İnkarcıların sahte ifadeleri

İmansızlar imanlıları kandırmak için ortaya serdikleri bilgi ürünlerin farkları, inançla ilgili imansızların ortaya serdikleri felsefi safsata ve hurafelerle karışık, masalları Müslümanlar aldanmamak için o ifadelerinde serdikleri sahtekȃrlığın tümünü bilmeli. Yani o İfadelerin kapalı taraflarını bilmeli ve red etmeli.
 
Bitkiler nasıl beslenip enerji elde edebiliyorlar. Kökleriyle topraktan emdikleri suyu, onlarca metre yükseklikteki en uç dallarına kadar ulaştırırlar. Bitkilerin yaşamını devam ettirebilmeleri için şekere de ihtiyacı vardır. Kökleri aracılığıyla topraktan aldıkları suyu, yapraklarında karbondioksitle birleştirip, güneş ışığının da yardımıyla kendilerine lazım olan enerjiyi kendilerine çekiyorlar. Suyu topraktan emiyorlar. Onlar acaba bunu nasıl tarif ederler? Mesela: kışın toprakta bol bol su var ama bitkiler yeşiremiyor. Yazın toprakta su olmadığı halde 30-40 derece güneşin sıcaklığı altında bitkiler yaprakların yeşilliğini koruyabiliyor . Bu yapraklara o nemi kim ulaştırıyor, yapraktaki o yeşillik nasıl devam edebiliyor  suyu tüm yapraklara ulaştırmak  tesadüf oyuncağı olan tabiata nasıl verilebiliyorlar?…
 
 Hidrojen atomlarından oluşan Güneş, dünyamızı aydınlatır ve ısıtır. Hatta insanların ihtiyacı olan renkleri de ihtiva eder güneşin  yedi rengi var fakat bizde sayısız renk mevcut, bu nasıl meydana geliyor sorusuna? Cevap olarak: O renklerin biri diğeri ile ile karışımından meydana geliyor. Peki onları kim karıştırıyor sorusuna kesin cevap, Allah yapıyor kardeşlerim. Yalınız bu değil belki bütün bu ince meseleleri Allah yapıyor. Telefonu eline alıyorsun Amerika daki eş, dost ve akraban ili yanında imiş gibi konuşuyorsun. Hatta konuşmaya başlarken sen kimsin sormadan sesinden bile kim olduğunu tanıyorsun. Şimdi o sesi bizim kulağımıza kim getirdiğini biz düşünmeyecek miyiz? İmansızlar bütün bu ince ve çok mühim işleri akılsız gözsüz sağır tabiata veriyorlar. Bu işleri  ateistler gibi tesadüf oyuncağına bizde mi vereceğiz   

 Kainat varlıklarının, yani var olan mahlukatın çalıştırmanın asıl faili; yani cansız zerre ve maddeleri yerinden kaldırıp, harekete geçiren ve bir şeyleri çalıştırma sebebi yapan asıl sebebi Allah olduğunu  kabul etmeyen felsefe Âlimleri’nin bilgi öretirken düştükleri çukur, işte tam da burası.
 
 Onlar incelemek için yola çıkarken, Allah varmış kâinatın faili yaratıcısı ve ustası ve bu varlıkları çalıştıran varmış yerine, Allah yok muş’u ortaya seriyorlar, onların bu durumu; tıpkı, önünde hazırlanmış bir yemeği görüp, onu yapan aşçısını göremedikleri için, o yemeği; bıçak – soğan- tencere – tava gibi sebeplere, ateşin ısısına, bıçak gibi yemeği yaparken kullanılan basit sebeplere isnad edip; yemeği böylece olumsuz maddelere verip Allahı inkar etmek için yuvarlanıp o kadar olumsuzluğa düşen bir mahluk  durumuna düşerler.
 
Halbuki mahlukat içerisinde böyle, cansız ve bilinçsizlere hayat ve şuur, bilgi ve irade atfedip; böylece kȃinatta canlı veya cansızlara irade ve ilim vererek onların kuvvet ve tercihleriyle bu işler yapılıyormuş gibi göstermek; İnsan şuuruna ters bir hal olduğunu zerre kadar aklı olan anlar !

Çünkü mantık ve dil’de; fiil, failsiz olamayacağı için; maddenin hareketlerinden bahseden Bilimsel İfadelerde, o fiile bir fail ve özne atama zorunluluğu doğuyor. Gene mantık ve dil’de; eser, müessirsiz ve ustasız da olamayacağı için; mahlukatta ki eser ve sonuçlara, bir usta bulma zorunluluğu doğuyor. Yani felsefeciler ce, Rabbimiz’i fail ve özne ve müessir kabul etmemesinin zorunlu kabul edip diğer şıkkı olarak; edilgen bir nesne ve alet olan madde ve süreçler; müessir bir sebep ve iradeli bir failcanlı bir müessir ve usta katına yükseltilir.
 
Elhasıl, neyi – nasıl yaptığını, sonuç ve neticelerini bilmeyen ağaç, güneş, arı, bitki, hücre, hayvan gibi akıl ve şuur, bilgi ve irade, hatta hayattan yoksun varlıklara; malumat ve irade verip, o yapar, eder, verir, geliştirir, izin verir, sağlar gibi; düpedüz mantık ve bilgi yanlışlarını ifade ederler

 ve bu  İfadeleri ve buna benzer safsata ve hurafeleri üretiyorlar. Felsefeciler, bizden onların bu masallarına inanmamızı isterler! Felsefecilerin verdiği malumat dediğimiz ifadelerin hemen hemen tamamı, böyle failsiz ve neticesiz veya sahte failli cümlelerle ifade edilmiştir.
 Göya bilimsel bilgi ve İfadelerin; tasvir ve açıklamalarının, analiz ve yapı sökümünden çıkan sonuçlar bu. Müspet Cümlelerin; gramatik inceleme  ve olumsuz  mefhumundan çıkan sonuçlar böyle. Bunu; Güneşteki hidrojen atomları, nükleer füzyon ile helyuma dönüştürerek yapar. Böylece dünyamızı ısıtmakta, ayrıca bitki ve diğer canlıların enerji ihtiyacını karşılamaktadır derler…
 Hücrelerimiz, kendisi kendi enerjisini üretir…, Hücre zarı, hücreyi dağılmaktan ve dış etkilerden korur. Madde alışverişini sağlayarakhücreye faydalı olanların geçişine izin verir. Bunu fiziki yollarla yapar. Karaciğerimiz, üçyüzden fazla kimyevî reaksiyonu gerçekleştirir.

Kȃinatta görünen fiili  varlık ve işleyişinin asıl faili; yani cansız zerre ve maddeleri yerinden kaldırıp, harekete geçiren ve bir şeylere araç ve sebep yapanın asıl sebebi; yani kȃinattaki madde – enerji’lerin bu işleyişte alet ve sebep olmasının asıl nedeni; yani bütün bu varlığı, fiil ve eserlerinin üretiminde alet – edevat gibi kullanan Rabbimiz’i kabul etmeyen Bilimsellik Felsefesi’nin ürettiği Bilim’in düştüğü çukur, işte tam da burası.
 
Başlangıçta yola çıkarken, (evren) cilerin gözlem ve incelemelerinde; Allah varmış kâinatın faili yaratıcı ve ustası ve işleticisi varmış yerine, Allah yokmuş’u ifade ederek. Ekleyerek her şeyi akılsız gözsüz işitme duygusu olmayan tabiat yapar derler…

Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: