İnsan Kendi Keyfine Göre Yaşayabilir Mi?

Bazıları, insanın hürriyeti elinden alınmamalı; onun hürriyetini elinden almak, onun için bir sıkıntıdan başka değildir diyorlar. Bakalım bu söz doğrumu? Acaba onun elinden alınan hakkını ve hürriyetimi istiyor, yoksa nefsin tıkıştırması ile hakkı olmayan şeye mi hürriyet diyor? Mesela ormandaki yabanı hayvan hürdür, ormanın ne tarafına isterse gidebilir ama, onun hürriyeti ormanla sınırlıdır; denizde  tur atamaz. Yabanı hayvan olduğu halde, deniz onun için yasak bölge olduğunu bilir ve denize girme hürriyetine kavuşmak istemez.

Evet,  balık ve yaban hayvanlar sınırlı hürriyetlerinden şikâyet etmezler. Yaratan onları nereye münasip gördü ise, ona razı olup, Allaha karşı kulluklarını kabul ederlerken. Allah’ın en şerefli mahluku olan insana, helal dairesi  nasıl kifayet etmeyebilir? Aslında hür yaşamak isteyenler hür değil, onlar ancak nefislerinin esiridirler. Onları, nefisleri ve şeytanları haram tarlasında istedikleri gibi koşturmak için onlara, sen hür değilsin deyip tıkıştıriyor.

Halbuki insan sabahları uyumak isterken, sabahın erken saatinde uykusunu bozup işe gider. Adama patronunun emirleri hoşuna gitmez ama, hiç çekinmeden, sevinerek emirlerini yerine getirir. Çünkü evde çoluk çocuk geçimini temin etmiş olur.

Şoför arabayı sürerken soldan değil sağdan gider, bunun için itiraz etmeye aklına bile gelmez. Işıklarda durmak istemese de, geçtiği halde ceza veya herhangi arabayla çarpılma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı için bütün gayreti ile geçmemeye çalışır. Bundan dolayı bu nankör insan  gaflete düşüp ibadetini yapmakta naz yapıyor. Halbuki imtihan dünyasında olduğumuz için Allah insana bu dünyada ceza vermiyor. Yoksa namaz kılmayanların sokakta yürürken başlarına gökten taş düşse idi, ibadete itiraz edeni göremezdin.

Fakat ey insan! Hiç şüphesiz bir gün sende öleceksin. İster istemez hayatının hesabını vermek için diz  çökeceksin. Yapacağın ufak tefek ibadetleri peşinatsız, veresiye görme. Çünkü Mükafat ve ceza günü senin için uzak değil, sana o gün çok yakındır. “Belki bugün belki yarın, belki yarından da yakındır.”

Ey insan! Bak seninle konuşuyorum. Evet Allah, kainatın hulasası ve meyvesi olarak bu insanı yaratıp şu dünyaya imtihana göndermeye murat ettiği zaman, anne ile baba olmuş çiftlerin, yedikleri ölü maddelerden insanı halk ediyor. Onu  başlangıcını şu şekilde tertip etmiş: Baba bir defasında 225 000.000 civarında hücre atıyor. Anne ise aybaşı halının ortalarında  tek bir hücre üretiyor ve erkeğin 200 milyon kusur hücresi anne rahminde 7-8 saat o tek hücreye denk olanı buluncaya kadar çarpışıyor ve iki hücre birleşerek insanın temeli atılmış oluyor. Böylece ikisinde mevcut olan 23 ‘er kromozom birleşip insan soyunun şifresi olan 46 kromozomu içeren bir hücre meydana çıkıyor. Böylece anne karnındaki hücre yavaş yavaş 1 mm, 1 cm büyüyerek, daha sonra beslenmek için anneye göbeginden bir hortumla bağlanarak, o minnacık cenin vitaminlerini annesinin yediklerinden temin ediyor. Eğer kendine lazım olan vitaminleri annesinde bulamazsa, anneyi sağa sola saldırtıp, toprak bile yedirtiyor. Çocuk doğmadan önce annesinde süt yoktu ama, doğar doğmaz, çocuğa lazım olan bütün vitaminleri içeren bir süt annenin sinesinden  akmaya başlıyor. Böylece sert yiyecekleri yemeye dişleri olmayan bu yavrunun beslenmesi garantiye alınmış oluyor. Şimdi siz söyleyin yukarıda saydığım bu işleri hangi tesadüfe, hangi sağır, kör, şuursuz tabiata verebilirsiniz?

Hey gidi aklı gözlerine inmiş tabiatçılar hey! Aklınızı başınıza toplayın ve görün ki, bu akıl almaz işleri, ancak ve ancak Hakim ve Kerim olan bir Allah yapabilir ve yapmış.  Bu işleri Ondan başkası kat’iyyen yapamaz.

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: