Hamd İle Şükür Arasındaki Fark Nedir?
Hamd, yapılan bütün ihsan ve ikrama karşı, ihsan sahibini tazim (saygı) etmesidir. Medih ve sena ancak Allah’a mahsustur. Şükür ise, hususi yapılan ikramların senasıdır. Yani kişi gördüğü herhangi bir nimettin karşısında minnettarlık duymasıdır.
Görüldüğü üzere Hamd, şükre karşı daha geniş kapsamlıdır. Yani Rahman büyük nimetlere, Rahîm küçük nimetlere delâlet ettikleri gibi. Dolayısıyla şükür hamdın yerini tutamaz. Her şükür aynı zamanda bir Hamd’dir, yalnız her hamd şükür değildir.
Bediüzzaman, Hamd ile ilgili şöyle buyurur: “Hamdin en meşhur manası, sıfât-ı kemaliyeyi izhar etmektir. Şöyle ki: Cenab-ı Hak insanı kâinata câmi’ bir nüsha ve on sekiz bin âlemi hâvi şu büyük âlemin kitabına bir fihrist olarak yaratmıştır. Ve esma-i Hüsna’dan her birisinin tecelligâhı olan her bir âlemden bir örnek, bir nümune, insanın cevherinde vedîa bırakmıştır. Eğer insan maddî ve manevî her bir uzvunu Allah’ın emrettiği yere sarfetmekle hamdin şubelerinden olan şükr-ü örfîyi îfa ve şeriata imtisal ederse, insanın cevherinde vedîa bırakılan o örneklerin her birisi, kendi âlemine bir pencere olur. ” 1
Şükür, hamdin bir alt şubesi olarak gören Bediüzzaman, hamd daha şümullü olduğu için, şükrü de içine alır. Şükür insana verilen nimetlere, Hamd ise insana ulaşsın ulaşmasın Allah’ın vermiş olduğu bütün nimetlere yapılır. Mesela insan sahip olduğu rızka bakarak Allah’a şükür eder; on sekiz bin âlemin her bir ferdinin rızkını zamanında gönderen kemal sahibi Allah’ı düşünmekle de hamd etmiş olur.
“Hamd o âlemlerin rabbi.”2
“Hamd, o Allah’ındır ki göklerde ne var, yerde ne varsa hep O’nundur. Ahirette de hamd O’nundur. O hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyden haberdardır.” 3, işte bu mükemmelliğe karşı ancak hamd ile sena etmek lazımdır.
Şükür: Allah’ın, bize ihsan ettiği maddi ve manevi bütün nimetlere karşı yapılan bir teşekkürdür. Şükür eden kişi biliyor ki, nimeti veren biri var, oda Allah’tır.
Din âlimlerimizden müellif Hamdi Yazır, şükür hakkında şöyle diyor: “Şükür, geçmiş olan bir nimete kavlen, fiilen veya kalben Mün’imini tazim ile mukabele etmektir. Sadece fiilen veya kalben yapılan şükür ne medihtir ne hamd. Lâkin lisan ile kavlen yapıldığı vakit hem hamd hem medih olur ve bu hamd şükrün başıdır. Hamd ve şükür, ikisi de bir hakk u hakikat aşk u inşirahı ve binaenaleyh ahlâkı olmakla beraber, hamd’de mânâ-yı şevk, şükür’de mânâ-yı sadakat daha barizdir. Bu suretle şükür bir mâzi-i mütehakkıkın hatıra-i tebcili olduğundan daha zor, yapanları daha azdır.” 4 diyerek, hem şükrü izah etmiş hem de şükür ve hamd arasındaki farka işaret etmiştir.
Bediüzzaman, “nimetleri doğrudan doğruya Cenab-ı Hak’tan bilmek, o nimetlerin kıymetini takdir etmek ve o nimetlere kendi ihtiyacını hissetmektir” diyor. 5
“Şükür, verilen nimetlere karşı yapılır, “Halık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.”6
Şükür, nimetlere karşı yapıldığı gibi musibetlere karşı da yapılır. Bu konuda Bediüzzaman şöyle diyor: “Musibet zamanında yapılan şükür, musibetin her saatini bir gün ibadet hükmüne geçirir. Zira bu tür ubûdiyete riya giremez.” 7
“Hâlık-ı Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor.”8
Bediüzzaman,Şükür risalesinde: şükür, “Âlemin yaratılışının (hilkat) en önemli neticesidir”diyor. 9
Keza, “Hilkat’in en önemli neticesinin şükür olduğunu” belirten Bediüzzaman, hayat-şükür ilişkisinin varlık âlemi içindeki konumu üzerinde de durmuştur.
“Hayat, bütün kâinattan süzülmüş en safi bir hülâsası olduğu gibi, kâinattaki en mühim bir İlâhî maksat ve âlemin yaratılışının en mühim bir neticesi olan şükür ve ibadet ve hamd ve muhabbeti netice veren bir büyük sırdır.” diyor. 10
Rüstem Garzanlı
25.09.2014
www.NurNet.org
KAYNAK:
1- İşartü’l-İ’caz
2- Fatiha,1
3- Sebbe,1
4- Hak Dini Kur’ân Dili,I/57
5- 29. Mektub, 1. Söz
6- 19 Lem’a
7- 2. Lem’a
8- 29. Mek.
9- 28.mektup,beşinci mesele
10- 30. Lem’a, Beşinci Nükte