“Hikikomori”nin şifası: Aile sohbeti

Japonya’da sayıları 300 bini aşan genci etkisi altına alan ‘hikikomori’ hastalığıyla bir kayıp kuşak yetişiyor. Japon psikiyatristlerin üzerinde çalıştığı hastalığın kelime anlamı ‘Elini ayağını çekmek.’ Bu gençler, hayattan el ayak çekip odalarına kapanarak zamanlarının çoğunu bilgisayar başında geçiriyorlar.” (Hürriyet, Teknoloji, 13.9.2007)

Son zamanlarda, ülkemiz gençlerinde de böylesi bir durum kendini gösterdi. Maalesef gençlerimiz, adeta hayattan elini ayağını çekip, kendilerini bilgisayar karşısında internetin veyahut televizyon programlarının esiri haline getiriyor. Bu da, gençlerin ruh dünyasında menfî sonuçlar doğuruyor. Onları kendi dünyalarına hapsederek yalnızlaştırıyor, bireyselleştiriyor.

İçine kapanan gençler, sıradan sorunlarını bile aileleriyle paylaşmıyor. Zamanla biriken sorunlar, içinden çıkılmaz hale gelince de, gençlerimiz farkına varmadan büyük bir bunalımın içerisine giriyorlar.

Pek çok problemde olduğu gibi, gençlerimizi bu girdabın içinden çıkarmanın çaresi, onlarla sorunlarını konuşmak. Aslında aileler, daha en baştan, problemler büyümeden bu konuşmaları yapsalar, hem gençlerin sorunları büyümeyecek, hem de ideal ve mutlu bir aile yuvası oluşacaktır.

Ama ne yazık ki, anne ve babalar, kendilerini, internet olmasa bile televizyonun başından çoğu zaman alamayınca, bu ailevî sohbet gerçekleştirilemiyor ve zamanla aile bireyleri arasındaki irtibat da zayıflayarak, problemler içinden çıkılmaz hale geliyor.

Tam bu noktada, Bediüzzaman’ın, mutlu bir aile hayatının oluşması adına ortaya koyduğu şu tespit, ailelere çok güzel bir tavsiye niteliğinde:

Sizin hanenizdeki masum evlâtlarınızla mâsûmâne sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.”

Evet, ne sinema, ne başka bir tv programı, ne de internet… Hiçbiri yavrularımızın ruh sağlıklarından önemli olamaz. Eğer bu saydığımız araçlar, onların ruh dünyalarını olumsuz yönde etkiliyorsa-ki araştırmalar aşırı ve kontrolsüz kullanımlarında böyle olduğunu ortaya koyuyor-o halde çocuklarımızı, onların koynuna bırakmak yerine, kendi aile yuvamızın sıcacık sohbetiyle mutlu etmek en doğru hareket olacaktır.

 İsmail Tezer / Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: