Hiç

Rabbani AŞK Rehberi

Her şeyin başladığı nokta…

Her şey olduğunu zannedersen hiç olursun da…

“Hiç”liğe boyun bükersen…

Olursun!

“Hiç”lik makamı, başkalarının yaptıklarını yaparak değil, kendini tanıyarak başlayan bir yolculuğun kutlu armağanı…

“Hiç”lik ki, asıl olana kavuşmak için tek seferde bulunması gereken kırkıncı kapı.

“Hiç”lik ki, nasipten ibaret olana kucak açmak…

Üstadın Çöle İnen Nur’da dediği gibi hani; “Kim inanır? Kim inanmaz?”

Ve inanmak nasiptir.

“Hiç”lik nasiptir…

Allah’tan gayrısı “hiç”tir.

***

“Çünkü aşk ve muhabbete elem lazımdır!”

“Ve aşk-ı hakiki sevgilinin elem ve nimetlerini eşit görmekle ele geçer… İşte bu hal rıza makamına kavuşmaktır.”

“Şiblî hazretlerine, sen muhabbet ehli olduğunu söylüyorsun, ama senin bu gürbüz ve sağlıklı hâlin muhabbetle bağdaşmıyor, demişler. O da şiirle cevap vermiş:

“Kalbim sevdi, bedenim habersizdir sevgiden,

Bedenim sevse idi, erirdi muhabbetten.”

***

Aşk…

Ve ah, ey aşk…

Aşkta denklik arayan, ticaret peşindedir. Kendisini satmak, kendisine paye biçmek peşindedir. Yani iki gözüm, aşkta denklik arayanın aşkı kendinedir. Aşka layık olduğunu zanneden, bu sırrın kapısını bırak aralamayı, önünden geçemez…

Kendini yok bileceksin.

Varlığını aşkınla tarif edeceksin. Tariften sonra “yok”luğun kalacak.

Aşkından gelen her derdi nimet bileceksin…

Ki söz söylemeye hakkın ve takatin olsun…

Rabbim, Muhammed Mustafa’ya “Habibim” dediği için, İmam-ı Rabbani sekr asaletiyle, “Ey Rabbim seni Peygamberimin Rabbi olduğun için seviyorum” demiş. Bu asil cüret, Rabbimiz ile “sevgili” payesiyle yükselttiği peygamberi arasındaki muhabbete karışma arzusu olarak açıklanabilir.

Bak işte…

İşte Leyla…

İşte Mecnun…

Bu gönül sultanlarının yanında sen kimsin?

Ben kimim?

Daha aynada gördüğümüzün tarifini yapamazken…

Aynada halâ kendimizi görüyorken yani…

Murat Başaran / Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: