Hutbelerde Bediüzzaman’ı ve Sözlerini Haykırdım!
Risale-i Nur Enstitüsü ve Köprü Dergisi’nin organize ettiği panelde konuşan Nakşibendi, şöyle konuştu:
“Bizansın başkenti olan İstanbul’dayız. Burası Fatih’in fethiyle İslamın ümidi haline geldi, bir zamanlar Selahaddin Eyyübî’nin ümit olması gibi… Osmanlıların torunları olmaktan büyük mutluluk duyduğumu belirteyim. Ve görüyorsunuz ki İslam dünyasındaki ateş, yaşı kuruyu beraber yakıyor. Özellikle de Suriye’de. İnsanlık öyle bir duruma düştü.
Güçlü devletler her zaman derin projeler içerisindeler. Arş-ı Rahmanı titretecek güçte olan mikroplar kimsenin umurunda bile değil. Tek çözüm kurtuluş yine Kur’ân-ı Kerim’e, Risalete dönüş yapmaktır.
Ve ikinci en önemli çözüm ilmi ile amel eden âlimlerin yolundan gitmek, özellikle Bediüzzaman’ın izinden gitmek bir kurtuluş reçetesidir. Tabiî ki Bediüzzaman’ın yolunu takip etmek, özellikle aklı ve gönlü nefsanî duygulardan uzak duran kişilerin işidir. Risale-i Nur, bütün İslam dünyası için kurtuluş reçetesidir. Hutbelerimde ‘Şu anda arkasından gidilecek mürşid Bediüzzaman’dır’ diye haykırdım.
‘Allah Resulü, açlıktan kalbine nasıl taş basmışsa, Peygambere tam anlamıyla ittiba etmiş olan Bediüzzaman’dır, buna tabi olun’ diye söyledim ve söylüyorum.
Hutbelerimizde hep onun ifadelerinden istifade ettik. ‘İslamiyet insaniyet-i kübradır’ sözünü haykırdık kürsülerden ve ‘İnsanlığın kurtuluşu, iman hakikatlerine tabi olmaktadır’ diyordu Bediüzzaman.
Bediüzzaman’ın dediği gibi, yegâne kurtuluş İslamiyete dönmekte ve bunu maddî, manevî bütün halimize tatbik etmektedir. Hz. Bediüzzaman’a tabi olmaktan son derece memnuniyetimi belirtiyorum. Ben hissediyorum ki kendi kardeşlerimin arasındayım, Nur Talebelerinin arasındayım. Bugün peşinden gidilecek yegâne mürşit, eli kimsenin cebinde olmayan Bediüzzamandır.”
Yeni Asya