Hiçbir Müslüman teröre taraftar olmaz!..

Anlatıldığına göre, bazı aşırı uçlar teröre ‘cihad’ adını takıyor, İslam’ın teröre müsamaha ile baktığını iddia ederek teröre taraftar bir çevre oluşturmaya çalışıyorlarmış dindar gençler arasında..

Halbuki terör hiçbir kitapta yeri olmayan insanlık suçu bir vahşettir. İslam böylesine evrensel bir vahşete asla ‘cihad’ adı koymaz, müsamaha ile bakmaz. Müslüman da böylesine toplum düşmanı fitneye taraftar olmaz. Tam aksine İslam açık seçik hükümler vaz ederek terörü İslam toplumunun dışına atar, asla yaklaştırmaz toplum içine. İsterseniz şöyle kaba bir bakışla İslam’ın insan hayatını korumaya alan temel kaidelerine kısaca bir göz atalım. Bakalım bu maddelerde teröre müsamaha ile bakış mı var, yoksa terörü toplum dışına atış mı söz konusu görelim.

Madde bir: İslam’da her insan doğuştan masumdur. Dokunulmazlığa sahiptir!.

TERORİnsanın bu masumiyet ve dokunulmazlığı ömür boyu devam eder. Kimse bu masum insanın canına, malına, namusuna kastetme hakkına sahip olamaz. Şayet doğuştan dokunulmazlık hakkına sahip bu masum insan, hayatının bir yerinde dokunulacak suç işlerse, bu suçun tespiti ve tecziyesi (teröre değil) adalete düşer, adalet mahkemeleri buna karar verip suçun cinsini tespit, cezasını tayin eder. Herhangi bir kimse kendini hem savcı, hem hakim, hem de infaz görevlisi gibi görüp de kızdığı insana suç isnat edip, cezasını tayin, hükmünü de kendi tespit ederek infaza kalkışamaz.

Kalkışırsa ne olur?

Bu defa karşısındakine de aynı hak ve aynı salahiyet doğar. O da mukabele etme hakkını kendinde görür. Bu durumda toplumda can, mal, namus emniyeti yok olur. Herkes kızdığını cezalandırmaya kalkar. Hadiste (hercümerç) denilen fitne devri başlar toplumda. Fitne başlatana ise Allah Resulü’nün duası şöyle olur:

-Fitne uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin!

Terör işte bu fitneyi uyandırmakta, kendine göre suçlar tespit edip yine kendine göre cezalar vermekte, kendini hem savcı, hem hakim, hem de infaz görevlisi olarak görmektedir.

İslam, böylesine (hercümerce) asla izin vermez. Müslüman da bu türlü sorumsuz katliamlara fiilen ortak olmak şöyle dursun, fikren dahi taraftar olamaz, hatta kalben bile meyilde bulunamaz!.

Madde iki: İslam’da suçlar şahsidir…

İsra Sûresi’ndeki 15. ayet, ‘Birinin suçundan dolayı öteki kimseler sorumlu tutulamaz’, der.

Terör ise masum insanların bulunduğu topluluklara saldırır. Gerçek suçluyu arama gereği dahi duymadan masumları katliama kalkışır.

Madde üç: İnsanın yaşama hakkı o kadar kutsaldır ki, tek insanın dahi hayatı kesinkes Allah’ın koruması altındadır. Tek insandır feda edilebilir, denemez. Çünkü tek insanı öldürmek de tüm insanlığı öldürmek kadar vebali ve günahı muciptir İslam’da. Maide Sûresi’ndeki ayetin hükmü açık ve kesindir:

-Kim ki haksız yere suçsuz bir insanı öldürürse sanki tüm insanlığı öldürmüş gibi sorumluluk yüklenir. Kim de suçsuz bir insanın hayatını kurtarırsa tüm insanlığın hayatını kurtarmış gibi değerli hizmet yapmış kabul edilir.

Kaldı ki İslam, sadece barışta değil, savaşta bile insan öldürmeyi serbest bırakmamış, savaşa iştirak etme şartını koymuştur.

Nitekim Allah Resulü’nün ilk halifesi Hazreti Ebu Bekir Efendimiz, savaşa giden askerlere yaptığı tarihi konuşmasında insan hayatı konusunda şöyle uyarılarda bulunmuştur:

Ey asakir-i müslimin dikkat ediniz! Düşman topraklarında her şeyi yapma hakkına sahip olduğunuzu düşünmeyesiniz. Düşmanın yaşlılarına, kadınlarına, çocuklarına, hasta ve yaralılarına, mabetlerdeki din adamlarına dokunmayın. Sizin düşmanınızın cephede sizinle yüz yüze savaşan insanlar olduğunu unutmayın!.. Bütün bu açık seçik hükümlere rağmen, yine de İslam’ın insan katleden teröre izin verdiğini iddia edenler olursa, bu onların aşırı hizbin etkisine girdiklerinin ifadesi olur. Barışta ve savaşta insan hayatını koruyan İslami ölçülerle ilgilerinin olmadığının ispatı sayılır…

Ahmed Şahin / Zaman