İnci bir söz!

Besmele - BismillahirrahmanirrahimSize “gerçek hayatı” etkileyecek kadar güçlü bir sözden, bir söz incisinden bahsedelim.

İnsanların topluca bulunduğu bir mekânda, bir kişinin, elinde her hangi bir silah veya zorlayıcı bir ekipmanı olmadan, mekandaki herkesi dışarı çıkardığını veya başka bir mekâna aktardığını görseniz ne düşünürsünüz?

O adam kendi adına değil, belki devlet, belki emniyet yani başka bir otorite adına o işi yapmaktadır, değil mi? Bu işi yapan güç, o adam değil o otoritedir.

Veya bir adam düşünün, elinde anahtar ülkenin en korumalı hapishanesinde bir hücrenin kapısını açıyor, içerideki hükümlüyü salıveriyor. Kimse de ona bir şey demiyor. Herkes anlar ki, o adam gardiyandır, kendi adına değil, devlet adına, cezasını tamamlamış bir hükümlüyü salıvermektedir.

Başka bir adam düşünün, binlerce silahlı adamın karşısına geçmiş, sert bir sesle emir veriyor ve o binlerce silahlı adamı yatırıyor, kaldırıyor, koşturuyor gerektiğinde savaştırıyor. Anlaşılır ki bu adam komutandır ve o askerlere, kendi namına değil ordu namına, ordu da millet  ve  devlet namına emir vermektedir.

Şimdi de tam tersini düşünelim.

Bir savaş pilotu olduğunuzu varsayın. Kafanıza göre uçağınıza atladınız, gidip komşu bir ülkedeki bir askerî tesisi vurdunuz. Sağ döner misiniz bilmem ama döndükten sonraki hayatınız pek uzun sürmez sanırım.

Oysa aynı işi bir savaş halinde ve bir emir doğrultusunda, yani devlet adına yaptığınızda kahraman ilân edilirsiniz.

Bunları neden anlattık?

Yapılan işlerde bir otoriteye dayanmanın, işleri bir makam adına yapmanın önemini vurgulamak için.

Bu öyle bir makam ki, otoritelerin en büyüğü.

Sizin de muhatabınızın da tanıdığı bir otorite. Sizi de muhatabınızı da yaratan otorite.

Allah C.C.

Yaptığımız her işe bir söz incisiyle ”Bismillahirrahmanirrahim” diye başladığımız zaman;

– Allah’a (C.C.)

– Muhatabımıza

– Kendi nefsimize

– Bunu işiten herkese/her şeye

ilân ediyoruz ki:

Ben yaptığım bu güzel işi; beni, muhatabımı ve bu yaptığım fiili yaratan Allah’ın adıyla yapıyorum, ki o bu dünyada beni kollayıp gözetir ve ahirette de affedip ödüllendirir. Zaten o yardım etmese ben bu güzel işi yapmaktan da acizim.

Peki, böyle bir ilânın bize ne faydası olacak?

Öncelikle, bu işi Allah C.C. adına yaptığımızı, yaptığımız işten zaten haberdar olan Allah’a C.C. haber vermiş oluyoruz. Böylece hareketlerimize bir kontrol mekanizması getirmiş oluyoruz. Aslında, zaten var olan kontrolü kendimize hatırlatmış oluyoruz. Sonunda, her hareketini Allah C.C. adına yapmaya çalışan bir kimse, her halde günaha girmeden önce durup bir kez daha düşünecektir.

Sonra bunu muhatabımıza ilân etmiş oluyoruz. Böylece muhatabımıza bu yaptığımızın hayırlı bir iş olduğunu, işimizi kolaylaştırmakla kendisinin de bu hayırdan istifade edeceğini ifade ediyoruz.

İşe yaramaz mı?

İşe yarayıp yaramadığını, ipek gibi kökleriyle, kendi dillerince “Bismillah” diyerek sert kayaları delip parçalayan bitkilere sorun.

Sonra nefsimize ilân ediyoruz ve diyoruz ki:

Haddini bil, yapan sen değilsin. Sen bu işleri yapmaktan acizsin, bu işlere senin gücün yetmez. Bu yüzden ben her şeye gücü yetene iltica ediyorum, ondan yardım istiyorum. Eğer bu iş benim için hayırlı olacaksa neticesini de yaratacak odur.

Son olarak, bunu umuma ilân ediyoruz ve diyoruz ki:

Ben, sizi de beni de yaratan Allah C.C. adına hareket ediyorum ve onun beğeneceği işler yapmaya gayret ediyorum. Bu yüzden benden size zarar gelmez, emin olabilirsiniz.

Bütün bunlara ilâve bir faydasından daha söz edelim.

Rabbimiz Kur’an’da buyuruyor ki:

Kalpler ancak Allah’ı anmak ve zikretmekle  tatmin olur. (Rad Suresi 28. Ayet)

Demek ki midemizin ihtiyacı gibi kalbimizin de ihtiyacı varmış. Ve bu ihtiyaç ancak Allah’ın adı anılarak giderilebilirmiş.

Biz Bismillahirrahmanirrahim derken, hem tüm güzel isimleri ifade eden, Rabbimizin zatının ismi olan Allah C.C. ismini, hem de en güzel isimlerinin en büyüklerinden olup Rahmetini ifade eden Rahman ve Rahim isimlerini birlikte zikrediyoruz. Bunlar o kadar önemli isimlerdir ki, bu üç isim Kur’an-ı Kerim’in ilk üç ayetinde ikişer defa tekrarlanmaktadırlar.

İşte bugün inci gibi bir söz öğrendik.

“Bismillah”

Her hayrın başı.

Başka inciler de var mı?

Olmaz mı.

Böyle her şeyi yaratan, her ihtiyacımızı gideren bir Rabbimiz olur da onu tek hatırlayacağımız yer bir işe başlarken mi olur?

Tabii ki hayır.

Daha çocukluğumuzda bize insanî ilişkiler öğretilirken en baştaki iki söz nedir?

-Teşekkür ederim.

– Özür dilerim.

Bu iki kelimeyi kullanmayı bilmeyen veya tercih etmeyen insanların ne kadar rahatsız edici olduğunu hepimiz biliyoruz.

İşte Rabbimiz ile olan irtibatımızda da aynen öyledir.

“Ben” derken ne kastediyorsak o dahil, tüm ihtiyaçlarımızı karşılayan Rabbimize bu verdikleri için şükretmemiz gerekmez mi?

İşte size ikinci bir söz incisi, “Elhamdülillah”

Özür dileme kısmını sona bırakıp, başka bir söz incisine geçiyorum.

Bize verdiği tüm bu nimetler için Rabbimizin bizden istediği üç şeyden üçüncüsü.

Başta “Bismillah” dedik, sonda “Elhamdülillah”.

İşte bu ikisi arasında, yani nimetten istifade sürecinde de, bu nimeti vereni düşünmek, o nimeti bize ulaştıran, Rahman, Rahim, Kadir, Alim, Rezzak, Hâlık gibi isimleri düşünmek ve ne kadar yüce bir Rabbimiz olduğunu “Allahu Ekber” diye ilân etmek Rabbimizin bizden üçüncü istediğidir.

Özetle, Rabbimizin bize verdiği nimet için bizden üç isteği vardır:

O nimetle onun adına muhatap olmak, istifade ederken onu düşünmek ve sonunda ona teşekkür etmek.

Ya da, Bediüzzaman Hazretlerinin tabiriyle: Zikir, fikir, şükür.

Yani, başta “Bismillah”, ortada “Allahu ekber”, sonda  da  “Elhamdülillah”.

İşte size bir inci söz dizisi.

Zor mu?

Hata yaptığımızda, özür dilemek ve bir daha aynı hatayı yapmayacağımıza niyet etmek de Tevbedir ki, bu konu ehemmiyetine binaen başka bir yazıya bırakılmıştır.

Muhiddin Yenigün

www.NurNet.org