İnsan Şerefli Mi Yoksa Cahil Ve Zalim Mi?

İsrâ Sûresi’nin 70. ayetinde “And olsun ki biz Âdemoğullarını şan ve şeref sahibi kıldık.” denirken Ahzâb Sûresi’nin 72. ayetinde “Gerçekten insan çok zalim, çok cahildir.” deniliyor. Nasıl olur da insan hem “şan ve şeref sahibi” hem de “zalim ve cahil” olabilir?

Cenab-ı Hak insanı diğer bütün yarattıklarından farklı özelliklerde yaratmış, farklı donatmıştır. Onu eşref-i mahlûkat yani yaratılmışların en şereflisi olacak kabiliyette halk etmiştir.

Hayvanları incelediğimizde hepsine farklı farklı özellikler verildiğini görebiliriz. Kimi su altında nefes alabilir, kimi gökyüzünde uçabilir, kimi toprak altında hareket edebilir… Bazısı kilometrelerce ötedeki avını görebilir, bazısı ses dalgalarını kullanarak yolunu bulabilir, bazısı düşmanını saniyeler içinde öldürecek zehri kendi vücudunda sentezleyebilir. Daha doğru bir ifadeyle “sentezletilir”.

İnsan ise yukarıda saydığım özelliklerin hiçbirine doğuştan sahip değildir. Fakat geliştirdiği araçlarla su altında da, yer altında da, havada da hareket edebilmekte; kilometrelerce uzaktaki hedefleri izleyip, ses dalgalarını kullanarak yolunu bulabilmekte, son derece öldürücü zehirler sentezleyebilmektedir. Çünkü insan yaradılış itibariyle sahip olmadığı özelliklere sahip olmasını sağlayacak teknolojiyi geliştirecek kabiliyette yaratılmıştır.

Yani insan gelişmeye açıktır. Yaratılan ilk fertlerinden günümüze kadar ne tekerleği icat edebilmiş, ne ateş elde etmeyi başarabilmiş bir başka tür yoktur. İnsan içinse bugün dünyanın herhangi iki noktası üzerindeki herhangi iki kişinin aynı anda karşılıklı konuşabilmesi sıradan bir olay halindedir. Yerin kilometrelerce altına inip işine yarayacak madenleri çıkardığı gibi başka gezegenlere araçlar göndererek onlar hakkında bilgi de edinebilmektedir.

Bu özelliğiyle insan “en şerefli” mahlûk olarak karşımıza çıkar. Şüphesiz “en şerefli” sıfatı ona boş yere verilmemiştir. Bunun karşılığında diğer mahlûkatın muhatap olmadığı bir imtihana tabi tutulmaktadır.

İnsanın diğer canlılardan farklı olarak sınırlanmadığı tek yanı gelişmeye açık olması değildir. Duygu ve düşüncelerinde de bir sınırlama yoktur.

Meselâ tok bir vahşi hayvan genellikle yanından bir av geçse bile ona saldırmaz. Fakat insan öyle değildir. Gelecekte de muhtaç olma ihtimalini düşünüp ihtiyacı olmadığı halde daha fazlasını ister, “daha yok mu?” der. Hatta bazen kendi çıkarı uğruna pek çok insanların zarar görmesine razı olur. Örneğin bir savaş çıkarır milyonlarca insanın ölmesine yol açar. Bir düğmeye basmakla yüzbinlerin canına kast eder. Oysa hiçbir hayvan, eğer fıtratı değiştirilmemişse, yemeyeceğini öldürmez.

Elbette duygu ve düşüncelerinin sınırlandırılmaması da insana boşu boşuna tanınmış bir ayrıcalık değildir.

Rabbimiz insanı yeryüzünde, kendi isimlerinin numunelerini gösterecek donanımda yaratmıştır. İnsan bu özellikleri geliştirdiği oranda kalitesi ve değeri de artar. Böylece en değerli insanlar arasına girebilir. Bu nedenle duygu ve düşüncelerine sınırsız gelişme kabiliyeti verilmiştir.

Fakat bunun yanında, bu kabiliyeti kötü ahlakını daha da kötü yönde geliştirmek için kullanan, sadece kendi çıkarını düşünen insanlar ise “zalim” sıfatını hak eder.

Diğer canlıların aksine olarak sadece insana verilen bu “gelişime açık olma” özelliğinin bir de olumsuz sonucu vardır. Gelişime açık olan tür, hayata sıfırdan başlamaktadır.

Hayvanlar hayatlarını sürdürmek için gerekli her şeyi bilir şekilde doğarlar. Hayata merhaba diyen sinek anında uçmaya başlar. Kelebek belki biraz kanatlarının gerilmesini bekler ama hiç uçma talimleri yapmaz. Doğrudan uçar. Arılar hakeza… Deniz altında nefes alma eğitimi alan balık, yer altında tünel kazma kursuna giden köstebek yoktur.

Hiçbir koyun yeni doğan kuzusunu kucağına alıp ninni söyleyerek emzirmez. Kuzu süte ihtiyacı olduğunu ve nereden bulacağını bilerek doğar.

Oysa insan her şeyi kendisi öğrenmek zorundadır. Sadece hayatta kalmasını sağlayacak şeyleri öğrenmesi için gereken süre pek çok hayvanın ortalama hayat süresinden daha uzundur. Bu yönüyle de insan diğer mahlûkattan daha “cahil” yaratılmıştır. Hatta ayetin ifadesiyle “çok cahil” yaratılmıştır.

Tıpkı bunun gibi, “yaratılmışların en şereflisi” olduğu için sınır koyulmamış duygu ve düşüncelerini kötü ahlakını beslemede kullanarak “çok zalim” olmayı seçenler de bulunmaktadır.

Rabbimiz isimlerine aynalık yapmamız için verdiği özellikleri, razı olduğu şekilde kullanmamızı nasip etsin. Amin!

Muhiddin YENİGÜN

Bu yazı gözden geçirilerek Zafer Dergisinin 2017 Nisan (484.) sayısında yayınlanmıştır.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: