sıkışma son safhaya geldiğinde Güneş kendi merkezine doğru çekim kuvvetiyle dış tabakalarını sıyırıp atar. Çevresini atan Güneş o zaman sadece bir merkez çekirdeğinden ibaret kalmıştır. İç merkezde, atomların yörüngelerinde yer alan elektronlar, çökmenin daha ileri gitmesine engel olurlar.

Elbette çekirdekteki helyum tükendiği zaman yanma duracak ve Güneş geçici olarak soğuyacak. Ancak, Güneş karbon ve oksijeni yakacak sıcaklığa asla erişemeyecek. Çünkü artık yeterince ağır bir yıldız değildir ve büzüldüğü zaman çekirdeği yeterince sıkışamayacaktır.

Güneşimiz, tıpkı çekirdeğindeki hidrojeni bitirdiği zaman soğuyup büzüldüğü gibi, helyumu yaktığı zaman da büzülecek. Böylece ikinci kez tutuşarak bir süre daha yanmaya devam edecek.

Çekirdekte nükleer füzyon durmuş olmasına rağmen, ikinci bir yanma devresi daha geçirecek. Çekirdeği saran alt gaz tabakadaki yedek hidrojen Güneş’in büzülmesi neticesinde sıkışıp ısınacak. Bu da Güneş’in tekrar şişerek genişlemesine yol açacak.

Bu kez en içteki çekirdek yerine, direkt alt tabakadan ısınan Güneş çok daha büyük bir kırmızı dev halini alacak. Kısacası Güneş’i saran gazlar daha da incelecek ve yüksek sıcaklığa bağlı güçlü güneş rüzgarı bütün bu gazları uzaya üfleyecek. Güneş işte bu son aşamada iyice küçülerek son nefesini verecek ve beyaz cüceye dönüşecek.

Güneşimizin Kaderi

Uzak gelecekte beyaz bir “cüceye” dönüşmek her yıldızınki gibi güneşimizin de kaderi. İlahi kader yıldızlara da böyle bir süreç planlayıp takdir etmiş. Güneş bu safhaya ulaştığında milyarlarca yıl sıcak kalmayı sürdürse de dev hacmi öylesine sıkışmış durumda olacak ki, iç ısısını, bilinen en iyi yalıtıcıdan daha verimli şekilde içinde hapsedecek. Ancak iç nükleer fırın sönmüş olacağı için, uzayın soğuk derinliklerine doğru yayılan küçük ısı ve ışınım sızıntısını besleyecek yakıt rezervi tükenmiş olacak.

Bir zamanlar haşmetli olan Güneş, o zaman bir cüce kalıntısı olarak yavaşça soğuyup sönükleşecek ve olağanüstü katılıkta bir kristale dönüşecektir. Sonunda tamamen silikleşecek ve sessizce, uzayın karanlığına gömülecek. Güneşimiz dahil olmak üzere, Samanyolu’ndaki yıldızların %97’sinin kaderi böyle olacak. Beyaz cüce olarak küçülüp sönecekler.

Diğer daha büyük yıldızların kaderi ise farklıdır. Bin ışık yılı mesafeye külünü dağıtan bir patlamanın ardından çöken çekirdeği, ya uzayın “delindiği” kara deliklere dönüşür; ya da bir saniyede bin dönüş yapan bir çay kaşığı kütleli milyar ton ağırlıkta nötron yıldızı halini alır.

Elbette bütün bu anlattıklarımız, Allah’ın yıldızlar için takdir ettiği süreçlerdir. Güneş’in geçireceği gerçek süreci elbette onu yaratan ve idare eden Allah bilir.

İşte böyle, insanoğlu yıldızlar hakkında “Her nefis ölümü tadacaktır” âyetinin hükmünü, bilim penceresinden gök yüzünde böyle görmektedir.

Evet bu âlemde Allah’ın kanunu böyledir; her doğan büyür, yaşlanır ve ölür. Ancak Allah’ın başka kanunu da vardır; her akşamın ardından sabahı, her kışın ardından baharı getirir. Ve yüce kelâmı Kur’an’da insanlar için ebedi hayatı müjdelemiştir.

Güneşimizden geriye böyle bir bulutsu kalacaktır. Helis Bulutsusu, sönen ve beyaz cüceye dönüştürülen bir yıldızdan geriye kalan gezegenimsi bulutsudur.

Yıldızlar insan gibi. Ölünce çürümüyorlar, daha doğrusu çürüyüp yok olmaları için 100 trilyon yıl geçmesi gerekiyor. Yıldızların tozları nebula halinde uzayın derinliklerine dağılıyor.

Daha büyük yıldızlar ise hayat merdivenini daha çabuk tırmanıyorlar ve ölümün kucağına daha çabuk düşüyorlar. Merkez kısımları kara delik ya da nötron yıldızları halini alırken, çevresi ise patlama ile uzayın geniş alanına yayılıyor.

Prof. Dr. Osman Çakmak – Zafer Dergisi (Ağustos-2019)