Gururdan Kurtulup İmanı İhlasla Korumak

İhlaslı bir insanın camide kıldığı namaz ile evde kıldığı namaz aynı olmalıdır. İki mekan arasındaki namaz kılma hızında, süresinde … bir farklılık varsa, iki mekanda da aynı şekilde ( her ikisinde de yavaş ve ihlaslı olarak) kılmaya özen göstermelidir.

İlah kelimesi; kendisine ibadet edilen, kanunları kabul edilen, yardımı beklenen, rızası gözetilen anlamlarına gelir.

    Müslümanın tek bir ilahı (iyilik beklediği, rızasını kazanmak istediği …) vardır o da Allah’ü Teala’dır. Eğer kişi yaptığı bir fiil, ibadet, namaz, söz… ile müdürünün, amirinin, babasının, hocasının, eşinin… rızasını kazanmak için, ondan bir iyilik elde edebilmek için, bir amel yapıyorsa o kişi, o niyeti ile “fiili şirke “, küfüre düşebilir. Kişi, dini bir eylemi sadece Allah için yapmalı, bu yönde gayret göstermelidir. Aksi o insan için hüsran olur…

     Kur’an da bir ayet-i kerime’de :” Şeytan sizi Allah’ın affı ile aldatmasın ” buyruluyor. Büyüklerimizin, küçüklere durmadan söylediği, şimdi küçüksün oruç tutma, namaz kılma… Allah görüyor, affeder… sözlerine karşı, yukarıdaki ayet bizlere bu tür sözlerin şeytandan gelebileceği yönünde uyarıda bulunmaktadır. Bu kudsi emirleri unutmamak gerektir: Evet, “Allah c.c. İnsana buluğ çağından sonra ibadeti emrediyor.” Peygamberimiz a.s.m. ise:  “Yedi yaşından sonra evlatlarınıza namazı emredin, on yaşından sonra onları zorlayın buyuruyor.” Mü’min: Ümid ve korku içinde de bulunmalıdır. Hz. Ebu Bekir (R.A)’ın buyurduğu gibi ” Bir kişi cennete girecek dense o kişinin ben olduğumu umarım. Bir kişi cehenneme girecek dense, o kişinin yine o kişi ben olacağından korkarım.” Buyurmuştur.

     Alimler: Tevhidde sadakat demek, hediye alındığı vakit vasıtaya bakılmadan nimetin Allah’tan olduğunu bilerek O’na şükretmek demektir, derler

     Hz. Resul : Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan cennete giremez buyurur (Müslim, Îmân, 148, 149 ). Nuh(A.S) oğullarına :Sizi iki şeyden nehy ederim: “Şirk ve kibir ” der . (Müslim)

     Süleyman Darani: “Bazı amirlerden duyduğum yanlış şeyleri düzeltmek isterdim. Beni öldürürler korkusu ile nazar ederdim. Fakat korkum ölümden değil, bu vesile ile ölüm anında bana gelecek gururdan idi.” demektedir.

     İnsan kendine baktıkca kibirden uzak durur:

     Mü’sab : İki defa sidik yolundan meydana gelen insanların böbürlenmesine şaşarım der.

     Hasan-ı Basri : Ademoğullarına şaşarım. Günde en az iki defa eli ile pisliğini yıkadığı halde, sonra dönerde yer ve göklerin cebbarı olan Allah ile muaraza eder.

     Mitraf , kibirli birini görünce : ” Evvelin nutfe, ahirin toprak. Bu iki hal arasında ise karnını yarsak bağırsaklarından bir sepet pislik çıkar bu kibir neden ?” diye söylenir.

    Ömer b. Abdülaziz, halifeliği sırasında bir gece vakti, bitmekte olan lambanın yağını kendisi tazeler. Bunu ne o sırada hazır bulunan misafirine, nede uyumakta olan hizmetçisine yaptırır. Ömer b. Abdülaziz, misafirinin şaşırdığını görünce, giderken de Ömer’dim, gelirken de Ömer, hiç bir şey değişmedi. İnsanların hayırlısı tevazu gösterendir buyurur.

    Bazıları ibadetlerini gizli yapar. Ama amellerinin çevresince bilinmesini ister ve bu ikilem arasında dönüp durular. Bazıları ise amel eder, bu amellerinin çevresince duyulmasını istemez ama herkesin kendisine hürmet göstermesini ister. Meclislerde kendilerine yer vermelerini, hizmet etmelerini… ister. Çevresinden hürmet görmeyince de çevresine kızar, darılır.

    Namaz kılan kişinin aklına birden bir yerden bir şey alması gerektiği gelir. Yalnız olsa namazı bozacaktır. Ama görenlerden utanarak namaza devam eder. Eğer kıldığı farz ise edası gerekir… Yalnız kılan kişinin arkasına cemaat toplansın eğer namazı daha güzel şekilde kılmaya devam ederse, niyetine bakılır. Riya, niyetine galebe çalarsa namazı  ifsad olur.

  Hikaye olunur ki :

     Şeytan dört kişiyi yoldan çevirmek ister. Birinci kişi ilim meclisine giderken, şeytan önüne çıkar. Şeytan onu kendi meclisine davet eder. Adam bunu kabul etmez ve şeytanla mücadeleye başlar. Bu artık o kişi için bir vazifedir. O kişi hakkında şeytan gayesine ulaşmıştır. Onu yolundan alıkoymuş, lüzumsuz şeylerle oyalamaktadır.

     İkinci kişiyi biraz oyalar, fakat adam yoluna devam eder. Şeytan bir sürede olsa o kişiyi yolundan alıkoyduğu için memnundur.

     Üçüncü kişi ona hiç iltifat etmez. Aynen yoluna devam eder.

     Dördüncü kişi de şeytana hiç yüz vermez, yürüyüşüne hız verir, yoluna devam eder.

     Şeytan bir dahaki sefere ilk üç kişiden ümitlidir. Ama sonuncu için ümidi kalmaz. Hatta hızlanmasından korkarak karşısına çıkmaz. Bizim görevimiz dördüncü adam gibi olmaktır. Namaz kılmamıza engel olmak isterse, bir an önce kılmalıdır, zekatı vermelidir… iyi niyetimizi bir an önce pratiğe geçirmelidir.

     Abid biri, bir ağaca tapıldığını duyar. Allah rızası için onu kesmek için yola çıkar. Şeytan karşısına çıkar. Ona engel olmak ister. İbadetine dön, sana ne, der. Abid :

     Bu da benim ibadetimdir, der. Şeytan,o ağacı kesme her gün bir altın yastığının altına bırakayım, der . Abid kişi kabul eder. Altınları bir süre alır. Fakat sonra yastığının altında altın bulamaz. Yine baltasını alır, yola çıkar. Şeytan yine karşısına çıkar, dövüşürler. Bu defa adam yenilir. Adam şaşırır, şeytan : İlk seferinde Allah rızası için buraya gelmiştin, beni de yenmiştin. Ama şimdi nefsin için geldin. Ben de seni yendim, der.

     Kaynağını Allah’tan alan kuvvet asla hüsrana uğramaz. Fakat araya menfaat girerse, niyetimize göre karşılık alırız.

     Unutmamalıdır ki şeytanın her seviyedeki insanlar için oyunları, tuzakları vardır. Bizler bunları öğrenip, tedbirlerini almalıyız ki bu tuzaklara düşmeyelim.

İslam’ı yaşayarak örnek olanlar…

İnsanın imanda ve ihlasta mesafe alıp inkişaf etmesi çok değerli duygu ve davranışlara sahip olmasına sebeptir. Maneviyatta ilerleyen insan, çevrenin etkisinden kurtulur, sadece Allah rızasına kilitlenir. Davranışlarını da buna göre düzenleyerek örnek bir hayat yaşar.Bugün sizlere imanda ve ihlasta inkişaf ederek dinde derinleşmiş bu örnek hayatlardan çeşitli davranış misalleri sunmak istiyorum. Muhtemelen siz de benim gibi bu misalleri ibretle okuyacak, tefekkür edeceksiniz.

Şam’ın ileri gelen âlimlerinden İbn-i Muhayriz (vefatı: 99), alışveriş için kimsenin dikkatini çekmeden bir dükkana girmiş, alacağı malları seçiyordu. Geriden biri kendisini fark edince hemen dükkan sahibinin kulağına eğilip haber verdi:

– Şu mallara bakan zat Şam ve Kudüs’ün büyük din âlimlerinden İbni Muhayriz’dir. Ona ucuz fiyata ver.

Bu tanıtımı duyan İbni Muhayriz ,kitaplık çapta bir ikazda bulunur;

– Biz buraya paramızla mal almaya geldik, dinimizle, ilmimizle değil! Bizim ilmimiz İslam’ı doğru yaşamak içindir, menfaatimize alet etmek için değildir. Lütfen bizi ilmini menfaatine alet eder hale getirmeyin! Herkese nasıl satıyorsanız bize de aynı fiyattan satış yapın, bir ayırım yapmayın.Böyle ilim adamı örneğine ne kadar muhtacız bugün değil mi?

Büyük müctehid Ahmed bin Hanbel (H. 241) Bağdat’ta pazardan dönüyordu. Onu elinde çantasıyla gören biri koşarak gelip çantasını taşımak istedi. Vermek istemeyince de ısrar etti:

– Efendim bizim vazifemizdir büyüklerimize hizmet!..

Ahmed bin Hanbel ise:

– Biz kendimizi çantası taşınacak büyüklerden bilirsek bu kibir olur, küçüklerden biri olduğumuzun delilini teşkil eder… Bu sebeple bizi büyüklerden bilmek size sevap getirse bile bize günah kazandırır. En iyisi, kendimi çantası taşınacak büyüklerden biri saymayıp yükümü kendim taşımalıyım. Çünkü mahşerde de herkes kendi yükünü kendisi taşıyacak, kimse kimsenin yükünü yüklenmeyecektir…

Yahya bin Muaz’a biri şöyle sordu:

– Ben ihlasta ilerlemek istiyorum. Nasıl anlarım ihlasta ilerlediğimi?

Şöyle cevap verdi Yahya bin Muaz: – Seni övenle yeren, nazarında eşit oluyorsa ihlasta ilerliyorsun demektir. Öyle değil de seni öveni seviyor, yerene kızıyorsan ihlasta yerinde sayıyorsun, ilerleme yok demektir.

Gerçekten de insanların ne övmesi kurtarır ne de yermesi batırır. Mühim olan Allah’ın övmesidir.

Hz. Aişe’ye sorarlar:

– İnsan kendinin iyilerden olduğunu nasıl anlayabilir? Şöyle cevap verir:

– Ne zaman kendini kötülerden bilirse o zaman!

– Kötülerden olduğunu ne zaman anlar?

– Ne zaman iyilerden biri olduğunu düşünmeye başlarsa, o zaman kötülerden olduğu anlaşılır!

Gönenli Mehmet Efendi (vefatı: 1991) elini öpmek isteyene asla el öptürmez, üstelik çıkışarak söylenirdi:

– Benim elimi öpeceğine kendi elini öp! Çünkü derdi, benim elimi öpme tevazuuna sahip olanın eli öpülür. Öyle ise sen kendi elini öp!

– İyi ama dediler, biz büyüklerimizin elini öpmek isteriz.

– Siz dedi, bizi büyüklerden bilirseniz sevap alırsınız; ama biz kendimizi büyüklerden bilirsek günaha gireriz. Çünkü kendini büyüklerden bilen adam kibirleniyor demektir, kibirlenen adam büyüklerden olamaz.

İşte size iman ve ihlasta ilerleyenlerden düşünce ve davranış örnekleri… Bunlar İslam’ı sözle tebliğden önce halle yaşayarak örnek olmaktalar. Bugün aradığımız da bunlar olsa gerektir. Sözle tebliğden önce, yaşayarak temsil etme örnekleri…

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: