Hadis-i Şerifte “Kafirlere Benzemeyin” Diyor

Hadisin orijinali: “Men teşebbehe bi kavmin fehüve minhüm.” (Kim başka bir kavme benzerse o onlardandır.) buyuruyor.
Şimdi, biz ki, dünyanın üç kıt’asına hakim şehid dedelerin torunlarıyız. Madem öyle, ne yapıp edip, gabilikten çok uzak durmaya gayret etmeliyiz. Bunu da bilmeliyiz ki, her şeye hassas nazarla bakan Müslümanlık, kabalığı taşır bir din değildir. Şimdi İslam dinini yaşamanın ulviyeti tarif edilmez bir değerdedir ki, Allah insana ebedi bir hayatta sonsuz bir mutluluğu vaad etmiştir. Tabii ki hak eden Müslümanlara… Onu hak etmeğe gayret lazım. Yoksa, Allah’ın Kanununa ters hareket edenin yeri Cehennemdir. O zaman biz Müslümanların, cehennemden kurtulup cenneti hak etmekte daha büyük bir derdimiz yok.
Bunu da bilmeliyiz ki Allah’ın emirlerine uymaya gayret eden kimseye, dünya rahatlığını da Allah temin eder. Bunu çoğu bilmediği için, şimdi çok kimse “işim çok, o sebepten namazımı kılamıyorum” diyebiliyor. Halbuki eğer sen namazını terk etmemeye kararlı isen hiç şüphe etme ki, işinde sana Allah kolaylık verecektir.
Adamın birini bir patron işe almış. İşe giren adam, öğle ve ikindi namazını işteyken kılmak icap ettiğine göre öğle namazını kılmak için namaza durmuşken o esnada patron geliyor. Kardeşi namazda görünce, patron “burada namaz kılmaya izin yok. Anladın mı?” diyor. O kardeş de patrona “ben namazımı kılamadığım yerde çalışmam. Kes hesabımı.” Patron hesabi kesiyor. Kardeş iş aramaya çıkıyor ve hemen iş buluyor. Kardeş yeni girdiği işin patronuna; “Size bildireyim ki ben namazlarımı kılarım. Bunu size bildireyim.” diyor. Patron “Zaten namazını kılanları biz çok severiz” der. Bu kardeş patrona “Maaşım kaç para olur?”der. O da “3.000 olur.” der. “Peki” diyor ve işe başlayıp devam ediyor. Hal bu namaz için işten atılan kardeş orada 2.000 lira maaş alıyormuş.
İşte gördünüz mü? Ekmek parasıdır demeden, namazın hatırı için işi terk ediyor. Fakat Allah öyle Kudret sahibi ki, dini için işini feda eden kardeşe hem daha kolay bir iş buluyor, hem de namaz kılmak serbest olan bir iş yeri bulmasına sebep oluyor.
Beni çok üzüyor! Vatanımızda yaşayan şehit torunları genç kız ve erkeklerin namaz kılanlar çok az.
Hele İslam’ın emirleri ile hiç bağdaşmayan kızlarımızın tesettürsüzlüğü beni daha çok üzüyor. Bu kardeşler, önlerinde onları bekleyen ölümü hiç düşünmüyorlar. Karşımızda ateş kaplayan bir evin içindekilerin hali, nasıl bize üzerse, ondan çok daha çok Müslüman geçinen kızların da büründükleri İslam dışı kıyafet bizi üzüyor ve üzmeli. Bu zavallı kızlar okulda dini eğitim alamadılar. Tek Partili devirde yozlaştırılmış anne babalar da evlatlarına lazım olan din terbiyesi vermeden yaşamaları, onlar için çok kötü bir vaziyet ama, ne yazık ki evlatlarını dinsiz yetiştiren anne baba çekinmeden onları cehenneme birer odun parçası olacaklar. Zavallı anne baba o durumdan hiç dertlenmiyorlar.
Kardeşlerim siz söyleyin. İslam’ın herhangi bir adetine sahip çıkan bir ecnebiyi gördünüz mü? Göremezsiniz, imkânı yok. Onlar bizim adetlerimize öyle ters davranırken, biz ve bilhassa bizim hanımlar, niye onların kılık kıyafetine bürünüyorlar? Hatta bunu da size bildireyim ki, onların hanımları dışarıda bizim hanımlar kadar açık saçık gezmezler. Beş altı asır çok devlet Osmanlının terbiyesi altında yaşadı. Oralarda ki Müslümanlar yaşadıkları hayat tarzını Osmanlılardan almıştırlar. 
Ben 33 üç sene Balkanlarda yaşadığım için onu bilirim. Ama çok üzücüdür. Türkiye’miz, son asırda Laik sistemin kanunlarını yaşamasıyla, dini adetleri terk ettiği için, ahlak bakımından oraların Müslümanları, Türkiye’yi taklit ettiklerinden ötürü, şimdi oradaki Müslümanların hanımları da Hıristiyanlardan daha fazla açılabiliyorlar. Buna bir delil gösterebilirim:
Ben Risale-i Nurları tercüme edip, onlara parasız dağıtmak için, her sen ikişer defa bir aylığına oralara gidiyordum. Bir ara otobüs ile, Makedonya’nın Gostivar şehrinden oranın başkent olan Üsküb’e giderken otobüste herhangi birine kitap vermeye çalışıyordum. Baktim 2-3 tane Müslüman kızı önümde. Ama onlar çok açık saçık oldukları için onlar dini kitap okumazlar diye, kararımı verdim. Karşımda bir kız gürdüm başı açık ama vücudunun her tarafı kapalı. Ona Arnavutça “Sana bir kitap hediye edeyim okursan faydalanırsın” dedim. Oda bana Makedonca demesin mi? “Ben Arnavutça anlamam” deyince. Hayret ettim. Müslümanların kızları Makedon kızlarından daha açık.    
Bunu da size bildireyim ki; Ecnebiler Müslümanlara benzememeleri için kendilerine farklı kıyafet uydurmuşlar. Balkanlarda ben yaşadığım yerde Hıristiyanların hanımları başlarının yarısı açık başörtüsü bağlarlardı. Belden aşağı etek giyerlerdi ama bizim hanımların ki gibi değil. Çok kalın etek giyerlerdi. Erkekler de Müslümalara benzememek için, başlarına kasket giymeye karar vermişler. Onunla göstersin ki, onların başları Müslümanların ki gibi secdeye gitmez.  Zaten kasketin saçağı öne doğru ise baş secde edemez. Fötr‘ü de onlar icad etmişler. Fötr onların taptıkları haça benzediği için, haçın üst kısmı kısa alt kısmı uzundur. Fötr başa takılınca insanın vücudunun alt kısmının uzunluğu onu tamamlar. Belleri de rukû’a Müslümanların ki gibi eğilmemek için 20-25  santim genişliğinde Zünnar isminde sert bir kuşak icad etmişler ve onu kullanırlarmış. 
Evet burada ki ifadelerden anladınız ki, Kasket ve Fotor kâfirlerin kıyafetlerindendir. Bu sebepten, şapka Müslüman için nasıl bir tehlike olduğunu anlatmak için, Bosna’da Seyfullah Efendi kitap yazmış. Arnavutluk’ta İbrahim Kaduku Efendi kitap yazmış. Türkiye’de İskilipli Atıf Efendi de şapka kanunu çıkmadan, kitap yazmış. Ama “Sen mi kanunumuza ters kitap yazarsın” diye, bizimkiler onu idam etmişler. Risale-i Nurların Şualar kitabının sahife 385 te Şeyhül İslam Zembilli Ali Efendi’nin şapka hakkındaki ifadesini yazıyor. O zat demiş ki, “Şapkayı şaka ile de başına koyan Kâfir olur.”
 
Fakat bir asra yakın halkımız onları taşımaya mecbur olduğu için, (ki bazısı hala taşıyor) çoğu şapkadan kurtulduğu için başı açık geziyor ki, Peygamber Efendimizi (a.s.m) hiç kimse başı açık görmemiştir. Hatta oralar sıcak memleket olduğu için, Peygamberimiz (a.s.m) yürüyerek bir yere giderken bir ağaç altına oturmuş. Serinlenmek için takkesini çekip dizi üstüne koymuş. Allah tarafından ağaçtan hemen başına bir yaprak düşmüş ve Efendimiz a.s.m daha iyi anlamış takkenin ehemmiyetini. Hanımın peçesini, çarşafını çekmek ve erkeğin takkesini çekip onlara şapka takmak… Bütün bunların vebali, İnönü Beyefendi’ye ve arkadaşlarına aittir. Lozan’da halkımızı ecnebilere benzeteceğine onlara söz vermiş. Ve dine karşı devrimlerin bir tanesi de hanımlardan tesettürü kaldırıp erkeklere şapka takmaktır. Bugün Allah’ımıza ne kadar şükretsek azdır. Tayyip Erdoğan’ın gelmesi ile O baskılar Türkiyemiz’den kalktı şükür.
Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: