İnsan bir yolcudur…

Yolumuzda ve önümüzde ölüm var. Ecel gizli olduğundan her vakit gelebilir. Genç, ihtiyar farkı yoktur. Son zamanlarda birçok yakınlarımız ve tanıdıklarımızın vefatları ile sarsıldık. Dört Ekim Pazar günü Eyüp Sultan Camii’nde öğle namazını müteakiben Eyüp Sultan Camii’nin haziresinde defnedilen Mehmet Fırıncı Ağabeyin vefatı Nur camiası için üzüntü vesilesi oldu. Fırıncı Ağabeyimize rahmet dileriz.

“İnsan bir yolcudur. Bu yolculuk ise âlem-i ervahtan, rahm-i mâderden, sahavetten, gençlikten, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden, sırattan geçer bir uzun sefer-i imtihandır.” 1

Madem ki yolcuyuz ve yolumuzda da ölüm gibi bir hadise var, o zaman bu hayat yolunda dikkatli ve çok ihtiyatlı yürümek gerekir. Çünkü insanın bir kelimede, bir sözde, bir göz kırpmada, hatta yanlış atılan bir adımda bile batmak tehlikesi vardır.

Kelimeler ve sözler ne kadar düşünülür, tartılıp sarfedilirse o kadar lâtif ve güzel olur. Acı sözler ise sonuç itibariyle acıları doğurur.

Hazreti Ali (ra) ne güzel söylemiş: “İnsanın kaderi dili altında saklıdır.”

“Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz. Öğrenemedik bir türlü yan yana yürümeyi” Yani ifrat ve tefrit arasında gidip-geliyoruz.

Bediüzzaman Hazretleri, ifrat ve tefritten uzak kalmayı; vasat ve itidal ile hareket etmeyi tavsiye etmiştir. Çünkü ifrat tehlikeli olduğu kadar tefrit de bir o kadar tehlikeli ve zararlıdır.

Evet mevzubahis olan ölüm yolculuğu için bütün maddî tehlikelerden sıyırıp, sırat-ı müstakime vasıl olmak için çaba göstermeliyiz.

Hergün dünyadan uzaklaşıp âhirete doğru yaklaşıyoruz. Dünyaya bizi bağlayan tül’u emel ve hayal ettiğimiz ümitlerden, dost ve ahbaplarımızdan ölüm bizi uzaklaştırıyor. Kabir tarafına doğru inişten koşarak gidiyoruz. Demek ki, ölüm manen bizi gaflet uykusundan uyarıyor, ikaz ediyor!

“Nev’-i insanî bir nefistir, dirilmek üzere ölecek ve küre-i arz dahi bir nefistir, bakî bir surete girmek için o da ölecek. Dünya dahi bir nefistir, âhiret suretine girmek için o da ölecek.” 2

“….dâr-ı imtihan olan dünyaya gönderilen insanlar, ticaretlerini yapıp vazifelerini bitirip ve hizmetlerini itmam ettikten sonra yine onları gönderen Hâlık-ı Zülcelâl’ine dönecekler ve Mevlâyı Kerîmlerine kavuşacaklar. 3

…..Biz gidiyoruz, aldanmakta faide yok. Gözümüzü kapamakla, bizi burada durduramazlar. Sevkiyat var.” 4

Hülâsa: Mevlânâ Celâledin-i Rumî ölümü bir şeb-i aruz (düğün gecesi) olarak görmüş, Bediüzzaman Hazretleri de Ölümün peçesi gerçi karanlık, siyah, çirkin ise de mü’min için asıl siması nurânîdir, güzeldir, idam değil, firak değil, ebedî hayatın başlaması, dost ve ahbaplara kavuşma vasıtası olarak gör- müştür. Vesselâm…

14.10.2020

Rüstem Garzanlı

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nuriye, Onuncu Risâle s. 223.

2- Lem’âlar, 26. Lem’a, Sekizinci Rica, s. 231.

3- Mektubat 20. Mektup, s. 248.

4- Lem’alar, Yirmi altıncı. Lem’a 3. Rica s. 224.