Haşir -Yeniden Dirilme

Allah bu alemi yaratmış ve bu alemden sonra ahireti getirmezse abes olur, haşir haktır ve doğrudur. Hazreti Muhammed(sav) peygamber ise elbette onun haber verdiği haşirde gelecektir. Kuranı Kerim haşri o derece izah etmiştir ki hiç şüphe bırakmamış. Allah’ın kelamı Kuran, alemi yaratan Allah, bizleri yaratan Allah diğer alemi de yaratacağını, orada tekrar dirilteceğini, yeni bir hayat vereceğini bildiriyor.

Elbette mülk sahibi mülkü hakkında konuşur, o konuda yetki onundur yapan bilir bilen konuşur. Kainattaki mükemmel nizam ahireti gösterir, yaradılıştaki tam bir hikmet, alem de abes bir şeyin olmayışı, fıtrattaki hiçbir şeyin israf edilmemesi bütün bunlar ahiret gelmezse bütün insanlık, bütün varlık, bütün kainat israf edilecek. Bütün fenler tam bir hikmeti gösteriyor, herşey de mükemmellik olduğunu görebiliyoruz. Allah öldükten sonra dirilmenin numunelerini her gün her sene bize gösteriyor, uyku vasıtasıyla her gece adeta ölüyoruz sabah ta diriltiliyoruz, sonbaharda kıyamet ilkbaharda öldükten sonra dirilme bir numune olarak bize gösteriliyor.

Ayrıca insan çok üstün bir kabiliyetle dünyaya gönderilmiş, elbette bu cevherde olan insan toprağa bırakılıp zayi edilmeyecek toprak olmayacaktır. İnsanda sonsuza açılmış emeller beklentiler var elbette bu emel ve beklentiler nazarı itibara alınacak ve ona ebedi bir hayat verilecektir. Sanii hakimin rahmeti elbette hayatı tattırıp sonra ölümle yokluğa göndermeyecek, sadık elçi bunun böyle olacağını öldükten sonra dirilmenin gerçekleşeceğini bildirmiştir, hem de Kuranı Kerim üçte bir ayetleri ile kıyameti, yeniden dirilmeyi cenneti, cehennemi anlatmaktadır haşri cismaniye sadık şahitler hak ve hakiki delillerdir.

Ebedi saadet olmazsa şu alemde gördüğümüz nizam zayıf ve gevşek bir suretten ibaret kalır, ne kadar manevi manalar varsa, ne kadar insanın irtibat halinde olduğu şeyler ve nispetler varsa bunların hepsi boşa gider. Nispetler derken; Falanca çok alimdir, abiddir, çok cömerttir, falanca ömrünü İslam’a hizmetle geçirmiş, falanca din uğrunda şehit oldu, öldükten sonra dirilme olmayacaksa bunların bir anlamı kalmıyor, hepsi toprak olup gidiyor, demek ki bütün bunlara kıymet veren değerlendiren öldükten sonra dirilmedir, öldükten sonra dirilme olmazsa hayatın bir anlamı kalmayacak, bunları nizama sokan ebedi saadettir.

Cenabı Hakk’ın her şeyde itina, her şeyde hikmetler yaratması, nizam intizamlı yaratması, onun inayetini gösteriyor. Kişinin evini çevresini temizlemesi ona ehemmiyet verdiğini onun inayetini gösterir. Allah’ta her bir varlıkla teker teker ilgileniyor, eksik yok, bu manada Allah’ın ezeli inayetinin bir timsali hikmetlere maslahatlara riayet ettiğinden saadeti ebediyeyi ilan eder. Saadeti ebediye olmazsa kainatta gördüğümüz hikmetler boşa çıkacak, bir anlam ifade etmeyecektir. Çok güzel bir bina yapılıp üzerine dam yapılmaz ise, hikmetsiz olur, o binada oturulmaz, zaten kısa zamanda yıkılır o zaman bina yapmanın bir anlamı yok demek ki.

Şu hayatı tamamlayan ahiret hayatı olacak, bu dünyadaki manalar orada devam ettirilecek ve bu alem o şekilde kemalini bulacak. Akıl araştırıyor boş ve abes bir şey var mı? Yok ilimler araştırıyor acaba alemde fazlalık eksiklik var mı? Yok. İnsanın kör bağırsağının fazlalık olduğunu söyleyenler çıktı ama bu gün onun da nice görevler yaptığı biliniyor. İlim adamları abes bir şey vardır diyemiyorlar, neden yaratıldığını bilemiyoruz diyorlar, yoksa vazifesiz ve abestir diyemiyorlar. Eğer insanlar tamamen yok olup gidecekse o zaman dünyadaki bütün manalar boşa gitmiş olacak, asıl abes bu.

İnsanın fıtratında bütün azaların görev yaptığını görüyoruz, hiçbir şey israf edilmemiş ve bu insanda ebedi yaşama arzusu var, bir milyon sene ömür verilse, bütün dünyanın saltanatı verilse insan buna bile razı değil, demek ki bu insan fıtraten ebet diyor, vicdanı ebedi hayatı bütün kuvvetiyle istiyor. İnsanda kabiliyetler, fikirler, emeller, fiiller var, en güzel şeyleri istiyor, en güzel şeylere talip, asırlarca uçmayı hayal etti, günümüzde uçaklarla uçabiliyor, gezegenler arası seyahat, yıldızlar arası seyahat mümkün olsa gitmek isteriz. Bu gibi kabiliyetler bu dünyada tam inkişaf etmiyor ama diğer alemde bunlar değerlendirilecek.

Kaşıkçı elmasının kılıfına dahi toz konmasına tahammülümüz yoksa, tedbirimizi almışsak, içindeki elması zayi etmemiz düşünülemez. Allah bizim bedenimize o kadar ihtimamla bakıyor o kadar ikramlarda bulunuyor, yeryüzünü bize bir beşik yapmış, sayamayacağımız kadar nimetlerini bize gösteriyor, bu kadar nimetleri versin de ruhumuzun ihtiyacı olan ebedi saadeti yani içimizdeki cevhere dikkat etmesin, onun isteğini nazara almasın, elbette düşünülemez. Cevherin kılıfına içindeki cevherden dolayı önem verilir, insan da ruhuyla insandır, manasıyla insandır.

İstikrai, tüme varım, yani alemde neler var tek tek inceleyemiyoruz ama incelediklerimiz her şeyin mükemmelliğini gösteriyor, tam bir intizam var, bu manaların devam etmesi diğer alemi gerektiriyor. Aynı zamanda kıymet kazansın, sedefin içindeki inci gibi öldükten sonrada ölümün içinde de saadeti ebediye incisi olacak. Saatin içini düşünecek olursak, saniye, dakika, saat, bunlar birbirinden haber veriyor, benzer şekilde gün, sene, beşer ömrü, dünyanın deveranı, geceden sonra gündüz, kıştan sonra bahar, ölümden sonra kıyamet.

Her insan tek başına bir alemdir, insan varlık alemi içerisinde en merkezdeki varlıktır, her şey bizim etrafımızda dönüyor ve bize hizmet ediyor. İnsanın fikir nuru onun emellerine beklentilerine çok genişlik vermiş, bütün zamanları yutabiliyor, mazi, müstakbel, dünya, ahiret hepsini içine alıyor, adeta oralarda geziyor, insan dışındaki nevilerin fertleri, mahiyeti, kıymeti, nazarı, elemi, kemali, lezzeti cüzi ve şahsi hudutlu ve sınırlıdır, beşerin ise ulvi külli ve sermedidir.

Yazın gördüğümüz bitkiler, meyveler sonbaharda, kışta kayboluyor, sinekler yazın var kışın yoklar ama bahar geldiğinde bunlar tekrar diriliyor, bunları nevm olarak dirilten Allah insanın her bir ferdi birer nevm gibi olduğundan her bir ferdini mustakilen hiçbir şeyi zayi olmamış olarak ismiyle, cismiyle her şeyi ile orijinal bir şekilde dirilecektir. Bu dünya insanı tatmin etmiyor, bu dünya insana dar geliyor.

Küçük bir gölde balinaları şöyle bir vaziyette görsek; Zavallı balinalar biraz gidiyor sırtlarının yarısı dışarıda bir hal, o zaman deriz ki bu balinalar bu göl için değil, bu balinalar okyanuslar için, büyük denizler için. Bizler şu dünya hayatında adeta o balinalar gibiyiz, dünya çok geniş ama dünya bize dar geliyor, fikirlerimize, meyillerimize beklentilerimize yetmiyor. Her bir insan mümkün olsa müstakil saltanatı gerçekleştirebilecek kabiliyete sahip, böyle olunca bu gibi emellerinin tahakkuk edeceği bir alem olması lazım ve insanın orada ebedi saadeti yaşaması gerekiyor.

Allah’ın rahmetini görüyoruz, insana ve mahlûkata gayet şefkatle bakıyor, ikramlarda bulunuyor ama ebedi saadet gelmeyecek olsa insana bu kadar ihtimamla bakılmasının çok ta önemi kalmıyor. İdama mahkûm biri var, kendisine her gün maddi ziyafet çekiliyor, adam bundan çok da lezzet almaz eğer öldükten sonra hayat olmayacaksa hepimiz idama mahkûm kimseleriz. Rahmete rahmet eden ebedi saadetin gelmesidir. Allah’ın çok nimetleri var, bunlardan muhabbet, aşk, şefkat bunlara dikkat et, sonrada ebedi ayrılığı, daimi icranı nazara al, nasıl o muhabbet en büyük musibet olur.

Ebedi icran muhabbete karşı çıkamaz. Seviyoruz ama sevdiğimiz zatlar bizden ayrılıyor, böyle olunca bize verilen muhabbet sanki bir ızdıraba dönüşüyor. Allah ebedi ayrılığı insanlara musallat etmeyecek, ebedi ayrılığı ortadan kaldıracak, diğer alemde insanlar daima bir ve beraber olacaklar, aşık maşukundan, anne evladından ebediyen ayrı kalacağız mülahazasıyla ömür boyu ızdırap çekeceklerdi, ama öldükten sonra dirilmeyi kabul ettiklerinde, buna inandıklarında, o ebedi aleme gitti bizde o aleme gideceğiz, orada bir ve beraber olacağız diyecekler ve teselli bulacaklardır. Peygamberimizin lisanı ebedi saadetin anahtarıdır, Kuranı Kerim Allah’ın kelamı, haşri cismaniyi bize anlatıyor ve o noktada ufkumuzu açıyor, Bismillah deyip diğer alemin kapılarını bize aralıyor. Not: Bu konunun daha geniş şeklini haşir bahsinde ve yirmi dokuzuncu sözde bulabilirsiniz.

Çetin KILIÇ

Kaynak: Muhakemat dersleri Şadi EREN.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: