En başta senin hakkın
Şekva değil şükürdür
Can senin değil Hakk’ın
Aza ve cihazatın
Senin mülkün değildir
Sen yapmadın onları
Bir şey senin değildir
Demek başkasınındır
Onun bir mâliki var
Mülkünde istediği
Gibi tasarruf yapar
Ey kardeşim bu dünya
Eğer daim olsaydı
Bu uzun yolculukta
Ölüm hiç olmasaydı
Firakın ve zevalin
Rüzgârı esmeseydi
İstikbalde manevi
Kışlar hiç gelmeseydi
Senin ile beraber
Ben de ağlayacaktım
Ağlanacak halime
Ben de acıyacaktım
Fakat madem bu dünya
Bir gün bizi kovacak
“Haydı dışarı” diye
Bizleri çıkaracak
O dışarı kovmadan
Ondan vazgeçmeliyiz
O bizi terk etmeden
Onu terk etmeliyiz
Evet, bu hastalıklar
Bize ihtar ediyor
“Senin vücudun taştan,
Demirden değil” diyor
Hem madem bu dünyanın
Zevki ve lezzeti yok
Eğer meşru olmazsa
Elem ve günahı çok
O halde hastalığa
Şekva etmeden alış
Sevap ciheti düşün
Ve zevk almaya çalış
Hastalık sabun gibi
Günah kirini yıkar
Kefaretü’z-zünubtur
Günahlarını sıkar
Bir ağacı silkmekle
Nasıl meyveler düşer
Hasta da titredikçe
Öyle günahlar düşer
Eğer günahlarını
Hiç düşünmüyor isen
Yahut ahiretini
Hiç bilmiyor isen
O zaman çok dehşetli
Sende bir hastalık var
Gerçek hastalığından
Daha da büyük zarar
O zaman sen feryat et
İstersen bağır, çağır
Çünkü bu hastalığın
Her şeyden daha ağır
Çünkü sen ahireti
Düşünmediğin için
İdâm-i ebediyi
Hayal ettiğin içim
Güya bütün bedenin
Yaralar içindedir
Dünya kadar hastalık
Senin bedenindedir
İşte bu hastalıktan
Duymaman için acı
Ancak şifa getirir
Sana iman ilacı
Allah’ı bilmeyenin
Başında bela vardır
Düşünen insanın da
Allah’ı ona yardır
Maddi hastalıkların
Elemini hissetmez
İmanın kuvvetiyle
Altında hiç ezilmez
Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR
09.03.2013 – Cumartesi